Değerli okurlarım, arada bir kullandığım bir ifade var. “insanlar yedikleriyle değil, yaptıklarıyla anılırlar.” İlk patronum Gazanfer Ağabeyin ruhunu şad ederek yazımıza devam edelim.
Mademki konuya böyle girdik devam edelim. Gazetemiz İskenderun, baskı tekniğiyle, mizanpajlı ve sayfalar arası uyumuyla, haberlerin kalitesiyle, yazı ailesinin ağırbaşlı ve olaylar karşısında duruşuyla, 23 Temmuz’lardaki coşkulu kutlamalarıyla; benim için de, okurlarımız için de “Lider” gazetedir!
“Lider” Gazetemizde mizanpaj, sayfa tekniği ile bu işin kompetanı olduğunu söylemeden, efendiliği ile de iyi izlenimler bıraktığını anlatmadan geçersem, Yazı İşleri Müdürümüz Sayın İlyas Terbiyeli’ye haksızlık etmiş olurum doğrusu.
El pedalında bir cetvel baskısı yapan dostum Rızkullah Terbiyeli, elim boya olmasın diye kolunu uzatıyor. Ben ise ısrarla elini sıkıyorum ve bulaşan boyayı belli etmeden öpüyorum. O matbaa boyası bana şehit kanı gibidir, çok ekmek yedik sayesinde.
Gazeteciliğin sıradan bir meslek olmadığını, nezih, ağırlıklı bir uğraş olduğunu, ilk kez ustalarımdan duymuştum. Şişirilmiş sayfaları mizanpaja uygun hale getirmek için çaba gösterdiğimi ve rahmetlinin bunu camdan seyrettiğini anlatmıştım. Haberim olmadı ancak ertesi günü yukarıya çağırdılar. Tuğrul Aşuroğlu da oradaydı. Söze o başladı “-Öcal, sen matbaacılıktan, sayfa tertibinden anlıyor musun?” “-Biraz efendim.”
Daha sonra Gazanfer Ağabey konuya girdi. “-Öcal, senin sayfaların, bu işi bildiğinden zarif ve göze hoş gözüküyor.” “?!?!…” “-Peki, spor sayfanda spor makaleleri yazmayı düşünmüyor musun?” “-Bilmem ki!” “-Yarından itibaren günlük spor makalelerini okumak istiyorum.” “-Yalnız klişe başlık düşünmedim.”
“-Senin birçok maçlarını ve antrenmanlarını izledim, Ofsayt’a çok düşüyordun ve başlığın klişe olarak belli, OFSAYT!..”
O günden sonra, yani geride bıraktığım yarım asırda “OFSAYT” klişeli başlık makalelerimi süsledi ve değiştirmeyi de hiç düşünmedim.
Beni banka genel müdürleriyle röportaja gönderirdi. Fakat benden çok kıymetli ağabeylerim vardı, huzursuz olurdum. Rahmetli bu duygularımı hissetmiş ve bana aynen şöyle söyledi: “-Öcal, bir onlara, bir de kendine bak. Farkı göreceksin!”
Zamanın en güzel giyinen erkeklerindendi. Bu hal bende irsi olabilir ama ondan da kalıntılar var.
Bazı gerçekleri söylemeden geçersem kendime saygısızlık etmiş olurum. Bazı yeni yetmeler gazete çıkarıyorlar ve havalarından da geçilmiyor. Selam vermekten imtina ediyorlar. Gazeteci nezih, zarif, uzaktan fark edilen bir kişiliğe sahip olmalıdır. Mademki bir gazete temsil ediliyor, gereği neyse yapılmalıdır.
Rahmetli Patronum Gazanfer Kunt, 27 Mayıs ihtilali döneminde Öncü Gazetesi’ni perde arkasından yönetiyordu. Bu konuda bana önemli sırlar vermişti. Bir defasında bana “Ya Öcal, senin ne kadar ağzın sıkı” demişti. Hamdolsun bize verilen sırları unutmayız ama mezara kadar götürürüz. Onlardan öğrendiğimi yaşamım boyunca uygulamaya özen gösterdim, devam da edeceğim. Hepsini de rahmetle anıyorum. Konuyu izam ettiysem ve de sürç-i lisan ettiysem af ola!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA