Değerli Okurlarım, bu makalenin başlığını “FUTBOL VE KÜLTÜR” olarak düşünüyordum ama daha önceleri bu başlık altında bir makalem yayınlandığından, futbolun yerine siyaseti koyduk. Bu defa da böyle olsun. Herkes siyasi yazıyor, özellikle gazete sahipleri, hem gazetelerinin başyazarıdır ve hem de, mutlaka siyasi yazarlar. Gazeteleri haftalık aylık bile olsa havalarından geçilmez. İşte ben de yazıyorum. HODRİ MEYDAN…
Özünde kültür meselesi olan bazı kavramlar vardır. Hani İSLAM, LAİKLİK DİYORUZ YAAAA… Şöyle salim kafayla çevremize baktığımızda, toplumumuzda yaşanmış ve yaşanmakta olan sorunları çözmekte neden acze düştüğümüze verilen yanıtlar hem güncellik ve hem de netlik kazanıyor.
Genelde neme lazımcı olduğumuzdan olayların üstüne gitmemeyi, bildiğimiz halde bilmezden gelmeyi bir marifet sayar ve hatta kendimize bir pay çıkarırız. Uzlaşma yolunu seçmez, katı kurallarla yola çıkarız. Böylece kendimizi de, duygularımızı da bir çıkmaza sokuyor, başka bir ifadeyle hapsediyoruz.
Ülke olarak, işlenmesi gereken çok konular olduğu gibi, bunları çözecek kapasitede insanlarımız da var. Aydınlar, üniversiteler, yazarlar kültürle daha çok haşir neşir olsalar, bilgiyi enformasyonla karıştırmasak, inanın aşılması gereken sorunları çok daha önceden çözebiliriz diye düşünüyorum.
Cumhuriyetin ana temasını anlatmaya gerek yok. Birçok klasiklerin çevirisi gibi, bunları topluma yerleştirme hamlelerine rağmen, elitlerini yok etme stratejisi üstüne kurulmuştur. Belli dönemlerde, (1960’lı yıllar örnektir) Büyük aydın açılımı karşısında köstekleme yolu seçilmiş, devlet daha Özgürlükçü bir yapıya sıcak bakmamış, özgürlüklerle ters düşen ve özellikle zıtlaşan bir modeli tercih etmiştir.
Siyasi iktidarlar, Anayasa boşluklarından yararlanarak, aynı zamanda ordunun da desteğini yanlarına alarak kendilerini biçimlendirmeye ve etkinliklerini artırmaya çalışan aydınları kendi amaçlarına yönelik sistemli bir biçimde ortadan kaldırmayı tercih ettiler.
Bir zamanlar Fransa’ya kaçan jön Türkler vardı. Onlar can korkusundan kaçmışlardı bilindiği gibi. Günümüzde kaçmayan jön Türkler ise, süt dökmüş, kedi misali. Sessizlikle, suskunlukla, neme lazımcı olmakla vatanımızı da, kültürümüzü de koruyamayız. Korkunun ecele faydası yoktur. Mamak’tan getirilip, Ulucanlar Cezaevinde katledilen, Deniz Gezmiş Ve Arkadaşlarının Canı Yok muydu?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Sizler, Yarınlarımızsınız!
Değerli Okurlarım, yarınlarımız olarak değerlendirdiğimiz evlatlarımız, ders yılının ilk yarısını bitirdiler. Bugünlerde bitecek olan tatilin kaç gün olduğu da fazla önemli değil. Bugünler içinde yapılanlar çok daha önemli. Genel olarak, ebeveyn olarak sizlerin ve çocukların karşılıklı olarak yapmaları gereken görevleri bulunmaktadır. İşte burada göze batan hatalar yapmamak gerekmektedir.
Ailemiz bizleri dünyaya getirdiler bizlere bakmak zorundalar diye gereksiz bir davranış içine girmeyesiniz. Böyle şeyleri kesinlikle düşünmeyin. Onlara hürmette kusur etmeyin. Ailenizin tek amacı, iyi yetişip vatana ve millete hayırlı, faydalı insanlar olmanızdır. Yani, istikbalde sizlerin mutlu insanlar olmanızdır.
Tatildesiniz ya da okuldasınız, söyleyeceklerimle bunların uzaktan yakından ilgisi yoktur. Diyelim ki, ders yılı yeni başladı, hangi sınıfta olursanız olun. Büyük değişim içindesiniz, yeni-yeni arkadaşlarınız olduğu gibi, okulda ağabey durumundaysanız bu arkadaşlarınıza ilaveler olacaktır. Aynı zamanda sizlere bir ömür vakfeden öğretmenleriniz bulunmaktadır. Onların sizlere sunduğu dersler ve öneriler, yaşamınıza ve istikbalinize ışık tutacaktır.
Öğretmenlerimiz ana-baba gibidir, hürmette kusur etmeyin. Arkadaşlarınızla da iyi geçinmeye özen gösterin. Dargın olmayın, uyuşabildiğiniz arkadaşlarınızla daha samimi olmakta bir sakınca yoktur. Burada altını çizerek şunları söylemek istiyorum.
Gerek ortaöğretimde, gerek üniversitede samimi olduğunuz arkadaşlarınıza sakın ola ki, yanlış yapmayın. Bilerek ya da bilmeyerek bir yanlışa düşmeyin. Ertesi günü yüz yüze bakacağınızı aklınızdan çıkarmayın. Pasifize olmuş arkadaşlarınızın yanında olun, bu yaklaşım sizi arkadaşlarınız nezdinde yüceltir. Bu kazancın okulu yoktur, parayla da satın alınmaz.
Biz diyoruz ki; bu konuyu bilimsel yönden de değerlendirecek olursak bu işi daha fazla özümlemiş oluruz. Ebeveynler derslerinizle baş başa kalmanızı, gerekli gereksiz işlerinize karışmayacaklar. Çünkü sizler iyiyi kötüyü ayırt edecek yaşlardasınız. Eğer zamanlamayı iyi yapamaz, her şeyinize karışırlarsa, yaşam boyu bir angajmanın altına girmiş olurlar ki, sizler de öyle olsun istemezsiniz diye düşünüyorum.
Başarıda en önemli faktör, bildiğiniz gibi çok çalışmak değildir. Etkili ve verimli çalışmak en güzelidir. O nedenle size öyle programlar yapılacak ki, müzik ve spor etkinliklerine de zamanınız olacak. Basketbol oynamak televizyon izlemek gibi aktif ya da pasif etkinliklere de katılmanız teşvik edilecektir. Ne kadar güzel değil mi?…
Çalışma davranışının çoğaltılması isteniyorsa, bu yaklaşım hoşunuza giden ve sık yapılan bir başka etkinlikten önceye alınır. Yani akşamları tv izlemeden önce 8-10 sayfa kitap okunur, daha sonra da tv izleneceği gibi.
Başarıda ölçü, başkaları değil, çocuğun kendisidir. Çocuğunuz düne nazaran ilerleme kaydetmişse başarılı demektir. Öğrenciler için başarısızlık değil öğrenecek dersler vardır. Sömestrde iyice eğlenmenizi dönüşte de derslerinize sıkıca sarılmanızı diler, hepinizin gözlerinizden öperim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
İnsanların Anatomisi
Efendim, çevremizde ve bazı yerlerde sosyal içerikli faaliyetlere tanık oluyor ve arada bir hazır da bulunuyoruz. Bir heykel ya da bir resim karşısında hayranlığımızı gizleyemiyoruz. Oysa, eser ne olursa olsun, o eserler hakkındaki duygularımız “müthiş” de olsa, sonuçta onları yapan bir insan. Şunu demeye çalışıyorum.
İnsanoğlu kısacık ömründe öyle eserler meydana getiriyor ki, o eserler asırlar sonra bile ayakta kalabiliyor. Biri çıkıp “UCUBE” demezse…
Asırlar boyu yaşayan o eserleri insanlara sunan insanların ömrü kısacık deyip geçemeyiz. İç mimarımız ne olursa olsun, insanları ve hayvanları sevmek, onlara tepeden bakmamak, güçsüzleri ezmemek gibi özelliklere sahip olmak gerekiyor. Açıkçası “ADAM GİBİ ADAM OLMAKTAN” söz etmeye çalışıyorum…
İnsanoğlu bir emanet taşıyor, o emaneti teslim aldığı gibi teslim edebiliyorsa, onun üstünde bir varlık düşünülemez. Haysiyetli ve onurlu yaşamak kadar, güzel bir olgu olacağını düşünemiyorum. Bu konuda karar sizin demeyeceğim. Çünkü sizde aynı duyguları taşıyorsunuz.
Günün Sözü
Karanlık Aydınlıktan, Yalan Doğrudan Kaçar!
Öcal’dan İnciler
Fikirler, Ordulardan Daha Güçlüdür!