Değerli okurlarım, dünkü sayımızda yarım asır önceki futbolumuzu icra edenlerin saha içi ve hatta saha dışı karakterlerinden söz etmiştik. Onları eğitenleri ve sahaya çıkıp adam gibi top oynayanları rahmet ve şükranla anmıştık. Düşünebiliyor musunuz? Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan o insanlar hala hafızamızda ve bazı panellerde gündem oluşturuyorlar. Belleğimizden çıkaramıyoruz bir türlü.
Şöyle de söyleyebiliriz. O dönemin futbolcuları, adam gibi adamdı dersek yanlış mı söylemiş oluruz? Böyle düşünmemiz mümkün değil. Başarısız, mütevazı de olsa, o dönemin futbolu seyircisiz mi oynanıyordu? Kesinlikle değil! O zaman bile, birçok statları gördüm, tanıdım, taraftarları da biliyorum. Daha ziyade İstanbul Dolmabahçe Stadyumunun etkisinde kaldım. Bununla beraber Ankara İzmir ve Gaziantep futbol sahalarını da yakından tanıdığım için birer cümle ile oralardan da söz edeceğim.
Gaziantep sizlere ilginç geldi biliyorum. Ne alaka diyeceksiniz, doğunun insanı falan filan… Anlatmaya çalıştığım dönemlerde her şey, herkes amatör… Doğal olarak futbolda, diğer spor dalları da süper amatör… Birçok futbolcunun kramponlarının burun tarafı yamalı. İtiraf edeyim ki, benim kramponlar da yamalıydı. Pazar günleri şehir stadyumunda amatör futbol maçları yapılırdı. Toprak zemin, en fazla 3-4 bin kişi alabilen tek tribün!
Ancak, hafta sonu bu tribün dolardı ve sporseverlerin dörtte birini kadınlar, kızlar oluştururdu. Hem de siyah çarşaflı kadınlar. Çocukları yanında, en küçük çocuğu da kucağında, arada bir süt veriyor. Genellikle, Şehreküstü Futbol Takımının taraftarıydı bu hanımefendiler. (Talat Özkarslı’nın futbol oynadığı takım) Yani renk Sarı-Kırmızı…
Anlatmaya çalıştığım, çalışacağım bu önemli yaklaşımları bir değil, belki elli kez gördüm. Yaşayan tanığıyım inanın. Rahmetli babam emniyet mensubu olduğundan, elimden tutar, tribüne oturtur ve giderdi. O zaman ilkokuldaydım. Çoğu kez, hele bir maçta Şehreküstü Futbol Takımı ile Çınarlı takımları oynuyordu. Tribün tamamen dolu ve yarıya yakını kara çarşaflı kadınlar. Kocaları çocukları, maaile gelmişler.
Müsabaka berabere devam ederken, Şahreküstülü golcü bir pozisyonu değerlendiremedi. Müsait bir gol pozisyonu idi! Allah bunu kaçıran sen misin? Yanımdaki çarşaflı kadın, çarşafının leçek bölümünü dişleri arasında sıkıştırmış ve ayağa kalktı; Kele deyyuuüs o gol kaçar mı, adam kimi vursana.
Kocası devreye girdi; “Hanım sağa sola ayıp oliy aaamm…” Kadın daha fazla sinirlendi; “Sende beni çekkiring, ganıng içige aho…” Yanlarındaydım ve bu iletişim beni ürkütmüştü. Olayları, düşünürken ve şuanda yazarken bile, kimsenin aklına gelmeyen, taraftarlık ruhu, renk aşkı Gaziantep’te böyleydi. Onları saygı ve rahmetle anıyorum. Yarın da Şehreküstü sözcüğü ne anlama geliyor, bildiklerimi sunmaya çalışacağım.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA