Biz Bir Zamanlar, Şarkıyla Uyanırdık…

0
51

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Eskiden, her sabah bir şarkıyla uyanırdık anımsıyor musunuz? Bizimle hiç ilgisi olamayan ne sözlerini biliyoruz ne, tınısını. Ama nasıl oluyorsa oluyor adını, tınısını ve sözlerini bilmediğiniz o şarkıyla uyanıyoruz? Avaz, avaz bağırarak söylemek istiyoruz üstelik. Şimdilerde artık böyle uyanamıyoruz, uyanmıyoruz.

Tınısını, sözlerini zaten bilmiyorduk ama o bizi biliyordu ve davetsiz gelip kuruluyordu dilimize. Küçükken, kardeşimle radyoculuk oynardık. Bazen spiker, bazen ses sanatçısı, bazen yorumcu olurduk. Ve radyomuzun sesi en yüksek perdeden yankılardı arka bahçede.

Sesimiz akardı su gibi. Hiç şaşmazdı sözler makamlar! O günleri de unuttuk şimdilerde. Şimdi o zamanları çok özlemeyi de unuttuk! Nasıl  şakırdı sesimiz kaygısızlığın en üst perdesinden! Her sabah! Köpeklerimiz vardı ve kedilerimiz. Onları da özlemeyi unuttuk. Tasma muhabbetti yoktu hiç olmadı zaten… Bizimkiler tasmasızdı her zaman. Teklifsizdi inip çıkarlardı iki taraflı merdivenlerden. Tavuklarımız vardı her gün yumurtlayan ah ya onları da unuttuk. Yumurtadan çıkmalarını beklediğimiz civcivleri de unuttuk. Kuluçka günlerini sayardık üstelik yanılmıyorsam tam 21 gün. O gün okulu kırardık. Okul kırmak nasıl bir şey di onu da unuttuk… Yumurtayı kırıp teker, teker çıkışlarını izlerdik. Islak yapış, yapış ve minnacık… Asla dokunamazdık anneleri tetikte olurdu.  Normal zamanlarda olmadığı gibi… Onları beslerdik.  İlerleyen zaman içinde anneleri emanet etmeyi öğrenmiş olsa da yine en ufak bir şeyde tırnaklarını ve gagasını gösterirdi! Nasıl hırçınlaşır, nasıl korurdu yavrularını bizden bile. Çoktan unuttuk ah çoktan unuttuk unutturulduk.   

Büyüklerimiz vardı. Şarkımıza asla karışmayan… Bu sabah sanki bir tını vardı dilimde uyandığımda, unuttuğumu sandığım eskilerden bir esinti gibi… Neden, niçin geldi dünya yanıyor bilmiyor mu? Ah ya! Ah! Evet bana kıyak geçmek istiyor hayat zahir? Tabi ki bu kıyağa sevinirim, tabi ki sarılırım o sevgili tınısı mınısı olmayan eski şarkıya! Ve teşekkür ederim bana kıyak geçen hayata.

Ve sevgili okuyucularım sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım, şarkımız hep olsun barış ve sevgi üzerine. Yase

& & & & &

Takım Elbise

Yaşlı adam, bir konfeksiyon mağazasına ait vitrine uzun uzun baktıktan sonra, ilerideki yeşillikte oynayan çocukların en zayıfına dönerek: “Küçüüük!… diye seslendi. Bana biraz yardımcı olur musun?”

Çocuk, hafta sonlarında yaptıkları misket oyununu ilk defa kazanmış olmasına rağmen arkadaşlarını bırakıp geldi. 7-8 yaşlarındaydı ve üzerindeki elbiseler, “tek kelimeyle” dökülüyordu. Yaşlı adam, çocuğun saçlarını okşadıktan sonra: “Vitrindeki elbiseyi giymeni istemiştim” dedi. “Bakalım üzerine uyacak mı?” Çocuk, bu teklifi ilk önce şaka sandı. Ama adam son derece ciddiydi. Onunla birlikte mağazaya girerken, ilk önce rüyâda olup olmadığını, daha sonra da şimdiye kadar yeni bir elbise giyip giymediğini düşündü. Genellikle ailedeki büyük çocuğa alınan veya komşular tarafından verilen giyecekler, elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardeşe kalır, birkaç sene sonra da dizleri aşınmış veya delinmiş vaziyette kendisine yamanırdı. Ama “her zaman hasta” dedikleri babasının ne kadar zor para kazandığını bildiğinden, bu işe bir kere bile itiraz etmemişti. Şimdi ise, ilk defa yeni bir elbisesi olacaktı. Üstelik de bayrama üç gün kala…

Çocuk, yaşlı adamın gösterdiği elbiseleri giydiğinde, büyümüş olduğunu ilk defa fark etti. Çizgili kadifeden yapılmış pantolon, bacaklarının ne kadar uzun olduğunu ortaya koyarken, yeni ceketi de omuzlarını iyice geniş göstermişti. Fakat hepsinin üzerine giydiği kaban bir başkaydı ve artık üşümeyecekti.

