Seküçoğlu’ndan Ailelere ‘Karne’ Tavsiyesi: “Onlar Sizin Çocuklarınız”
Önümüzdeki Cuma günü 2021-2022 eğitim öğretim yılı sona eriyor. Ülkemiz genelinde yüzlerce öğrenci karnelerini alarak yaz tatiline başlayacak.
Karne notları iyi olan öğrenciler mutlu bir tatilin hayalini kurarken, karnesinde kötü notları olanlar ise ailelerinden görecekleri tepkiden dolayı oldukça endişeli.
Bu anlamda ailelere bazı tavsiyelerde bulunan Psikolog Uğur Seküçoğlu; “Burada aslında ailelere ilk başta tavsiye etmemiz gereken şey; ‘Onlar sizin çocuklarınız!’ Kötü not getirmesi onun kötü insan olduğu ya da gelecekte başına kötü şeyler geleceği anlamı taşımaz. Derste bir başarısızlık, aslında o ders için önemli bir şey ama genel olarak öğrencinin hayatının gidişatını etkilemez. Onun haricinde, hiçbir zaman hayatta hiçbir şey kaybedilmiyor. 14-15 yaşlarında kötü karne getiren bir çocuk, 16 yaşında yani bir sene sonrasında daha iyi notlar elde edebilir ya da okulda başarısız olması hayatta başarısız olduğu anlamına gelmez.
Hayatta belki başka alanlara ilgisi vardır. Ailelerin çocuklarından çok fazla beklentisi oluyor, bu beklenti çocukları yıpratıyor ister istemez. 80-90 artık ailelere yetmiyor maalesef… Aileler şunun farkına varmalı, çocuğunu korumaya çalıştıkça ona çok daha fazla baskı yapıyor. Kendi yapamadığını, kendinde görmek istediğini çocuğunda görmek istiyor ve çocuğu çok zorluyor. Çok baskı yapıyor, bu konuda da dikkatli olması gerekiyor ailelerin” dedi.
Öğrencilere de kaygılarını kontrol etmeleri yönünde telkinlerde bulunan Seküçoğlu; “Çocuk başarısız olmaz. Bir derste başarısız olması, karnesinin başarısız olması aptal olduğunu göstermez. O dersle ilgili bir problemi olabilir bu gayet normal bir süreç, çocuğun burada yapması gereken öncelikli olarak kendisi ne bekliyordu ne oldu, beklentisi ne kadar gerçekleşti. Oturup bunu kendine sorması lazım… Hayatta hiçbir zaman kaybedilen bir şey yok. Özellikle ergenlik çağında çocuklar not konusunda çok kaygılı oluyor, sınavlara çok fazla anlam yüklüyorlar. Bu süreç çocukları ister istemez yıpratıyor. Daha ilerleyen yaşlarda bu sürecin ne kadar gereksiz olduğunu, bu kadar kaygılanmanın doğru olmadığının farkına varıyorlar. En büyük testin bu olmadığını, hayatlarında birçok büyük sınava girebileceklerini, bunun aslında hayatının küçük bir parçası olduğunu anlıyor. Bu anlamda gençlerimizin kaygılarını daha iyi kontrol etmelerini öğrenmeleri lazım” şeklinde konuştu. (Haber: Helga TERBİYELİ)