Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gündem yine sıcak, Çin ile Amerika restleşiyor. Meksika’da cin kovucular aranıyor. Marmara’da deprem, Japon imparatorun 80’inci yaş günün kutlamalarında yaşanan Kamer Genç gerginliği, 10 yaşındaki çocuk anne dehşeti, 13 yaşındaki kıza yapılanlar (dilimde elimde varmıyor…) Artık tavan yapan ve gündemimizin aslında ilk sırasında yer alan dershane gerginliği, Ahmet Kaya polemikleri, günah çıkaranlar yemin billah edenler. Öbür dünyadan bakıp gülüyordur herhalde rahmetli ve konuşmalar sürerken.
O yaşamaya devam edecek müziği ile nasılsa ve Acun kanal 8’i satın aldı ya o da günlerdir konuşuluyor tahminler yürütülüyor. En az dünya gündemi kadar gündem tutuyor izlediğim kadarı ile. Ve öğrencilerin gündemi dersleri ve kadınların gündemi, günlük diziler, özel günler ve sağlıklı beslenme merakları, kolesterolü şekeri (diyabet) düşürme kürleri (sağlıklı beslenme sarhoşu olduk. Bendenizin dışında yanlış anlaşılmasın)
Bendenizin gündemi ise yine her zamanki gibi kendi kendiyle… Kimseyi değiştiremezsin gerçeği gündemimde olmasına rağmen gerçek gündemim yine “Duru bebek” dünya bir yana o bir yana, her saniye büyüdüğünü gözlemlemek inanılmaz bir mutluluk. Ve insan nasılda kendini gerçekten dünyanın sorunlarından uzakta algılıyor onun yanında, hayret bir şekilde. Bebek mağazaları şimdilerde kitapçılardan daha çok ilgimi çekiyor biliyor musunuz?
Ve değişiyor muyum diye düşünmeme neden oluyor? Aslında değişmiyorum yalnızca duruma uygun davranıyorum yani duygularımın yolunu bir müddetliğine kiralıyorum. Yani o varken yol, duygu yolu o yokken mantık ve akıl yolu. En korkunç insanlar bile bazen bir bebeğin karşısında duygusal olabilir yani bebeklerin öyle bir özelliği var çok şükür. Ve değişim diyorum. Bebek değişiyor her saniye ağladığında güldüğünde sancılandığında her saniye bir yüz şekli ve her hafta artan ağırlık ve boy daha dört aylık ilk doğduğu resimlere bakıyorum şimdiki hali ile ilgisi yok. Hatta bir hafta önceki haliyle bile ilgisi yok ve koşmak zorundayız büyüme hızına erişebilmek her saniyeyi kafamıza yüreğimize nakşedebilmek için.
Ve günler geçiyor, yaşanmış ve tüketilmiştir artık onlar. Her yeni gün yeni bir yaştır yeniden dünyaya geliştir aslında. Gün yenidir ancak beden her gün eskir… Ve yaşanmışlıkların göstergesi bedendir; üzerine sinen zamandır, olgunluktur, bilgeliktir her gün yeniden dediğimizde kendimize kattığımız değeri arttırmalıdır aslında.
Ve sevgili okuyucularım herkesin gündemi kendine ancak dünyanın gündeminden de uzak kalmamak gerekiyor ki o gündem bizim gündemimizi ayarlayandır aslında. Çünkü biz bir bütünüz. Ve şimdilik sağlık, sevgi birlik ve beraberlik içinde kalalım hep birlikte diyorum. Yase
& & & & &
Güzel Bir Bahar Günü… Ama Ben Baharı Görmüyorum…
Bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde “DOĞUŞTAN KÖR” yazılıymış.
Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir reklamcı bunu görmüş. Tabelayı almış arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış.
Ne olduysa olmuş… Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya, sürekli para atmaya…
Bir cümle yetmiş onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına… Şu yazıyormuş tabelada; Güzel Bir Bahar Günü… Ama Ben Baharı Görmüyorum…
& & & & &
Bizim Evimiz Pek Dar
Adamın biri gitmiş Hoca’ya “Yahu hocam bizim ev pek dar, sığamıyoruz bir türlü, ama büyük eve de paramız yetmiyor, ne yapayım?” diye sormuş.
Hoca bu abuk soru karşısında ne desin, kafasını karıştırmış biraz, düşünür gibi yapmış sonra da “Senin tavukların vardı değil mi?” diye sormuş.
