Futbol ve Siyaset (5)

0
65

Değerli okurlarım, idarecilik ve idare etmek, görüldüğü ve düşünüldüğü kadar kolay bir hadise değildir. İdare etmeyi, “Her şeyin bir ceremesi vardır, ne verirsen ver” şeklinde değerlendirmiyoruz.

İdare etmeyi; bizden olsun da kim olursa olsun deyip, bir ameliyat bile yapmamış birini başhekim yapan zihniyetten söz etmiyoruz. İdare etmeyi; Valilik makamını dejenere eden zihniyetten de söz etmiyoruz. Halka odun, kömür, nohut dağıtılmasına nezaret eden valilerden de hiç söz etmiyoruz. Bizim anlatmak istediğimiz, tamamen insanlardan oluşan bir malzemeyi ayrı dünya ve yaşam biçimleriyle, tamamen değişik kültür ve dünlerden gelen insanların oluşturduğu bir topluluğu sevk ve idare edenleri bir araya katıp, milyonlarca insanın umutlarını ve yaşam biçimlerini bağladığı bir topluluğu idare etme, onlara idarecilik yapma meselesidir.

Yazarken bile zorlandığımız, yani karmaşık olan bir kompleksi uygularken bundan zevk alabilmek ve bu idame ettirebilmek pek kolay bir iş olmasa gerek diye düşünenlerdenim. Şimdi, “Spor dostluk ve kardeşliktir” diyoruz ve bu klişe sözü sık-sık duyuyor ve de bizlerde söylüyoruz. Nedense bir tek örneğine bile rastlayamadık.

Ayaklarıyla şöhret olup hayatı öğrenen, para ve şöhret kazananlar anlayamadığım nedenle kafalarıyla değil de, ayaklarıyla düşünüyorlar. Öfkelerine yenik düşen futbolcu, teknik direktörlerin kamuoyu gündemine gelmelerinden bıkıp usandık ve hatta yüzümüz de kızarmaya başladı. Savaşa gider gibi maça gitme alışkanlığı her geçen gün yaygınlaşıyor ve de olgunlaşıyor. Üstelik bu vahim durum ceza ve güvenlik tedbirleriyle düzenleneceğe de benzemiyor.

Batıdan gelip yakamıza yapışan spor, kurallarına göre oynansa, onlar gibi izlense büyük mutluluk. Spor bizde iç savaşa bir bahane, bir gerekçe gibi. Beş kez Avrupa’da futbol maçı izledim. Holigan olaylarını saymayacak olursak (ki holiganlara öylesine sert davranılıyor ki bir daha densizlik yapmaları söz konusu değil. İçerden çıktıklarında saçları ağarmış oluyor) pek olay olmaz. Bizde nasıl dersiniz? Müsabaka devam ederken ve reklam olsun diye sahaya giriyor ve kameralara el sallıyor. Ülkemizde sporseverler şuursuz. Neyin nereye varacağını bilemiyorlar bir türlü.

Batı ülkelerindeki maçlara gittiğimizde, genel olarak taraftar ve yöneticilerin düğüne gider gibi stadyuma geldiklerini, galibiyet mağlubiyet normal sayılıp tokalaştıklarını ve stadı terk ettiklerini gördüm ve bu güzel görüntülere çıplak gözle beş kez, ekranlarda ise sayısız tanık oldum.

Spor ahlakını özümlemiş ülkelerde her şeyin bir kültürü var. Doğal olarak müsabaka izlemenin de bir kültürü bulunmakta. Müsabaka başlamadan anons yapılıyor: Küfür edilmemesi, taşkınlık yapılmaması için uyarılarda bulunuyor. Geri kalmış ülkelerde böyle şeyler yapılıyor mu bilmiyorum. Ama bizde resmen yapılıyor. Zararı yok yağılsın. Bir taç atışı bile döner bıçaklarının çıkmasına neden oluyorsa gerisini siz hesap edin.

Burada başka bir gerçeği de vurgulamak istiyorum. Müsabaka devam ederken bir gurubun karşısına ilk kez gördüğümüz eli sopalı bir grup oluşturuluyorsa bunu yapan da belli birileriyse, bu işin altından kalkamayız. Spora siyaset karışmayacakmış! Hepsi yalan, külliyen yalan! Bunun hesabını mutlaka verecekler.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here