Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Bugün tarihle uyandık. Osmanlı İmparatorluğunun en büyük padişahlarından olan Kanuni Sultan Süleyman hakkında biraz bilgilenelim istedim ve netten biraz bilgi toparladım… Çocuğunuz biliyorsunuzdur belki ama tarihimiz hakkında tekrar bir şeyler okumanın kimseye zararı olmaz diye düşünüyorum. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım… Yase
& & & & &
Muhteşem Süleyman
I.Süleyman (Sultan Süleyman-ı evvel); (6 Kasım 1494, Trabzon-7 Eylül 1566, Zigetvar), Osmanlı İmparatorluğu’nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesi.
I.Süleyman, 6 Kasım 1494 tarihinde, Trabzon’da doğdu. Babası, Süleyman doğduğu zaman Trabzon valisi olan, 1512 yılında ise padişah olarak tahta geçen I. Selim, annesi ise valide sultan Ayşe Hafsa Sultan idi. Yedi yaşında bilim, tarih, edebiyat, din ve askeri eğitim almak için İstanbul’da yer alan Topkapı Sarayı’ndaki Enderun’a gönderildi.
1508 ile 1512 yılları arasında Şebinkarahisar, Bolu ve Kefe’da sancakbeyi olarak görev yaptı. Babası I. Selim’in 1512’de tahta çıkmasından önce İstanbul ve Edirne’de oturdu. 513 yılında Saruhan sancakbeyliğine atandı. Burada, sonraları baş danışmanlarından biri olacak olan Pargalı İbrahim ile yakın bir arkadaşlık kurdu. Yaklaşık yedi yıllık Manisa sancakbeyliğinin ardından, Eylül 1520’de babası I. Selim’in ölümü üzerine İstanbul’a geldi ve 30 Eylül 1520 tarihinde onuncu Osmanlı padişahı olarak tahta çıktı. Tahta geçişinden birkaç hafta sonra Venedik elçisi Bartolomeo Contarini Süleyman’ı “Yirmi altı yaşında, uzun fakat sırım gibi ve kibar görünüşlü. Boynu biraz fazla uzun, yüzü zayıf, burnu kartal gagası gibi kıvrık. Gölge gibi bıyığı ve küçük bir sakalı var. Cildi biraz soluk olsa da yüzü oldukça hoş, derisi solgunluğa meyilli… Akıllı bir hükümdar olduğu söyleniyor ve herkes onun saltanatının hayırlı olacağını umuyor” şeklinde tanımlamıştır.
Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman olarak da bilinmektedir. 1520’den 1566’daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapan ve toplamda 13 sefere çıkan Süleyman saltanatının toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir. Süleyman böylece devletin hem en uzun süre görev yapan hem en çok sefere çıkan hem de en uzun süre sefer yapan padişahı olmuştur.
I.Süleyman 1520 yılında, babası I.Selim’in vefatının ardından tahta çıktı. Batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristan’ın büyük kısmını imparatorluk topraklarına kattı. 1529 yılında Viyana’yı kuşatsa da çeşitli sebeplerden ötürü bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Doğuda, Safevîlerle yapılan savaşlar sonrasında Orta Doğu’nun büyük kısmını ele geçirdi. Afrika’da imparatorluğun sınırları Cezayir’e kadar uzanırken; Osmanlı Donanması ise Akdeniz’den Kızıldeniz’e kadar olan sularda hâkimiyet kurmuştu. I. Selim’den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu’nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2’ye ulaştırdı. Zigetvar Muharebesi’nin sonlanmasından yaklaşık bir gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti.
Süleyman’ın ölümü 48 gün boyunca, 21 Ekim günü ordunun Zigetvar’dan ayrılışına kadar saklandı. Cenazesi, 28 Kasım’da şeyhülislam Mehmet Ebussuud Efendi’nin kıldırdığı namazın ardından Süleymaniye Camii’nde toprağa verildi. Süleyman’ın vefatının ardından yerine oğlu II. Selim geçti.
Sanatsal Gelişmeler
I.Süleyman’ın saltanatı döneminde yetişen başlıca şairler arasında Fuzûlî, Bâki, Pir Sultan Abdal ve Bağdatlı Ruhi gösterilmektedir. Matrakçı Nasuh ise dönemin önemli ressam, tarihçi ve minyatür sanatçılarındandı. Yine bu çağda yaşayan ve Süleymanname’yi yazan şehnameci Arifî, nakkaş Nigarî ve hattat Ahmed Karahisarî de dönemin önde gelen sanatçıları arasında yer almaktadır.
Eğitim
Sultan Süleyman döneminde çok sayıda medrese kurulmuştur. Bu dönemde sarayda kurulan kütüphanelerden çok, medrese ve külliyelerde kurulan kütüphanelerin ön planda olduğu görülmektedir. Bu da, devletin halkın eğitimini daha ön planda tutmaya başladığının göstergesi olarak görülebilir.
