Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bugün? Sanırım dileklerinizi denize atmak için hazırlanıyorsunuz! (gerçi bu yıl sokağa çıkamıyoruz ama) Neden özellikle bugün? Çünkü bugün “Hıdırellez” günü. Sabah arkadaşım aradı “Hıdırellez günü bugün” dedi. “Nasılda unutmuşum çok üzüldüm.” “Olur, mu dilek tutup gül ağacına asacağız sonra da gün doğumunda uyanıp denize atmak gerekiyor. Hiç birini yapamadım. Dileklerim kabul olur mu?”
“Korkma Allah her zaman dilekleri kabul eder” dedim. “Ama bu günlerde ve özellikle sabah olmadan önceki dilekler daha çabuk kabul olunurmuş!” içimden güldüm ve “keşke benimde öyle gül ağaçlı, deniz gibi inancım olsaydı” dedim.
“İçinden kopuyorsa duan korkma Allah seni duyar, sabah da akşam da, sen duanı et, dileğini tut o bilir; zaten dualarımızın çoğu tutmamış olsaydı, şimdi bu durumda olabilir miydik?”
“Evet, ya çok şükür bütün dualarım kabul oldu şimdiye kadar” “O zaman bu telaş neden?” “Neyse ya sen yine de bir bak; bugün mü, yarın mı, Hıdırellez günü beni ara olur mu?” “Tamam” dedim. “Bugün ayın kaçı ki?” “5’i” dedi. “O zaman yarın, korkma, 5 Mayıs bayram olarak, 6 Mayıs Hıdırellez günü olarak kabul edilir. Yani geç kalmadın akşam dileğini tut”. Sonra azıcık düşündüm “gül ve deniz?” ne anlama geliyor?
İnanca göre Hıdır ve İlyas buluştuğu anda dünya “tıp” demiş gibi durur! Nehirler akmaz, denizler uyur. Onların bir araya gelmesinden sonra, dünya yeniden dirilir. Kuşlar uçmaya, nehirler akmaya, börtü böcek uyanmaya. Ve inanca göre. Denizde olanlara Hıdır A.S., karadakilere İlyas A.S. yardım edermiş! Bu durumda, Gül Hz. Hıdır efendimizi temsil ediyor. Ve dilekler onda toplanıp, denizlerin koruyucusu Hz. İlyas’sa yollanıyor? Valla bilmiyorum? Ama bu işin mantığı bu olmalı diye düşünüyorum ve dualar her zaman şu ya da bu şekilde kabul edilir, Buna da inanıyorum. Şimdi bir bakalım ansiklopediler ne söylüyor…
Hıdırellez’in Anlamı: Hızır-Nebi inancının dışında Hıdrellez geleneği ile ilgili olarak yaygın olan kanaat, Hızır ile İlyas’ın bir araya geldiği günün hatırasına tören yapılmasıdır. Hıdrellez günü genellikle 6 Mayıs’ta kutlanmaktadır. Bazı yörelerde 5 Mayıs bayram günü, 6 Mayıs Hıdrellez günü olarak kabul edilmekte ve ona göre törenler düzenlenmektedir. Hıdrellez günü (Ruz-i Hızır) halk takviminde yazın başlangıç günü olarak kabul edilmektedir.
Türk’lerdeki halk takvimine göre bir yıl iki ana bölüme ayrılmaktadır. Hıdrellez gününden (6 Mayıs) 8 Kasım’a kadar süren devre 186 gün olup Hızır günleri adıyla anılmaktadır. Bu dönem genellikle yaz mevsimine tekabül etmektedir. 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar süren ikinci devre kış devresi olup Kasım günleri olarak adlandırılmakta ve 179 gün sürmektedir. Bu 6 Mayıs bahar bayram olarak tanınmıştır. Yalnız onlarca “Saint Georges” “Aya Yorgi” adı verilmiştir ki bu, sonraları aziz olarak kabul edilen bir kimsedir. İşte bugün, sonraları Müslümanlar tarafından da yukarıda söylenen inanışla bir dini gün gibi kabul edilmiş, Hızır ve İlyas sözcükleri söylene söylene halk ağzında “Hıdrellez” biçimini almıştır.
Hızır, bazı İslam bilginlerine göre peygamber olup, asıl adı “Elyasa”dır. Bazı bilginler ise Hz. Hızır’ın veli veya melek olduğunu iddia etmişlerdir. Rivayete göre Hz. Hızır ile Hz. İlyas, “ab-ı hayat” içmişler ve ölümsüzlüğe kavuşmuşlardır. Bu iki arkadaş ab-ı hayatı içtikten sonra; Hızır karadakilerin, İlyas ise denizdekilerin yardımcısı olmuştur. Hızır ile İlyas 6 Mayıs tarihinde buluşurlarmış. Bu buluşma ile birlikte dünya da yeşilliklere bürünürmüş.
Hıdrellez inancı Türklerdeki bahar bayramı geleneği ile doğrudan ilgilidir. Diğer yandan Türk inançlarında, Türk destan ve efsanelerinde görüldüğü kadarıyla “Boz Atlı Hızır” inancı eski Türk inançlarından “Boz-atlı yol Tengrisi” yani “yol iyesi” ile izah edilebilir. Bu eski Türk inancı, İslamiyet’in kabulünden sonra “Hızır Nebi” veya “Hızır-İlyas ( Hıdrellez ) inancı olarak karşımıza çıkmaktadır. Halk arasında Hızır’dan beklenen şeyler ise darda kalanlara, sıkıntıda olanlara yardım etmesi, insanlara bolluk-bereket bahşetmesi gibi hususlardır.
Türklerdeki bazı deyim veya atasözleri bunu güzel bir biçimde aksettirmektedir: “Kul daralmayınca / sıkışmayınca Hızır yetişmez”
Türk dünyasında Hıdrellez etrafında oluşturulan gelenekler, inançlar, törenler bir bakıma Sultan Nevruz ve diğer baharı karşılama gelenek ve törenleri ile karıştırılmıştır. Daha açık bir ifade ile Türklerdeki bahar törenleri bir veya bir kaç önemli gün üzerinde yoğunlaşmış ve yapılan törenler o günün etrafında toplanmıştır. Bu bakımdan Nevruz, Hıdrellez veya diğer bahar törenlerinin tamamını herhangi birinin kutlanması sırasında görmek mümkündür.
Sağlıkla sevgiyle kalalım, içimizden bahar eksilmesin sevgili okuyucularım, bütün dileklerimiz başta yurtta sulh ve cihanda sulh olmak üzere. Yase
Günün Şiiri
Öyle Günler Gördüm Ki
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
Öyle günler gördüm ki, duvarlar gelir dile,
Gözümde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana öğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.
Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanağımda,
Parmağım istemedi tetiğini çekmeyi
Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmuştur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktığımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
Sabahattin ALİ
Günün Fıkrası
Nasrettin Hoca göl kıyısında karısı ile çamaşır yıkıyormuş. Yanlarına simsiyah bir karga yaklaşmış. Karga sabunu alıp kaçmış. Nasrettin hocanın karısı telaşla yaygarayı basmış hoca efendi yetiş karga sabunu kaptı!… Nasrettin hoca yerinden bile kıpırdamadan hatun görüyorsun karganın üstü başı bizden daha kara. Birazda o yıkansın…
Günün Sözü
En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız olduğunu da söyleyebilir, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.
Arthur SCHOPENHAUER