Değerli okurlarım, sizlerle bir araya geldiğimde öylesine ilginç sorular soruyorsunuz ki yanıtlamakla birlikte, yolumu da aydınlatıyorsunuz. Sohbet esnasında basketbola girmek istiyorum, fakat hiç biriniz konuya sıcak bakmıyorsunuz. Sizler farkında değilsiniz ama ben hissediyorum ve de duygularınızı çok iyi anlıyorum. Bu arada, “İDÇ’nin maçlarına gitmediğinizi ve gitmek de istemediğinizi” söylediniz. Doğruyu söylemem gerekirse “Bu düşüncelerinizden en kısa zamanda vazgeçmenizi” öneririm. 1991-92 futbol sezonundan beri İDÇspor, yerel sporumuza hizmet vermekte ve 5 Temmuz stadını da tamirden öte onarımını yaparak da yine yerel sporumuza hizmette bulunmuştur.
Bu sütunlarda, “İDÇspor İskenderun’un değil, Payas’ın takımıdır” söylemlerine yıllarca önce savaş açmıştım. Tahmin ediyorum İDÇspor Yönetimi ve özellikle Sayın Cengiz Gül unutmamıştır. Belli konumdaki insanlar bu savaşımdan dolayı kendime düşman etmiştim. Pişman değilim!
Bazı okurlarım da, “Balyoz nedir? Nasıl bir davadır” diyorlar, bu konuda bilgilenmek istiyorlar. Sanat ve kültür sayfamızın ellerine geçmeyeceğini düşünerek konu ile bir paragraf düşmek istiyorum, bildiğiniz kadarıyla… Ordularımızın paşalarına 18-20 yıl arası cezalar verildi. Yine de gerekçeli kararlar açıklandığında daha doğru daha sağlıklı makaleler, yorumlar yapılacaktır. Cumhuriyet kurulduğundan beri balyoz var. Verilen kararların sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Özel yetkili mahkemelerin verdiği kararlar daima tartışılır olmuştur.
Futbolda boyut kazanmış şike yapılıyor ve futbolumuzun kökü kazınmak isteniyor ama nasıl yapılıyor, nasıl beceriliyor ve sonunda “Şike” yapanlara bir “Teşekkür” edilmediği kalıyor. Balyozun şike ile bir ilgisi yoktur. Israrla sorduğunuz için bildiklerimi ayrıntıya girmeden anlatma gereği duydum. Hepsi o kadar!
Darbeye teşebbüs etmek, seçilmiş bir hükümeti silah zoruyla yıkmayı düşünmek. Darbe yapmak ve bunu düşünmek! Bu saydıklarım Anayasal bir suçtur, bu kapsam içinde değerlendiriliyor. Devlet Güvenlik Mahkemeleri, İstiklal Mahkemeleri, Sıkı Yönetim Mahkemeleri, Yassı Ada Mahkemesi ve Özel Yetkili Mahkemeler… İsimlerini saydığım bu mahkemelerin ortak ve benzer yönü, savunma haklarının kısıtlanması, yargıladıkları askerlerin ya da sivillerin “Devlet Düşmanı” olarak tanımlamaları ya da bu eğilimde olmaları ve yargıçlara da; “Devleti İyi Koruyun” talimatı verilmesidir. Hangi şartlarda olursa olsun böyle anlaşılıyor.
Sıkıyönetim ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devleti korumak adına o günden bugüne kadar neler yaptıkları hafızalarda… Devlet düşmanı olarak tanımlanan ve ideolojileri uğruna örgütlenmeleri nedeniyle ömür boyu ceza alanlar, (Üç fidanlar buna dâhil) dünkü bir hadise gibi Türk insanın belleğinde solmamış, yeşermektedir. Gelişen bu olayların futbolumuzu da ters yönde etkileyeceğini de düşünecek olursak her şey daha bir boyut kazanacaktır. Futboldan başka da bir eğlencemiz yok ki umarım onu da elimizden almazlar. Bu konuya yarınki sayımızda da birkaç satırlık ilavemiz olacaktır.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA