Değerli okurlarım, aslında meselemiz ne kulüpler, ne de yöneticiler, ne de federasyon değil. Konu sadece bizim ülkemizin meselesi de değil, tüm ülkelerin ve dünyanın meselesi. O zaman bu ahkam kesenlere ne oluyor? Bunları bir kalem de geçelim.
Avrupa’da ve dünyada futbolu yönlendiren kuruluşlar var. Bir UEFA ve FIFA var. Onlara bağlıyız, mecburuz onlara uymaya. Bu iş anlı şanlı federasyonumuza kalmamış ki! Sonuçta futbol adına raconu UEFA’sı, FIFA’sı kesecek. Onların bir gözü işlerinde, bir gözü de dünyadaki gelişmelerde. Sizin neyinize gerek boyunuzdan büyük işlere karışıyorsunuz. Bir zamanlar “Avrupa’ya 5 yıl gitmezsek ne olur” diyenler vardı ya, neyse şimdi.
Geçtik hakem atamalarından, hakem hatalarından çıkar elde etme ve algı oluşturma çabalarınızı. En azından şu sağlık konusunda dirsek temasında olun. Buna bile razıyız. Ülkemiz çapsız insanlarla dolu. Konuşanlar, neye dayanarak konuşuyorlar, çoğu zaman anlamıyorum.
Çevremiz “çapsız insanlar” ile dolu derken, şarlatanları unuttuk. İsim vermeden, incitmeden, kırmadan sizlere sunmaya çalışacağım.
Şu koronavirüs var ya, nelere kadirmiş ve bunu her geçen gün içimize sindirerek anlıyoruz. İstesek de istemesek de, insanları evlerine hapsetti mi etmedi mi? İçimize korkuyu saldı mı, salmadı mı? Şimdiye kadar bunları yaptıran çıktı mı? Çıkmadı.
Bir arkadaşım geçenlerde aradı, dertli mi dertli! Aynen şunları söyledi; “…Şu koronavirüs var ya! İnsanlar olarak en kısa zamanda geçmesini, en az zayiatla yakamızı bırakmasını diliyoruz. Fakat kısa sürede geçmesini istemeyenler var. KHK’lar, Kanal İstanbul ihalesi, yağdanlık yazarların ve ekranların gönüllerinin hoş edilmesi falan. Oysa ülkemizde evinden çıkamayacak kadar rahatsız, kendini duyuramayacak kadar ekonomisi zayıf, yaşlı ve mağdur insanlarımız var ki saymakla bitmez. Böyle mağdur ve yoksul insanlarla ilgilenmek dururken, reklam peşinde olanlar da var! İstanbul’da yaşıyorum ve bir test kuyruğuna rastladım. Gördüğüm test kuyruğu mudur, virüs kapma kuyruğu mudur inanın bilemedim. Birileri de çıkıyor, biz her şeyi takip ediyoruz, endişeniz olmasın diyor. Çok doğru kanal civarındaki arsalar da yakından takip ediliyordur eminim…”
Söyleyeceklerimiz daha bitmez!
Bunları yazarken birden çocukluğumu hatırladım. O dönemdeki filmler siyah-beyazdı ama kalitesi tavan yapıyordu. O muhteşem filmlerde önüne geçilmez duygular yaşadık. Bazen onlar kadar cesur ve bazen de neme gerek eve girer saklanırım şeklinde düşünürdük. Zaten, içinde bulunduğumuz günlerde o günleri yaşamıyor muyuz? Bir yerde bilim kurgu çağındayız sanki. Tüm dünya insanı korku içinde bu virüsten kaçıyor, mahkûm hayatı yaşıyor ve mahkûmlardan tek farkı, evlerine erzak depolama hürriyeti mevcut.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA