Değerli okurlarım, gazetemizde 13. yılımı idrak ediyorum. Bu zaman içinde okurlarıma istedikleri doğrultuda hitap etmekle birlikte, her yıl en azından iki kez “Altyapı” konusuna ayrıntılı olarak giriyorum. Sesimiz duyulsun ya da duyulmasın. Hiçbir kulübümüzü hedef almıyorum. Sadece okurlarıma alt yapıların çok önemli olduğu hakkında bilgiler sunuyorum.
Başarılı olmuş altyapısından, her yıl bir oyuncuyu profesyonel yaptığımızda o takımın neler kazanacağını ayrıntılı biçimde anlatmaya çalıştım. Bu yanlışa bütün kulüpler düşmekle beraber, şehrimizin futbol kulüplerini uyarmaya özen gösterdim. Ülkemizin en şirin, en büyük ve nüfusu en fazla olan İskenderun’da bir ‘Süper Lig Takımı olmalı’ diye düşünenlerdenim. Stadı bile bulunmayan Akhisar Belediyespor kadar da yok muyuz?
Doğruyu söylemem gerekirse, Süper Ligin ilk beşi ve diğer liglerdeki bazı takımlarımız, Süper Lig Şampiyonu olabilmek için, bir üst lige terfi edebilmek adına, hava olsun, gösteriş olsun diye… Efendim, bu saydığım nedenlerle (UEFA’nın standartları çerçevesinde) yabancı transferlerle kucak açıyoruz. Gözümüzü kapatarak, azına çoğuna bakmadan %15 stopajını cepten ödeyerek mutluluğa ulaşıyoruz. Hele bir de tutarsa değme keyfime…
Ya tutmazsa, mazeret mi arayacaksınız? Suçlamaktan çok ne var ki? Birileri hayıflanır; “Adam bizi kandırdı… Profesyonel Aktörlük Yaptı… Altyapıya Göndeririz…” Biz böyleyiz işte her tarafımız sapır-sapır dökülüyor.
Adamların bir maçını bile izlemeden kasetleriyle yola çıkmışız, kesin bilgi bulunmuyor kaliteleri hakkında. Para çok bastırıp alıyoruz. Aylarca önce yani Abdullah Avcı’nın Milli Takıma getirildiğinde yazmıştım. Okurlarım çok iyi anımsayacaklardır. Milli takımımız hakkında sorular sorulmuştu da, ben de o nedenle birazcık ayrıntıya girmiştim. Şunları söylemiştim;
“…Bu milli takım, teknik kadrosuyla, oyuncularıyla bana biraz garip geliyor” demişti. Neden böyle düşündüğümü anlatabilmem de oldukça zor. Futbol Federasyonu Başkanının atamayla geldiği gibi milli takımın teknik kadrosu ve oyuncuları da atamayla gelmiş gibi geldi bana.
Bu anlattıklarımın son resmi maçımız olan Hollanda maçındaki yenilgisiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Turnuvada erken havlu atmamızla da ilgisi yok ama içim buruk, yüreğim de hüzün hâkim. Her şeyi hayra yormak istiyorum. Milli takımımızın eski hocası, 13 aylık bir periyottan söz ediyordu haklı olara. Gol pozisyonlarından da söz ediyordu ama pozisyonlardan ziyade, atılan goller daha önemlidir diyorum. Ve sonunda halimiz ortada, medet umduğumuz Terim de kurtarıcı olamadı!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA!