Onu bunu bilmem ama kendim yerde bir parça ‘ekmek kırıntısı’ görsem, hiç çekinmeden yerden alır öpüp başıma koyduktan sonra bir kenara bırakırım. Ekmeğe daha doğrusu nimete karşı gösterdiğim bu saygı, atalarımızdan bizlere kalan en büyük mirastır.
Babam anlatır, ben gözlerim yaş içinde onu dinlerdim. Seferberlik ve büyük savaş sırasında İskenderun’da bulunan Halil’in Fırınına (Ortodoks Kilisesinin hemen bitişiğindeydi) ufak yaşta orada sıraya girdiğini, karne ile kişilere sayılı ekmek aldığını, acı ile söylerdi. Soğukta titreyerek alabildiği ekmeği dilimle ve sayılı şekilde annesi onlara yedirirmiş.
İş yerimin karşısında bulunan çöp bidonuna devamlı bakar dururum. O üç adet bidona, çöple birlikte atılan ekmekler; yirmi dört saat biriktiğinde, inanın bir fırının sabahtan akşama kadar ürettiği ekmeklere denk düşer. Yeni yetişen nesiller çok müsrif! Ekmeğin değerini bilmeyen milyonlarca kişinin yapmış olduğu bu çılgınlığa anlam veremiyor ve bunlar nasıl bir ailede yetişmişler diye hayret ediyorum. Yedikleri içtikleri tüm nimetlere karşı saygısızlık yapan bu nesil için devletimiz; eğitici programlar yaparak TV ve radyo kanallarında bu konuyu ciddi bir şekilde masaya yatırması gerekir.
Hayatın çoğu şeyinden memnuniyetsizlik duyan bu nesil; gerçek şekilde takip edilmeli. Önüne getirilen ekmeğe bayat diye yan gözle bakan özellikle çocuk yaştakilere ekmeğin gerçek kıymeti anlatılmalıdır. Yedikleri nimete karşı nankör davranışlar sonucu bir günde Türkiye’de milyonlarca ekmek çöpe atılıyor. Dinimizce de sakıncalı olan bu durum düzeltilmeye çalışıldıkça çözümsüzleşiyor.
Allah’a saygı gösteren bir kişi kesinlikle yediği ekmeğe karşı nankörce davranamaz. Törelerimiz gereği yemek masasına oturduğumuz an, Bismillahirrahmanirrahim der ondan sonra yemek yenmeye başlanırdı. Şimdi çoğu masalarda gördüğüm kadarıyla bismillah denmeden bir çırpıda yemek yeniliyor. Bu konuda dinimizin kesin tavrıyla ilgili bir özel tümleçte şu ifadeleri sizlerle paylaşıyorum.
“…Yemeğe başlarken ‘bismillah’, yemek bitince de ‘elhamdülillah’ demenin ve yemek duası yapmanın güzel olduğunu ancak tefekkürden yoksun olduğu için çocukların nimet kavramını ve nimeti vereni anlamalarına yetmiyor. Tablacı hükmünde olan insanlardan mesela fırıncıdan ekmek, manavdan meyve alırken bir fiyat ödüyoruz; bedava vermiyorlar.
Bunların gerçek sahibi olan Allah; verdiği nimetlere karşılık bizlerden ne istiyor? Üç şey istiyor; Zikir, şükür, fikir. Başta bismillah zikir, sonda elhamdülillah şükür, ortasında bu nimetleri vereni düşünmek, tefekkür etmek, nimetlerin üzerlerindeki harika sanatını görmek de fikir oluyor.
Yemek sırasında çocuklarımızla yediğimiz nimetlerin soframıza nasıl geldiğini, toprağa atılan bir tohumun nasıl geliştiğini sohbet tarzında konuşmak da fikirdir, tefekkürdür…”
Yeni yetişen çocuk evde ebeveynlerinden ne görse onu uyguluyor. Çocuğun yetişmesinde en önemli unsur evdeki büyüklere düşüyor. Evdekiler sağlam bir zeminden gelmişse şayet; çocukta onlardan gördüğünü kendi geleceğine aktarır. Evde şükürsüz bir ortamda çocuk yetişiyorsa şayet o ne yapsın? Evdeki sofrada görünen ekmeğin en ufak bir lokmasına kadar değerlendirilmeli. Bayat ekmek yenmiyorsa fazla ekmeği tost makinesinde veya herhangi bir ısıtıcıda ısıtarak yenmelidir. En ufak bir parçasının çöpe atılması Allah’a karşı çok büyük ebedi saygısızlıktır. Dünya’da aç olan canlıları derin düşünmek gerekir. Biz doyduysak doymayanları görmemiz için ancak ve ancak açlık mefhumunu bildiğimizde karşı tarafın açlığını anlarız.
Ramazan ayında tutulan orucun en büyük çağrışımı, açlığın ne olduğudur!? Oruç ayı bitince etrafımızda görmek istediğimiz aç canlıları göreceğiz. Şayet onları göremediysek tuttuğumuz orucun ne faydası var?!
Kış günü etrafımızda yüzlerce; insan, serçe, kumru, güvercin, karga, köpek, kedi ve benzeri canlılar açlıkla kıvranıp duruyor. Aç insanları görüyorum, çöpleri deşeleyerek bulduğu ekmekleri kimse görmesin diye elbisesinin altına sarıp çevreden hızla uzaklaşıyor. Kediler köpekler aç ve perişan! Madem ekmekleri çöpe atacaksınız; hiç olmazsa onları suyla nemlendirip bir damın kenarına koysanız binlerce kuşun hayır duasını alırsınız. Dahası kapımızın kenarına veya herhangi bir yere topladığımız ekmekleri düzgünce koysak inanın sokakta açlıktan bitap düşmüş çoğu hayvanların hayrına geçersiniz.
Fırıncı ekmeği satılsın diye ekmek yapıp durur. İnanın birazcık kendimize çeki düzen verdiğimizde ekmeğe karşı yapılan israf birazda olsa frenleyecek. Açlığın ne demek olduğunu bilmeyen; Yaşamanın da tadında olmaz. Komşusu açken biz tok isek yaşamanın ne anlamı var?!