Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Sanki bu sabah Pazartesi sabahı! Zaten bütün tatil sonrası sabahlar Pazartesi sabahı gibi olur değil mi? Çoğu pazartesi sabahları sıkıntılıdır. Ama bu sabah başka, yeni yılın ilk çalışma günü ve enerji yüklüyüz çok şükür. Geçen yılki, yeni yılın yeni çalışma günündeki yazıma baktım “tek kişilik yas” içindeymişim.
Ve ne yalan söyleyeyim çokta verimli aydınlık geçmedi yılım. Ancak bu yılın umut ve çalışma yılı olacağına inanıyorum. İçim kıpır, kıpır belki “Duru bebek” bütün bunlara neden. Belki yılsonu sergisinden yeniden, yeniden başlamak için edindiğim enerji. Neden ne olursa olsun geleceğe umutla bakmak hepimizin yapabileceği en güzel şeylerden biridir ve kendimi bugün ayıp olmasın ama Mevlana’nın “Başka Yarınlar” şiirindeki gibi algılıyorum.
bugün yüzünde bir başka güzellik var senin
bugün dudağında başka bir tad var,
boyunda başka bir yücelik.
bu gün kırmızı gülün bir başka dalda.
Ve Özdemir Asaf’ın “Umut Yaprakları” adlı şiirindeki gibi. “Seninle yeşerdiler seninle soldular. Olsunlar senden sonrada umut yaprakları.” Neden bizimle ve bizden sonra umut yaprakları olmasın? Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin, bugün dudağında başka bir tad var, boyunda başka bir yücelik. Bugün kırmızı gülün bir başka dalda.
Ve sevgili okuyucularım siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz bugün? Dilerim en az bendeniz kadar umutlu. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım umut şiirleri ile. Yase
Umut Yaprakları
Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,
Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında
Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.
Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar
Seninle yeşerdiler, seninle soldular..
Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.
Özdemir ASAF
Başka Yarınlar
Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin,
bugün dudağında başka bir tad var,
boyunda başka bir yücelik.
Bugün kırmızı gülün bir başka daldan.
Ayın gökyüzüne bugün sığmamış.
Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş…
Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle,
bir başka kavga var dünyada senin yüzünden,
dünyada bir başka gidiş.
Biz senin gözlerinden gördük
arslanlara meydan okuyan o ceylanı,
Başka bir ovası var o ceylanın bugün
iki cihandan da dışarı.
Seven insanın ayağı mı yok,
işte ona ölümsüzlük kanadı.
Yukarlarda onunla uçar gider.
Gözlerinin denizinde onu arama.
O inci bir başka denizde.
Bakarsın bugün sever bu yürek,
yarın sevilir bakarsın.
Yüreğimin özünde başka yarınlar var.
Mevlânâ
Hele Bir Başlasın
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
Hele bir kanatlansın ufuklar,
Hele bir içini çeksin orman,
Hele bir kere güneşler yansın,
Kertenkeleler üşümesin,
Hele bir kere toprak kansın,
Mevsim demlensin,
Hele bir ballansın böğürtlen dikenleri!
Gelincikler bedava,
Gökler sahipsiz
Bahçeler zilzurna..
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
Dudaklarında kalın kabuklu bir portakal kokusu,
Tabanlarında, kınalı keklikleri bol dağların rüzgârı karıncalansın..
Hele bir kere dallarda sallansın,
İri kalçaları şeftalilerin;
Hele bir duyulsun uzaktan
Yaylı çıngırakları
Yıldızlar seslensin,
Hele bir armut ağacı temmuzu yüklensin,
Hele bir kerrecik daha yalınayak yere değsin içimdeki çocuk…
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
Umut Uzun
Avuçta taze gül, mahcup azıcık…
Sitem rüzgârıyla darmadağınık…
Ne umutlar besliyordu gönlünde!
Umut uzun, ömür kısa ne yazık!
Bari şu gençlere
Önümden geçen her selvi boyluya
Bakarken gözümden yaşlar damlaya..
Değil mi ki gençlik gitti de gelmez…
Bari şu gençlere yâr olsun dünya!
SÂDÎ
Umut
Yorgunsun uzaklardan gelmişsin
Yitirmişsin ne varsa birer birer.
Bir sağlık,bir sevinç,bir umut
Onlar da nerdeyse gitti, gider.
Dost bildiğin insanların yüzleri
Aynalar gibi kapkara.
Suyu mu çekilmiş bulutların
Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.
Taşlara düşen saat gibi
Ne artı ne eksi…
Bir sağlık, bir sevinç,
Bir umut hikaye hepsi…
Cahit KÜLEBİ
Şubat Güneşi
Bazen İnsan Sevdiği İçin Boyun Eğer
Onu günlerce görmedim. Hatta aylarca görmedim. Sonunda tertemiz olarak hastaneden çıktı. Çok güzel ve sağlıklıydı onu çok seviyordum. Çok mutluyduk artık. Aşkımızı doya, doya yaşamaya başlamıştık, ta ki o sinemaya gideceğimiz güne dek. Ailesi gelmişti. O gece sinemaya gidememiştik ertesi günde buluşmamıştık ancak daha sonra ki gün okulda buluştuğumuzda yıkılmış gibiydi. Almanya’dan amcasının oğlu gelmiş. Ailesinden habersiz amcakızını tanımak istemişti. Aslında Oya’ya, böyle beşik kertmesi gibi bir saçmalığı tanımadığını bu saçmalığa boyun eğmeyeceğini söylemek içindi ziyareti.
Ancak kızı çok beğenmişti, Oya da amcasının oğlunu çok yakışıklı bulmuş ve çok sevinmişti beşik kertmesi gibi saçmalığa inanmadığı için. “Bunca zaman boşuna işkence çektik” demişti Beşik kertmesi falan hikâye ben seni tanımak istiyorum demişti. Amcasının oğlu “Birbirimizi tanıyalım bari buraya kadar gelmişken… İstanbul da bir hafta kalacağım. Bana İstanbul’u gezdirir misin?” demiş. Oya yok diyememiş. Kızın ailesi çocuğun Türkiye’de olduğunu öğrenmiş. Onlarda İstanbul’a gelmiş. Ve kızı bu işe ikna etmek için başlamışlar çalışmalara. Oya evdeki kalabalıktan bunalmıştı. Amcaoğlu ile İstanbul’u gezmeye başlamıştı ister istemez. İyi zaman geçiriyor olmalılar ki günlerce Oya’yı göremedim. Ne okulda ne de başka yerde üstelik aramamıştı. Onu hem çok özlüyordum hem çok kıskanıyordum. Ancak günler sonra okulda buluşabilmiştik. Solgun ve yorgundu. Can çekişir gibi, “ailem evlenmem için baskı yapıyor. Amcamın oğlu bana âşık oldu oda evlenmemiz gerektiğini söylüyor. Kimsenin bana ne istediğimi sorduğu yok” diye ağlamaya başlamıştı. Denize bakan banklardan birine yan yana oturmuştuk. Başını omzuma dayamıştı. Derin bir karamsarlık içindeydik. Bulunduğumuz duruma çözüm ararken Oya’nın telefonu çaldı. Arayan annesiydi, “Cevahirde buluşalım, biraz alışveriş yaparız, biz yola çıktık sende çık gel” diyordu. Oya ne kadar “dersim var” dediyse de annesi ısrar etmeye devam etti. Sonunda “tamam geliyorum” demek zorunda kaldı. Ayağa kalkarken onu elinden tutup oturmaya zorladım. Ve tek bir şey söyledim. “Kaçalım” “nereye” diye çaresizce yanıt verdi. “Nereye gitsek bulurlar hayal kurma gazetelerin orta sayfalarını hiç okumuyor musun?”
Bu kadar çabuk boyun eğmesini anlayamıyordum. “Gitme” dedim. “Bari sen yapma” diyerek çabucak yanağıma bir öpücük kondurup gitti. Artık hiç umudum kalmamıştı. Oya boyun eğmeye dünden razı gibiydi. Aşkı için mücadele vereceğini hiç sanmıyordum. Umutlarım ve inancım yerle bir olmuştu… Saatlerce o bankta oturup yüreğimin sakinleşmesini bekledim.
O günden sonra Oya’yı görmedim. Amcasının oğlu ile evlenip Almanya’ya gittiğini arkadaşlarından öğrendim. Kendimi derslere vererek onu unutmaya çalıştım. Bir taraftan da “demek aslında beni hiç sevmemiş” diyordum kendime. Yoksa bu kadar çabuk boyun eğmezdi. Bu kadar kolay olmamalıydı sevdadan vazgeçmek. “Bazen insan sevdiği içinde boyun eğer” dedi. Zeynep. Yavaşça. “Efendim bir şey mi söyledin?” ““Bazen” dedim “insan sevdiği içinde boyun eğer.” Arkası Yarın
Günün Sözü
Eğer kusurların varsa, onlardan kurtulmaya çalışmalısın ve bundan korkmamalısın.
KONFÜÇYÜS