Değerli okurlarım, gerçekten de dünyamız baş döndürücü bir hızla dönüyor. Ayak uydurmak oldukça zor ve bazı saçmalıklar da oluyor.
Örneğin, Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynanan “asrın finalinde” neler yaşandı hatırlar mısınız? Acımasızlıktan, vahşetten şundan bundan söz etmeyeceğim. Asrın finalinde sonradan çıkan olaylara, asrın buluşları arasında sayılan gazlarla müdahale edildi. Bu gazların savaşlarda kullanımı yasak ama toplumsal olayların bastırılmasında nedense serbest!
Bizim milletimiz toplu olmayı yani kalabalığı sever. Bu onun yiğitliğinden değil, korkaklığındandır. Neden korkuyoruz ki? Gemiciklerimiz mi var? Tır filoları mı ülkeyi sarmış? Bir poşet nohut, bir torba kömür bize yetiyor da artıyor bile.
Futbol maçlarına giderken korkuyoruz. Son zamanlarda anneler babalar, çocuklarını maçlara göndermiyor bile! Gıda maddesi almak için kuyrukta durmaya ve yüksek sesle konuşmaya korkuyoruz.
Taraftarı fazla olan futbol takımları maçı alır demesek de, avantajları vardır diye düşünmek daha mantıklı olur sanırım. Bu düşünce de temelinden yıkıldı. Asrın finalinde taraftarı olmayan takım kupayı kaldırdı.
Kendi ellerimizle futbolumuzu uçuruma ittik ve kökünden kazıdık. Bizleri yönettiklerini sananlar, özellikle son dönemde basiretsiz ve sorumsuz davrandılar. Oysa spor, insanların fiziken gelişmesi, huzur bulması, temaşa zevkini tatmin etmesinden başka bir şey değildir.
Statlarla gelişen olayların hepsini kabullenmemiz hoş görmemiz tabi ki mümkün değil. Bildiğiniz gibi, futbol maçları tiyatro izlenir gibi de izlenmez. O sporun temposu yüksektir, özel tezahürat biçimleri bulunmaktadır.
Her şeye rağmen, yakarak, yıkarak, parçalayarak, amme mülküne zarar vererek, emniyet güçleri ile çatışarak, polis otolarına zarar verip, benzin istasyonlarını yakarak maç izlenmez. Bu duygularla maça gidilmez. Tribün teröristlerine aman vermemeliyiz.
En fazla gittiğim mekan, futbol sahalarıdır. Doğruyu söylemem gerekirse, o günlerden bugünlere değişen hiçbir şey olmadığı gibi, üstüne de koymuş. Güzel rüyalarla hiçbir ilişkisi kalmadı bizim futbolumuzun. Taraftar olmak, bir takımı sevmekten çok bazı takımlara şiddetle düşman olmak anlamına geliyor ve hem de çoktandır.
Herkes adalet istiyor ama kimse adil değil! İnsanlara birbirine saygısı da azaldı. Sevgi kavramı hemen-hemen yok oldu. Futbol maçlarındaki taşkınlığın bir bölümünü anlayabiliyorum, ancak boyut kazanmış olayları anlamak mümkün değil.
Bu anlatılmaz geriliği, zorbalığı, kabalığı, vahşeti, sadece bir takımımıza yükleyemem ve hiçbir futbolsevere yakıştıramam, yakıştıramadım da.
Milli irade, Ulusal Egemenlik, Eşitlik ve Adalet, Barış ve Özgürlük gibi çok büyük sözler ağızlardan düşmüyor ama her şeyden önce neden tabanca taşındığını kimse bilmiyor.
Üzülerek belirtmek isterim ki, elbirliğiyle futbolumuzu bitirdik!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA