Kadınlar Günü Özel
Değerli Okurlarım, iyisiyle kötüsüyle 90 yılını idrak etmiş, bizi gericilikten soyutlamış Cumhuriyet’imiz var. Buna rağmen kadınlarımız kadın hakları konusunda bir karış yol almış değil (!) İlerlemek bir yana, tesettüre büründürülerek Batı uygarlığı yerine, Ortadoğu’nun karanlık coğrafyasına sürükleniyor.
Bildiğiniz gibi, o coğrafya ki, kadınları ikinci sınıf insan olarak görmekte ve acımasızca ezmektedir. Ulu Önder Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduktan sonra, kadınların kılık kıyafetine karışmadığı iddia ediliyorsa da, bu onların yalanı ve yanlışıdır.
Söz konusu kadınlar olunca insan nereden başlayacağını da şaşırıyor. Dile kolay kadınlardan söz ediyoruz. Tarafsız olmak, kelimeleri cımbızla çekmek gerekiyor ama gerçeklerden de sapmamak şart. Kadınsız hiçbir şey olmaz, hiçbir yere de varılamaz. Bir cihazı tamir için elektrikçiye gittiğinizde ilginç soruyla karşılaşıyorsunuz. Ne diyor? “-Bunun dişisi var mı? Dişisi lazım.”
Mahrem bir soruya cevap ararken bulursunuz kendinizi. Elektrikçi karşınızda dişilik erkeklik konularına girip çıkan teklifsiz, samimiyetle anlatmaya koyulur. O nedenle elektrikçiye fazla gitmem. Türk kadını derken, hep Türk analarını düşünürüm. Zaten o anaları hep ekranlarda görüyoruz. Asker kıyafetiyle kuzusunun tabutuna selam duruyor. Başka bir yerde başka bir Türk kadını eşinin tabutunu öpüyor ve “Ağlamayacağım” diyor. Başka bir Türk anası, yavrusunun tabutu başında “Vatan Sağ Olsun” diyebilme asaletini gösteriyor.
Aynı günde, yurdumuzun çeşitli yörelerinde başka törenlerde yapılıyor. Türk anası, oğlunu, kocasını, yavuklusunu askere gönderiyor. Davullarla, zurnalarla, halaylarla, türkülerle ve de marşlarla. Türk kadını dimdik ayakta Güle-Güle Git, Şerefle! Ellerinde Türk bayraklarıyla, otobüs gözden kayboluncaya kadar sallayarak… Dünyanın hiçbir yerinde böyle manzara görülemez. Şehitlere ağıt yakılırken, bir taraftan da davullarla zurnalarla kuzularını askere gönderiyorlar… Olacak Şey Değil…
Vefakâr ve cefakâr başka analarımız da var. Mevsimin sıcak günlerinde tarlada çalıştığı yetmiyormuş gibi, akşam dönüşte yüklendiği odun, çalı çırpılarla bir an ünce eve ulaşıp ev halkına yemek yapma telaşı içinde olan analarımız… Bunların kocaları da kahvehanede çaylarını yudumlayıp, oyun oynayıp ve dedikodu yapan bizim yüzkaralarımız.
Ülkemizde kadın nüfusu erkeklere oranla daha fazla. TBMM’de, özel sektörde kadın sayısı istenilen düzeyde değil. Mademki çoğunluktalar, yönetimde de çoğunlukta olmaları gerekmez mi?
Kadınlarımız üzülmesinler…
Seçim yaklaşıyor, oylarını iyi değerlendirsinler. Yalana yanlışa itibar etmesinler. Yere sağlam bassınlar. Mührü de iyi yere bassınlar. Yandaki Gönül Köşemde 5 Aralık Kadınlar Günü nedeniyle, kadınlarımıza önemli önerilerimiz olacaktır. Okur ve uygularlarsa sevinirim…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Kadınlarımız Çok Yaşasın!
Değerli Okurlarım, 5 Aralık Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Günlere sıkıştırılmış etkinliklerin kalıcılığına inananlardan değilim. Dünya genelinde hemen herkesin paylaştığı ortak sorunları, yılda bir gün önemli bir yoğunlukta dile getirerek gündemde tutmaya çalışmak, artık geçtiğimiz yüzyılda denenmiş safça bir iyimserlik olarak düşünülmelidir.
Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle; bir eli yağda, bir eli balda ve hiçbir eksiği olmayan kadınlardan söz etmeyeceğim. Görmeyenler eminim duymuşlardır. Hani sabahın köründe tarlaya gidip çalışan, akşam ısınmak ve yemek yapacak odununu sırtlayıp evine dönen o emekçi kadınlarımızı gündeminize getirmek istiyorum.
5 Aralık Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, üzerine yüklenen onca tarihsel acılara, karşılaştıkları adeta evrenselleşmiş haksızlara karşın, sıradan eylemlerle geçiştirilmiş; isyan duyguları, boş vaatler, politik nutuklar ve yüzeysel erkek düşmanlığıyla güçsüzleştirilmiş her toplumda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik hala farklı boyutlarda dipdiri dururken, bu günün takvim yaprağındaki özellikli yeri nedense yıpratılmış ve istismar edilmiştir.
Akşam tarla dönüşü sırtındaki odun yüküyle yemek yapma telaşına düşen güçsüz bedeni ama hızlı adımlarla evine giden o kadınların kocaları ise, kahve hanede kahkaha atmaktadır. O erkeklere lanet olsun.
Başlık parası için, bir öküz, bir dönüm tarla için kızını babası hatta dedesi yaşında insanlara satan, peşkeş çeken o babalara da lanet olsun. Suç işleyenler ortada dolaşırken, aile meclisi kararı diye, o sübyanları katleden o zihniyete de ve o insanlara da lanet olsun.
Bazı çevreler şu söylediklerimi kafalarına iyice kazısınlar: Aynı zamanda, bu düşüncelerimi sunarken, terbiye sınırlarını zorlamamaya özen göstereceğim. Aksi halde sosyetik kadınlarımız kızabilirler…
Değişim şart ve de mümkün. Değişim, kaçınılmaz denileni reddetmekle başlayabilir. Sefalet kaçınılmaz değildir. Yoksulluk, toplumsal dışlanma da kaçınılmaz değildir ama sefaleti sıradan vaka gören, yoksulluğu doğal kabul eden bir toplumda yaşamak ahlaklı değildir.
Verilere göre; On beş yıl ünce kadınların %38’i çalışmaları faydalı bireylerken, şimdi bu rakam %18’e düşmüştür. Hiç bir sendikanın etkili bölümünde, resmi kurum ve kuruluşlarda kadınlar azınlıktadır.
Nedenleri şunlar olabilir: Herkesin iktidarıyız diyenler, kadınlarımızı maalesef ikinci sınıf olarak görmektedirler. Kadınların mutlaka başı kapalı olmalıdır denilmektedir. Etekleri ve entarileri topuk seviyesinde olacaktır ve kadınların erkeklerle tokalaşmaları yassah hemşerim.
Sanki etekleri ve mantoları erkeklere değdiğinde ve özellikle erkeklerle tokalaştıklarında mazallah hamile kalacaklar. Benim başıma bu türden densizlikler çok geldi ve kendimi zor tuttum da, ondan biliyorum. Kimseden duymuş değilim. .
Bu koşullarda kadınların söz hakkı olur mu? Onlar erkeklerle aynı çizgide olabilirler mi? Kadınlar ve Anneler Gününde hiç emekçi bir kadın yılın annesi seçiliyor mu? Seçiliyor da, onlardan seçiliyor. Bu millet çok büyüktür günün birinde birileri mutlaka Samsun’a çıkacaktır. O emekçi kadınlarımızın, ablalarımızın, bacılarımızın bu güzel günlerini kutlar hepsinin ellerinden öperim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Güzel Günde Söyleşirken
Doğruları söylemek her zaman geçerli olmayabilir ama belli günlerde doğrulardan kaçınmak da tamamıyla yanlış olur kanaatindeyim. Bu nedenle de, kadınlarımızın, kendilerini koruyan kollayan kişilere karşı yapması gereken zorunluluklar vardır. Evi toparladım, yemek yaptım, bulaşık yıkadım diyerek kocalarınızı sıkıntıya sokmayın. Onlara doğrudan yapmanız gereken görevleriniz vardır, sakın ola ki ihmal etmeyesiniz.
Kabul günlerinize, altın günlerinize ve gezmelerinize karışan yok. Böylesine sosyal yaklaşımlar içinde olurken yorgunluktan söz etmenin bir anlamı olabilir mi? Tarlada çalışan kadınları da düşüneceksiniz, o emekçilerden bir fazlalığınız yok. Kaldı ki onlar fazla da konuşmazlar ve kocalarını da üzmezler.
Havalara girmeyin, fazla akıllı olduğunuzu da iddia etmeyin. Çünkü onlar mahkeme koridorlarındalar ve yalnız yaşamaya mahkûmlar. Öyle olmayın ve rahatınızı da kaçırmayın. Dost Acı Söyler!
Günün Sözü
Kadınlar Eğer İsterse…
Öcal’dan İnciler
Kadınlar Güldür, Ot Değildir!