Çocuk, biraz önce kazandığı misketleri onun cebine bıraktığında, iyice keyiflendi. İrili ufaklı misketler, gayet derin olan ceplerin bir köşesinde kalmıştı. Demek ki her bir cep, en az elli misket alabilirdi. Yaşlı adam, çocuğu sağa sola döndürdükten sonra, elbiselerin paketlenmesini istedi. Ve iş tamamlandığında, tezgâhtara dönerek: “Elbiseleri torunuma alıyorum” dedi. “Kendisine sürpriz yapacağım için, onları bu çocuğun üzerinde denedim. İkisinin de boyu falan aynı da…”

Çocukluk oyunlarımızdan Misket ( fiske) Oyunu | Fizikçi Şehriye

Çocuk, bir anda beyninden vurulmuşa döndü ve ne diyeceğini bilemedi. Ama artık büyüdüğüne göre, bir şey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa baktıktan sonra, üzerindekileri yavaşça çıkartarak bir kenara fırlattığı eskileri giydi. Adam, elbiselerin torununa uyacağından emindi. Yaptığı hizmet için çocuğa bir sakız parası vermek istediğinde, onu yanında göremedi. Haylaz velet, belli ki bu işten sıkılmıştı. Çocuk, arkadaşlarının yanına döndüğünde, bir kenara çekilerek onları seyretmeye koyuldu. Ve bütün ısrarlara rağmen oyuna katılmadı. Arkadaşları: “Niçin oynamıyorsun?” diye sordular. “En güzel misketleri sen kazanmıştın.”

Çocuk, inci gibi yaşlar süzülen gözlerini arkadaşlarından kaçırmaya çalışırken: “Misketlerim, bu elbiselere yakışmayacak kadar güzeldi, dedi. Bu yüzden onları, bayramlık kabanımın cebine sakladım.”

Günün Şiiri

Tabiat Odam

Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.

İstemem başımın üzerinde dam,
Tabiat odam.
İstemem topraktan başka bir yatak,
Kehkeşanlar tak.

Kuşlardan savrulan bir incecik tüy,
Üstümde örtü.
Ve aydan kırpılan bütün yıldızlar,
Rüyamda kızlar.

Her sabah neşeyle uyanan bir eş,
Koynumda güneş.
Dallarda ötüşen kuşlar kabilem,
Bilmezler elem.

Ağlarsak bizimle beraber olur,
Hemşirem yağmur.
Sızlarsak bizimle beraber sızlar,
Kardeşim rüzgâr.

İsteyen toplasın binlerce arşın,
Karlardan kışın.
Mutlaka öptürür bağlarda temmuz,
Çıplak bir omuz.

Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.

Ölürsem istemem ne yas, ne kefen,
Ne başka bir fen.
Üstümden kalkmasın çimen, çiy, yosun,
Ruhum uyusun.
Ahmet Kutsi TECER

Aşka Türlü Bir Şey

başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..

bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince

nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
Can YÜCEL

Gizli Bakışlar    

Bir bakış ki açıyor gönül muammasını,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.

Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Bir bakış, bir aşığı saatlerce ağlatır
Bir bakış, bir aşığı aşkından emin eder,
Seven insanlar daima gözleriyle yemin eder.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

Günün Fıkrası

Yeryüzündeki herkes ölür ve Tanrı’nın huzuruna çıkarlar… Tanrı der ki: “Erkekler 2 sıra olsun, bir sırada kadınlar tarafından yönetilen erkekler, diğer sırada karılarını yöneten erkekler.. Ayrıca bütün kadınları cennete aldım onlar meleklerle birlikte gidecekler şimdi…” Böylece kadınlar gittikten sonra Tanrı erkeklerin karşısına geçer… Bir bakar ki karıları tarafından yönetilen erkeklerin sırası 100 km.den uzun… Ama karılarını yöneten erkeklerin sırasında sadece bir adam duruyor… Tanrı diğer sıradakilere çok kızar “Kendinizden utanın!! Sizi bu dünyada güç ve idarenin temsilcisi olarak yarattım ve şuraya bak, hepiniz güçsüz karaktersiz 100 km.lik bir sıra olmuşsunuz… Bakın bir tek erkek kulum şu yan sırada tek başına gururla dikiliyor… Ondan ders alın!!! Oğlum,sen anlat bunlara, sen ne yaptın da “karısını yöneten erkekler” sırasında bir tek sen oldun????” Ve adam cevap verir: “Bilmem… karım bana burada durmamı söyledi…”

Günün Sözü

Arkamda yürüme, öncün olmayabilirim, önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece eşit oluruz.
Ute Kabilesi

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here