Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yazılarım geç giriyor yayına dünkü yazımın miadı geçmiş oldu. Şimdi CHP genel başkanı Sayın Özel’e ki çok yakından izliyorum ve politikasını destekliyorum tabi bazen eleştirsem de ki bunu herkese yaparım; başarı ve yol açıklığı diliyorum.
Ve sevgili okuyucularım seçime günler kala çarşı pazarda pahalılık cep yakmaya hız vermiş gibi? Neye dokunsanız ateşe dokunmuş gibi elinizi hemen çekiyorsunuz ama artık bunları yazmanın bir anlamı yok çünkü asgari ücretliler ve emeklilerin bu durumdan müthiş mustarip olduklarını sağır sultan bile biliyor ve tabi bizlerde yakinen yaşıyoruz. Tabi bunun yanında da birçok şeyi!
İstanbul’da bu günlerde çorba dağıtıyor AKP adayı Sayın Kurum. Sayın İmamoğlu ise üç çeşit yemek, yanına meyve ya da tatlı. AKP’nin karanfilli reklamları da bir başka güzel yani. Nasıl romantik, nasıl nahif valla bu reklamları hazırlayanları kutluyorum ancak ne yazık ki bu incelikten bendeniz bir şey anlayamıyorum. Çünkü zaman romantizm zamanı değil gerçeklerin zamanı. İnsanlar çocuklarını çöpe bırakacak duruma gelmiş yoksulluktan, önüne gelen silah takmış beline gelişi güzel insanların üzerine sıkıyor. Bir zamanlar “kedi payı” dediğimiz ciğer şimdi yüzlerce liraya bile alınamıyorsa, köpeklere verdiğimiz kemikleri almak için bile kuyruğa giriyorsa insanlar, ucuz et için sabahın 5’inde soğukta emekliler kuyruklarda ise kapı önüne konan bir karanfil valla bendenizi bozuyor, affınıza sığınırım valla azıcık kabayım bu günlerde çiçek böcek bana ters geliyor!
Ya bizde neler oluyor?
Seçim jestimi desem, sempati toplama isteğimi, incelik mi desem bilmediğim bir şekilde AKP İskenderun Belediye Başkan Adayı Sayın Mehmet Dönmez, -kadın kolları önermiş olabilir- evlere eşarp dağıtıyor. İyi güzel ama keşke onlarda eşarp yerine depremde evlerini barklarını kaybetmiş insanlara uğrayıp hala çadırlarda yaşayanların ihtiyaçlarını sorsalar. Zar zor prefabrik evler yapabilenlere herhangi bir ev aleti, örneğin altı tabak, altı kâse, altı kaşık, çatal, bardak gibi eşyalar alsalar. Bir mini fırın ya da ihtiyaçları neyse onu alsalar daha makbule geçerdi diye düşünüyorum. Doğrusu bendeniz şahit olduğum evlerin hiç birinde bu eşarplara ihtiyaç yoktu almamak ise bizim örf ve âdetlerimize aykırı teşekkürlerimiz ve güler yüzümüzle kabul ettik kolaylıklar diledik ancak eşarbı da bir kenara bıraktık yazık değil mi? Hepimizin kullanmak gerektiğinde kullanabileceğimiz bir örtümüz var çok şükür. Demem odur ki insanlar yoksulluğun dibindeyken boşa giden her kuruşa karşıyım valla ne yapayım… “Her kuruşun gideceği sağlam bir yer olmalı” diyorum jest ya da gösteriş olsun diye değil. Zaman bu zaman çünkü. Keşke öyle bir zamanda olsaydık, geçmiş her zaman çok güzel değildi, özlenecek hiç değil! Ancak şimdi özlüyoruz ve dilerim geçmişten alınacak dersler var onların ayrımına varabiliriz artık!
Ancak yine de iyi niyetle yapılan her şey için teşekkürlerimizi sunuyoruz, ayrımsız, gayrımsız. İskenderun ve Hatay için ve en önemlisi sevgili ve tek yurdumuz “İşimiz gücümüz Türkiye” diyerek hizmet yarışında olan herkese kolay gelsin, Allah yolunu açsın ve biz onların yanında arkasındayız diyoruz.
Ve son bir söz söylemek istiyorum, zaman küsmek zamanı değil, gönül koymak “ben” demek zamanı hiç değil. Zaman “Ayrımsız gayrımsız ve yalnızca Türkiye zamanı” bunu lütfen unutmayalım sevgili okuyucularım ve oyumuzu “Önce Türkiye” diyerek atalım. Bizler kişilere değil ülkemize borçluyuz bunu, bizi bu günlere getirenlere yoktan var edenlere. Buradan Şair Necmettin Halil Onan’ın “Bir Yolcuya” adlı şiirinin ilk mısralarını alıyorum.
“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir”
diyorum ve oyumuzu atarken bunu göz ardı etmeyelim.
Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım, her zaman her yerde ayrımsız gayrımız… Yase
& & & & &
Allah’ım Konuş Benimle!
Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı: “Allahım! Konuş benimle!”
Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayırkuşuna hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti: “Allahım! Benimle konuş!”
