İnsanlar, yaşamları boyunca devam ettirecekleri meslekleri, daha küçük yaştan itibaren kendilerine şiar edinir. Hayatlarını etki eden meslek seçimlerinde, bazen tesadüfü gelişmeler bir insanın gelecekte yaşamını etkiler. Mesleklerinde başarıyı yakalayan insanların geçmişlerini incelediğimizde şimdiki başarıyı yakaladığı meslekle ilgisi ve alakasını olmadığını görmek mümkün. Allah yarattığı tüm insanlara yapacakları meslekleri konusunda çok ayrı melekeler verir.
Daha çocukken, ilkokul çağlarında sorulan sorulara cevap veren genç dimağların çoğu, ilk önce pilot daha sonra doktor, avukat, bilgisayar mühendisi, kaptan veya buna yakın mesleklerin seçimleriyle ilgili hiç düşünmeden cevap verirler. Okul çağlarını kafasına taktığı meslek üzerine gelişimini sürdüren gençlerin çoğu hayranı olduğu mesleği yakalamak uğruna çalışır didinir ve çocukken sevdiği meslek uğruna sonsuz yarışın ipini göğüsler.
Kendim çok arzu ettiğim halde bir türlü bir müzik aletini çalmasını öğrenemedim. Doğuştan müzik bağlantısına kendini kaptıran bir kişi müzik enstrümanlarının çoğunu hem çalar hem söyler. Demek ki Allah şimdiki mesleğimi bana kılmış.
Yaşam genelimizi şöyle bir düşündüğümde her mesleğin kendine özgü zorlukları var ama bence en zor mesleklerin başında sağlık sorunlarıyla uğraşan tıp çalışanları geliyor. Hayat yaşantısını yakından ilgilendiren bu meslekte her an güçlüklerle karşılanır. İnsanların yaşama pamuk ipliğiyle bağlandığı bu meslek erbaplarının, her an istenmeyen şiddetlere maruz kaldıklarını sosyal medya ve basın kanalıyla işitiyor, görüyor ve üzülüyoruz.
İnsanların yaşamları çok değişik hastalıklara meyilli! Branşlarında başarıyı yakalayan tıp doktorları hastalarını iyileştirmek uğruna ilk önce beyinlerini ve daha sonra bedenlerini ortaya koyarak, yıllarca aldığı tıp eğitimini daha sonra tecrübeleriyle birleştirerek çok ileri yaşta mesleğinde olgunlaşıyor.
Son yıllarda içinde bulunduğumuz pandemi nedeniyle, pırıl-pırıl mesleğinde yetişmiş konusunda öncü olan birçok tıp doktor ve sağlık çalışanlarını maalesef kaybettik. Makalem vasıtasıyla aramızdan ayrılanlara rahmetler diliyorum. Bu ne olduğu belli olmayan Virüs uğruna kendilerini, tıp uğruna feda ettiler.
Türkiye hastaneler konusunda kim ne derse desin çağ atlamış. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ilkesi vatanımızı refah seviyesine yükseltti. En önemli başarından ilki vatandaşlarının tedavilerini rahatça yaptırabildiği çok amaçlı hastaneler. İkincisi ise ulaşımda enerjide yapılan yatırımlar ve getirisi çok olan çağdaş yaşam kriterlerimiz. Anlayan ister anlar ister anlamaz. Görünen köy kılavuz istemez. Üst düzey çalışanlar her zaman hedef teşkil eder. Başarıları kıskanılır ve ayağının kaydırılması uğruna siyaset denilen meret devreye her daim konularak, başarılar gölgelenir.
İskenderun Devlet Hastanelerinin başhekimi Dr. Veysel Yıldırım, göreve geldiği andan itibaren 7/24 eski ve yeni devlet hastanelerinin başhekimi sıfatıyla, kendi bünyesinde çalışan doktor ve sağlık çalışanlarını, vatandaşların sağlık ihtiyaçlarına yönelik öyle bir koordineli çalışması var ki, şifa bulmaya gelenleri telaşsız şekilde tedavilerini sağlama başarısında.
Artan nüfus sayısına oranla yetersiz kalan hastanede zoru başarmak kolay değil. Her hasta nazlı ve hayattan koparım endişesiyle telaşlı. Bazen beğenmek isteyip beğenilmeyen durumlarda, azda olsa bazı olaylara rastlasak bile genel itibariyle her vatandaş özgürce tedavisini oluyor ve şifa buluyor. İskenderun gibi hızla nüfusu artan bir şehirde sağlık sorunlarının da artacağı belli! Her ne kadar sıkıntılı durumlar olsa dahi Dr. Veysel Yıldırım’ın güleç ve özveri görüntüsü insanlarımızın yaşamlarına moral veriyor.
Kolay değil bir insanın aramızdan ayrılması, hem ailesi ve hem de toplumumuz için üzücü bir yıkım. Allah insanları yaratırken, yaşam gibi ölüm de bir gerçek. Yaşam çizelgemizde her türlü sağlık sorunlarımız da başımızı rahatça dayadığımız hastanelerimiz var. Allah gitmeye muhtaç etmesin ama doktorlarımızı ve hastanelerimizi başımızdan eksik etmesin. Tebrikler Dr. Veysel Yıldırım ve ekibine…