Başlığın önünde “Köy Enstitülerindeki” tamlaması da olacaktı.. Soru ilk anda zihnimizde “iyi bilirdik!” yanıtını çağrıştırabilir.. Bu çağrışımla içimizden “ruhuna Fatiha” okumak dahi geçebilir.. Ve fakat ben, çağrışımlarla birlikte sorunun, “geniş zamanın” bir “hikâyesi” anlamında değil “geçmiş, şimdi ve gelecek” kapsamlı içerik bağlamında olduğunu belirtmek istiyorum.. Şayet diğer türlü olsaydı soru; “nasıl bilirdiniz?” şeklinde olması gerekirdi.. Gerçi eğitimin nasıl olması gerektiği birleşik zamanların hikâyesi bağlamında yanıtlanarak tanımlanmasında bence bir sakınca da yok.. Mesela Mustafa Kemal, eğitimi; “Eğitimdir ki, bir milleti; hür, bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder” şeklinde tanımlar ve bilirdi.. Ben, bu tanımın eğitimin işlevsel anlamda iyi veya kötü yönlerine vurgu yapması yanında “nasıl bilinmesi” gerektiğine ilişkin yön gösterdiğini de düşünüyorum.. Ki o yön göstermeyle kurulmuştu eğitim tarihimizin yüz akı okulları olan “Köy Enstitüleri..”
Eğitim, “İş içinde, iş aracılığıyla, iş için” ilkesiyle tanımlanır, bilinir ve uygulanırdı Köy Enstitülerinde.. Bilgi, amaç değil üreticilikte ve yaratıcılıkta bir araçtı bu okullarda.. Halkın kültür değerleriyle beslenmiş, iş içinde eğitim bilgileriyle donanmış, yaşamı olumlu yönde etkileyebilecek niteliktedir öğretmenleri.. İnsanı yabancılaştırmayan, yaratıcı gücünü ulusal yaşama katan bu insancı-toplumcu eğitim kurumlarında, iç içedir demokrasi ile eğitim.. Demokrasi içeren eğitimle dönüştürür yetilerini yeteneğe öğrenciler.. Çıkar açığa çok sayıda ünlü sanatçı, yazar, eğitimci, politikacı Köy Enstitülerinin ürünü olarak..
Eğitimin, birey veya toplumun pay veya paydadaki yerine göre “basit veya bileşik kesirli” farklı tanımları olsa da, “geçmiş, şimdi ve gelecek” kapsamlı bir içerik bağlamında Mustafa Kemal’in, eğitim teorisini pratiğe geçiren “İş içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim” ilkeli “Köy Enstitülerindeki uygulamaları, farklı tanımların paydasını eşitleyen “maruf” bir ölçü olarak kabul ederim ben.. 30 yılı aşan öğretmenlik hayatımda, “yön levhası, yol haritası” anlamında mesleki bir çok kitap okudum.. Okuduklarım içinde bir kitabın yazarıyla birlikte bana, iş ve meslek hayatımda hala rehberlik yaptığını söyleyebilirim.. O kitabın adı: “İş ve Meslek..” Yazarı: İsmail Hakkı Tonguç.. Bilge eğitimcilerimizden Tonguç Hoca, “İş ve Meslek” adlı kitabına şu cümlelerle başlıyor: “İş ve meslek sorunu, yalnız bireysel hayatın temel ödevlerinden birini oluşturmakla kalmaz; genel olarak toplumsal ve ekonomik hayatın öz noktasını, eğitimin de temel noktalarından birini oluşturur.” (s.9, Töb-Der Yayınları, 1974)
Köy Enstitülerinin açılışına zihinsel ve bedensel emekle ışıklı sular taşıyan ME Bakanı Hasan Ali Yücel’in İlköğretim Genel Müdürü olan Tonguç Hoca’nın söz konusu kitabını yıllar önce okumuş, ilk cümlede yer alan; “iş, meslek, birey, toplum, ekonomi ve eğitim” kavramlarını mesleğimde bir yol haritası ve öğretmenlerini çok yönlü etkinlikler birliği içerisinde yetiştiren Köy Enstitülerini de yön levhası olarak kabul etmiştim..
Çocuklarınızın “tek yönlü mü çok yönlü mü yetişmesini” istiyorsunuz? Cevabınız “çok yönlü” ise, bu halde siz de “politeknik eğitim” istiyorsunuz demektir.. Çünkü Politeknik; Grekçe, poli (çok) ile Technicos ve Techne (sanat ve beceri) anlamına geliyor ve bu kavram eğitim literatüründe şöyle tanımlanıyor: “Politeknik eğitim ne yalnızca meslek eğitimidir ne de salt teknik eğitimidir. Politeknik eğitim mesleğe yönlendirmede genel eğitimdir. Uygulamada, her türden meslek eğitimine genel politeknik eğitimden sonra geçilmektedir.. Böylece kişi elde ettiği politeknik bütünlüklü eğitim sayesinde başka bir meslek edinme, başka bir mesleğe geçme olanağına her zaman sahip olmaktadır.. Bu eğitimde öğretmenler, öğretici vasfından çok eğitimci sıfatlarıyla çok yönlü etkileşim içerisindeki öğrencilerin rehberi konumundadır.”
Hangi alanda olursa olsun hemen her akademisyen hacimsel anlamda, “ekonomik ve toplumsal hedeflere ulaşmanın yolunun eğitimden geçtiğini” söyler.. Devamında ise, okullarda aktarılan teorik bilgilerin, teknik anlamda pratik yaşamın ihtiyaçlarını karşılayamadığından hareketle; okul ile yaşam arasındaki “yüksek duvarlardan” yakınır ve ekler: “Bu duvarlar ancak çocukların zihinsel (teorik) ve bedensel (pratik) çok yönlü etkinlikler birliği içerisinde yetiştirilmesiyle aşılabilir..”
“Eğitimi nasıl bilirsiniz?” sorusuna tanımsal yanıt anlamında bir kaç soru: “Her saniyede binlerce yeni bilginin üretildiği Bilgi Çağında” gerçek yaşamın çok yönlü sorunlarını çözebilecek yeterlik veya yetkinlikte insan yetiştirebilmek, tek yönlü bilgi nakliyle mümkün mü? Bilim ve teknolojinin ulaştığı evre, (mekanizasyon, otomasyon, sibernasyon, bilgisayar vd.) insan yeteneklerinin çok yönlü eğitilmesini zorunlu kılmıyor mu? İnsanların yeterlik düzeyi kafa kol ilişkisi arasında organik bütünleşmiş bir kaynaşmada açığa çıkmıyor mu?
Selam ve saygılar…