Az sonra hava aniden kapandı, gök gürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı. Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi, yakarmaya devam etti: “Allahım! Seni görmeme izin ver!”
O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi. Her gün gördüğü bir şey değil miydi bu? Yalvarmaya devam etti adam: “Bana bir mucize göster Allah’ım!”
Böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına ama o bunu da fark etmedi. Üzüntüsünden ağladı, ağladı… “Cevap ver bana Allah’ım! Burada olduğunu bilmemi sağla!”
Tam o an, bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte, duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da: “Allah’ım! Neden, neden bana
bir cevap vermiyorsun?” diye ağlayıp, yakınmaya devam etti…
Günün Şiiri
Özgür Birlik
Orman ateşi saçlı karım
Isı şimşeği düşünceli
Kaplan ağzında susamuru bel’li karım
En iri yıldızlar demeti ağızlı kokart ağızlı karım
Ak toprak üzerinde ak sıçan izi dişli karım
Amber dilli perdahlanmış cam dilli
Kesilmiş kurban dilli karım
Gözlerini açıp kapayan bebek dilli
İnanılmaz taş dilli karım
Çocuk elyazısı elifi kirpikli karım
Kırlangıç yuvası kenarı kaşlı
Kışbahçesi tavanı şakaklı arduvaz şakaklı karım
Cambuğusu şakaklı
Şampanya omuzlu karım
Buz altında kalmış yunus başlı çeşme omuzlu karım
Kibrit bilekli
Rastlantı parmaklı kupa beyi parmaklı karım
Kesilmiş saman parmaklı
Zerdeva koltukaltlı karım
Saint-Jean gecesi ve kurtbağrı koltukaltlı karım
Deniz köpüğü ve bölme kollu karım
Değirmen ve buğday karışımı kollu
Füze bacaklı karım
Umutsuzluk ve saat makinesi devinimli karım
Mürver ağacı iliği baldırlı
Baş harf ayaklı karım
Anahtar demeti ayaklı su içen gemi işçisi ayaklı karım
İncili arpa boyunlu karım
Val d’Or boğazı boyunlu
Sel yatağının ta içinde sözleşmek boyunlu karım
Gece göğüslü
Yakut potası göğüslü karım
Çiğ altında gül görüntüsü göğüslü
Günlerin açılan yelpazesi karınlı karım
Dev pençe karınlı
Dikey uçan kuş sırtlı karım
Civa sırtlı
Işık sırtlı karım
Yuvarlanmış dövülmüş taş ve ıslanmış tebeşir enseli
Ve biraz önce içilen bir bardağın düşüşü enseli karım
Tekne kalçalı
Avize ve ok tüyü kalçalı karım
Ak tavuskuşu tüyü sapı kalçalı
Duyulmaz dengeli
Kumtaşı ve amyant kabaetli karım
Kuğu sırtı kabaetli
Bahar kabaetli karım
Glayöl kasıklı
Altın damarı ve ornitorenk kasıklı karım
Yıllanmış bonbon ve yosun kasıklı karım
Ayna kasıklı
Islak gözlü karım
Menekşe zırh takımı ve mıknatıslı iğne gözlü karım
Uçsuz bucaksız çayır gözlü
Hapishanede içilecek su gözlü
Hep balta altında kalan odun gözlü
Su düzeyi gözlü hava toprak ve ateş düzeyi gözlü karım
André BRETON / Çeviri: Selahattin HİLÂV
Kalbimin Işıkları
Kalbimin ışıkları sönerken
Yeni yeni aydınlanan yolları
Tekrar karanlığa büründü
Tek ışığım gözlerindi
Gözlerinle beslenirdi sevgim
Yokluğunla parçalanırdı
Alışmak istesem de sensizliğe
Bana engel oldu ellerin
Çok vakitler yalnızlıkla
Boş vakitler sensiz geçti
Adını taşıdığın çiçeklerle
Süslerdin hayalimi
Berke FAKIOĞLU
Günün fıkrası
Anahtar Sende Dimi
Bir gün doktorlar 3 deliyi testten geçireceklermiş. Bu yüzden duvara bir kapı resmi çizmişler. Doktorun biri: “Birinci deli gelsin” demiş. Deli gelmiş açmaya çalışmış, çalışmış açamamış.
Diğer doktor: “İkinci deli gelsin” demiş. O da zorlamış, zorlamış ama kapıyı açamamış
Doktor: “Üçüncü deli gelsin” demiş. O durmuş, durmuş sonra açmaya çalışmış, açamayınca biraz durmuş.
Doktorlardan biri diğer doktorun kulağına fısıldayarak: “Galiba bu anladı” demiş
Sonra 3.deli demiş ki: “Anladıımm anahtar sende dimiiiiiii……..:))))))))”
Günün Sözü
Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz
Lukıanos
Varacağın yeri bilmiyorsan vardığın yerlerin hiçbir önemi yok.
Altınları zamanla biriktirerek satın alabilirsiniz. Ancak zamanla biriktirdiğiniz altınları vererek geçen zamanı asla satın alamazsınız.
Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi.
Düşünmekten öğrenmek, zaman kaybetmektir.