İskenderun’da Yer Gök Matemde Şehidine!

0
200

Günaydın sevgili okuyucularım nasılısınız bu sabah? İskenderun’da sanıyorum yer gök matemde bugün… Ömerli’de şehit düşen astsubay İlker Düzova’nın acı haberi yalnızca baba evine değil hepimizin yüreğine yeniden ateş düşürdü. Haberi tv’de duyar duymaz bir kor yakmaya başlamıştı bile içimizi, yaralı haberi vardı kardeşimle hemen sus pus olup haberin sonunu beklemiştik. Ama ne yazık ki şehit olmuştu astsubayımız diğer bütün şehit Mehmetler gibi. Şahadet şerbeti kolay içilmiyor.

Zaten bizde kolay insanlar değiliz. bu yüzden acımızı içimize gömmeyeceğiz ve şehitlerimize matemimizle teşekkür edeceğiz. Acı çekmek haktır ve bir can bir yürekten parça, parça kopuyorsa şehit bile olsa haberi, anlatılmaz bir acıdır. Onu da yalnızca çeken bilir diyorum. Bu yüzden her şehit haberi bir başka yakar yüreğimi, bir başka acı verir bedenime. Ya onu doğuran anası, nasıl bir acı içindedir kim bilir? Bütün şehit anaları gibi… Hep söylerim “bir mucizedir sabır”. Allah’ın hediyesi yoksa bu acılar katlanılacak gibi değil. Ve biz katlanma katsayısı yüksek vatandaşlarız söz konusu vatanımız ise.

Ve ne yazık su döküldü toplamak olanaksız artık. İskenderunlu oğlumuz şehit oldu. Nur içinde yatsın mekânı cennet olsun. Ailesine ve yakınlarına ve ulusça hepimize sabır ve sağduyu dilerken karakol komutanı jandarma üsteğmen Alper Ferdi Tanrıtanır’a acil şifalar diliyorum. Ve matemdeyim bugün bütün şehitler için…

Ve değmeyin matemime, gamıma, kederime diyorum. Özgürce yaşamak istiyorum acıları, yoklukları, ağlamak, haykırmak, isyan etmek ve ağzıma ne gelirse söylemek istiyorum. Başım önümde siyahlar içinde suskun olmak istemiyorum. Nasılsa sonra hep böyle olacağım. Ve yine her şeye inat yurtta sulh cihan da sulh demeye devam edeceğim.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım hayat işte bir gariplikler yumağı. Hayatını yaşarken insan her şey onun içindir en katlanılmaz acılar en büyük sevinçler en anlaşamaz aşklar ve daha bir sürü şey.

Şu an kapı çaldı gelen genç bir adam. Elinde makbuz “valilikten geliyorum, engelliler için bir yardım” adamı yollayana dek akla karayı seçtik. Ve ikilem arasında kaldık. Gerçekten valiliğin böyle bir uygulaması var mı? Yoksa yeni bir dolandırıcılık mı var yine kapılarda.

Eskiden olsa hiç düşünmez bir şeyler verirdik ama şimdi? Asla gerçek olduğundan emin olmadan kimseye bir şey vermiyoruz. Her gün bir sürü uyarı mesajı geliyor telefonlarımıza… Ve bence dünyanın en berbat duygularından biri de güvensizliktir bir kez güvenin sarsılmaya görsün. Ve ne yazık ki şimdi o durumdayız ve yabancılık ruhumuza işledi.

Paltolarımız ödünç oldu hayatımız gibi ve biz bunu algılıyoruz her nefes alışta. Düşünüyorum da, ne berbat bir şey ya rabbim! Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte kardeşçe sulh içinde. Yase

Şehit Mektubu

Sana evlat acısı yaşattığım için beni affet anne! Biliyorum bana kızmıyorsun. Ama içinde yanan ateşle ağıt yakıyorsun anne. Ana yüreği bu. Biliyorum yüreğinde kocaman bir kor yanacak bundan sonra. Bayramların bayram olmayacak bensiz. Mezarımın başında geçireceksin tüm bayramlarını. Mezar taşımı temizleyeceksin gözyaşlarınla.

Düşman işgaline uğramasın bu topraklar anne. Dayan annem dayan! Ben seni şehitlerin arasında bekleyeceğim. O koca yüreğinde ateş yaktığım için beni affet baba! Vatan sağ olsun! derken sesin titreyecek biliyorum baba. Bayrağımıza bakarken Vatan sağ olsun! diyeceksin tekrar tekrar Çocukluğumda bana anlattığın Çanakkale şehitlerine senden selam götüreceğim baba.

Beni affet taze gonca gülüm, hayat arkadaşım! Seni genç yaşta dul bıraktığım için. Ben şehit oldum, sen şehit eşi. Dünya hayatında yokluğumun acısını yaşayacaksın belki… Tabutumun başında ağlarken Doyamadım sana yiğidim! diyerek gözyaşlarını damlattın tabutuma. Ben sana doydum mu sanıyorsun? Ya senin namusuna leke getirecek alçaklar ülkemi işgal etseydi! İşte o zaman ben gerçekten ölmüş olurdum.

Sizi yetim bıraktığım için beni affedin evlatlarım! O küçük ellerinizi tutup yanaklarınıza bir öpücük daha kondurmak için neler vermezdim. Kokunuz burnumda tüterken şehitlik nasip oldu. Size doyamadım. Sen beni öldü sanma oğlum. Şehitlere ölü demeyin! diyen Allah, bize ölmeden önce yerimizi gösterdi. Orayı görsen sende bir an önce şehit olmak istersin. Seni orda bekleyeceğim oğlum! İnşallah sende şehit olursun!

Kolay mı bırakıp gittim sizi sanıyorsunuz. Hepiniz gözümün önünden geçtiniz. Ben sizi nasıl bırakıp giderim? diye düşünürken, Hz. Peygamberi gördüm anne. Ellerini açmış beni bekliyordu anne. Ruhumu teslim ederken gideceğim yer gösterildi bana. O ne güzellik! Cennete uçtuğumu anladım. Bakmayın siz cesedimin kan revan içinde kaldığına. Hiç acı çekmedim ben. Dünyada şehitlerden başka hiç kimsenin yaşayamayacağı kadar rahat bir ölüm yolculuğu yaptım.

Milletime söyleyin, beni Fatihasız bırakmasın!

Günün Şiiri

Güneşi İçenlerin Türküsü

Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş’ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş’emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!

Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!

Nâzım HİKMET

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here