I.Süleyman döneminde kurulan ve Osmanlı Devleti’nin ikinci büyük eğitim kurumu olan Süleymaniye Medreseleri açmış olduğu farklı bilim dalları nedeniyle (özellikle tıp, matematik ve diğer akli bilimler) yeniden bir sınıflamaya gidilmiştir. Sultan Süleyman döneminde yapılan düzenlemeyle Osmanlı medreselerinde eğitim dahil medreselerinden sonra iki aşamaya ayrılmıştır. Birincisi Sahn-ı Seman medreselerinde hukuk, ilâhiyat ve edebiyat dallarında yapılan eğitim, ikincisi ise Süleymaniye Medreselerinde matematik ve tıp alanlarında yapılan eğitimdir.
Özel Hayatı
Saruhan Sancak Beyi olduğu sıralarda hareme giren ve gerçek ismi bilinmediğinden Fülane Hatun olarak geçen kadın, çoğu tarihçi tarafından Süleyman’ın ilk eşi olarak gösterilmektedir. Tarihçi Çağatay Uluçay; Süleyman’ın Hürrem Sultan, Mahidevran Sultan ve Gülfem Hatun olmak üzere üç eşi olduğunu ve başka eşlerinin de olabileceğini söyler. Öte yandan Fülane Hatun’dan dünyaya gelen Mahmud; Mahidevran Sultan’dan dünyaya gelen Şehzade Mustafa; Hürrem Sultan’dan dünyaya gelen Şehzade Mehmed, Şehzade Abdullah, Şehzade Selim, Şehzade Bayezid, Şehzade Cihangir, Mihrimah Sultan ve annesinin Gülfem Hatun olduğu yönünde görüşler olan Şehzade Murad olmak üzere Süleyman’ın toplamda sekiz erkek ile iki kız çocuğunun olduğu kesin olarak bilinmektedir.
Bunlara ek olarak Yılmaz Öztuna; Şehzade Orhan, Şehzade Ahmed, Şehzade Osman, Şehzade Abdullah, Şehzade Mehmed, Şehzade Mehmed, Şehzade Orhan’ı da Süleyman’ın oğlu olarak göstererek bu sayının on beş olduğunu belirtir ve Fatma Sultan adında bir kızı daha olduğunu söyler.
Günün Şiiri
Basit Bir Yalnızlık Da Yeterdi
Basit bir kareli defter de yeterdi
Samatya istasyonunu anlatmak için
akşamı beklerken
beklerken parçalanmış umutları
biraz önce yağmur yağmış o istasyon
hüzün dağıtırken
uzaktan bakanlara bile
kıyı yolundan geçenlere
ve yolculara ki hüznün kendisidir
biraz şairdir akşama doğru
anlayışla bakar istasyon şefi
hafif gülümseyerek
ve aldırmaz bile
ve birden gün geçer
aldırmaz
tirenlerle yolcularla yüklerle
biletlerle pasolarla geçer gün
ve Egemen Berköz evine döner
Kupkuru yüreği hüzünden
hat boyu kırık dökük ev içlerinden akşama doğru
bir gün bir kadın çamaşır asarken memelerini görmüştür
bir gün don fanle bir adamı sabah sabah pilav yerken
bir gün her gün çocuklar görmüştür kirli ve arsız
bir gün her gün insanlar biletler istasyon memurları
ve bir gün Egemen Berköz evine döner
Sabah midesi bozuk
öğlen fasulya kılçıklı
bir parti satranç oynamış
iki metin yazmış
Pavese’den birkaç sayfa okumuş
birkaç çıplak kadın resmi bakmış
pencerede birkaç dal ağaç
ve birkaç ondört onbeşinci kat uzaklarda
rüzgârda perde uçuşmuş durmuş
sonra aklında kaktüsleri
sonra Ben Shahn’nın ve Amerika’nın insanları
sonra Töbder’in ve Türkiye’nin insanları
sonra çantasında bir ufak yeni
sonra elinde bir küçük kavun
sonra içinde kıpırdanan bir şeyler
Egemen Berköz evine döner
Tirenden inip istasyondan çıkıp
istavritlere kolyozlara bir göz atıp
tırmanır Mütesellim yokuşunu
tırmanır Ünal apartmanının merdivenlerini
düşünür ta beşinci kat onaltı numaranın kapısına kadar
düşünür basit bir kareli defter de yeterdi
basit bir kareli defter de.
Egemen BERKÖZ
Günün Fıkrası
Orasını Allah Bilir
Şarap yapmak yasaklanmış; sıkı bir kontrolle, şarap yapan yakalandığında kellesi vuruluyordu. Bağ bozumu vakti geldiğinde, Bektaşi üzümlerin suyunu küplere doldurdu. Durumdan haberdar olan hükümdar, Bektaşi’nin küpleri başına geldiğinde, hiddetle sordu: “-Üzüm suyu küplere ne için dolduruldu?” Bektaşi, yakalanmışlığının telaşı ile cevap verir: “-Dolduruyorum ki, orada sirke olsun.” Hükümdar, biraz yumuşayarak yeniden sordu: “-Sirke dersin ama ya şarap olursa!” Hükümdarın yumuşadığını gören Bektaşi: “-Orasını Allah bilir” dedi.
Günün Sözü
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Goethe