Adam “Var” deyince “İyi o zaman, şimdi onları da eve al” demiş. Aradan biraz zaman geçmiş, adam yine gelmiş hocanın karşısına “Hocam ev iyice daraldı, şimdi ne yapayım?” diye sormuş. Hoca da “Senin kazların da vardı, onları da eve al” diye akıl vermiş.
Bir süre sonra adam yine Hoca’nın kapısında. “Olmuyor be hocam, eve hiç sığamıyoruz şimdi” deyince “Merak etme, iki koyunun vardı diye biliyorum, onları da eve sok” demiş.
Adam hoca ne derse yapıyor. Aradan biraz daha zaman geçmiş. Adam çıkmış Hoca’nın karşısına yine “Sorun bitmiyor Hocam, bana başka akıl” demiş. Hoca da “Sen inekle öküzünü de eve bir sok bakalım” demiş adama.
Üç gün sonra adam yana yakıla Hoca’nın kapısına dayanmış. “Aman Hocam, ne desen olmuyor. Artık evin içinde yürüyemez, yatağımıza yatamaz olduk. Ne oldu senin akıllarına” diye serzenişte bulununca Hoca “Tamam, tamam” diye itelemiş adamı. “Şimdi bu geceyi de geçir, yarın sabah erkenden tavukları da, kazları da, koyunları da inekle öküzü de çıkar evden.”
Adam ertesi gün elinde bir tepsi baklava ile gelmiş Hoca’nın karşısına, “Ey Hocam” diye başlamış; “Sen büyük adamsın, sen ne büyük alimsin, sen büyük bilgesin. Meğer benim evim ne kadar ferahmış da haberim yok. Allah seni başımızdan eksik etmesin.”
& & & & &
Günün Dileği
Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri tevekkül içinde kabul edecek değiştirebileceklerimi değiştirecek cesareti ve ikisi arasındaki farkı anlayabilecek aklı nasip et.
Reinhold
Günün Şiiri
Çocukluk
Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı TARANCI
Çapkın
Bir gün geçiyordum köyünüzden
Seni gördüm nehirde yüzerken.
Utangaç ve neşeliydin.
Çapkın “ sen ne güzelsin” dedim.
Çapkın benimle gelir misin dedim.
Güldün.
Gülüşün gamzesi vardı yanağında.
Kendini suya bıraktın, uzaklaştın anında.
Hayal Bana Yakın Yar Bana Uzak
Hayal bana yakın yar bana uzak
Sevdası başıma dolanır gitmez
Aşkına düşeli yar bana uzak
Yüz bin öğüt versen biri kar etmez
Senin aşkın beni kıldı urusvay
Düşmüşüm peşinde koşarım hay hay
Kabul et kapında beni de kul say
Dost yoluna ölür aşık ar etmez
Ey beni bu derde giriftar eden
Eski muhabbeti kaldırdın neden
Gönül ister kavuşmayı ölmeden
Gül olmasa bülbül ah u zar etmez
Beni yakan yansın aşkın narına
Gönül düştü bir zalimin toruna
Bakmaz mısın bu VEYSEL’in zarına
Ah çeker ağlarım yar elim yetmez.
Hayal Bana Yakın Yar Bana Uzak
Hayal bana yakın yar bana uzak
Sevdası başıma dolanır gitmez
Aşkına düşeli yar bana uzak
Yüz bin öğüt versen biri kar etmez
Senin aşkın beni kıldı urusvay
Düşmüşüm peşinde koşarım hay hay
Kabul et kapında beni de kul say
Dost yoluna ölür aşık ar etmez
Ey beni bu derde giriftar eden
Eski muhabbeti kaldırdın neden
Gönül ister kavuşmayı ölmeden
Gül olmasa bülbül ah u zar etmez
Beni yakan yansın aşkın narına
Gönül düştü bir zalimin toruna
Bakmaz mısın bu VEYSEL’in zarına
Ah çeker ağlarım yar elim yetmez.
Aşık VEYSEL
Günün Fıkrası
ÇENEBAZ
Adamın karısı normalde telefonu eline bir aldı mı 2-3 saatten önce bırakmazmış. Bir akşam yine telefon çalmış, kadın gitmiş açmış, ama bu kez sadece yarım saat konuşmuş ve kapatmış. Adam da şaşırmış; “Hayrola hanım? Sen iki saatten az konuşmazdın, bugün anlatacakların yarım saatte nasıl bitti.” Karısı cevap vermiş; “yanlış numaraydı.”
Günün Sözü
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
L. TOLSTOY
Hırsları kökünden atmak mümkün değildir. Onları sadece asıl ülkülerine doğru yöneltmeğe çalışmalı.
L. TOLSTOY