1970’li yıllarda, İskenderun Lisesi’nde, “Herodot” namlı Cevdet Koç adında hem şair, hem ressam, hem de iyi müzakereci “aydın” bir tarih öğretmenimiz vardı.. Şairliği; derslerini şiir gibi anlatmasından, ressamlığı; şiirlerini çizgiler ve renklerle haritalamasından, müzakereciliği de; “bir sonraki derste müzakere var” cümlesini sürekli hatırlatmasından geliyordu.. Ya, aydınlığı? Tarihsel olayları aklın eleştirel süzgecinden geçirmesinden, yaşadığımız günle bağlantı kuran güneşli diyalektik muhakemesinden elbette..
Cevdet Bey, 1972 yılında, Lise Bir’de öğretmenimdi.. İlk dersiydi.. Sınıfımızın kapısı açıktı.. Uzuna yakın boylu, yaşlı ve zayıf Cevdet Bey, kapının önünde durup içeriye seslendi.. “4/A sınıfı değil mi? Kapıdaki levhayı gördüm. Fakat her yazılan doğru mu? Levhada yazılanın gerçek olup olmadığını bir de tanıklarla doğrulamak gerekmez mi?” dedi ve tam sınıfa girerken koltuğundaki haritayı ve elindeki kol saatini düşürdü.. Hepimiz ayaktaydık.. Yerden önce saatini alıp “bu tarih” dedi ve sonra haritaya eğilerek ekledi: “Bu da coğrafyası!”
Cevdet Bey, kürsüye doğru yürürken; “Çocuklar, tarih derslerini birlikte işleyeceğiz” dedi.. Kol saatini ve haritayı kürsüye bırakıp bize döndü.. Henüz “oturun” dememişti.. Sınıfımızda, “iki yıllık” diye tabir ettiğimiz, sınıf tekrarı yapan arkadaşlar da vardı.. Onlardan biri (sevgiyle selamladığım arkadaşım Gazi Köybaşı), “Hocam ayakta mı işleyeceğiz?” diye sordu.. Cevdet Bey gülümsedi, şeddeli “r” sesiyle “tarrih” dedi “oturularak yapılmaz!” Fakat daha cümlesini tamamlamadan “oturularak” sözcüğünü duyan bir kaç arkadaş oturdu.. “Kalk ayağa!” diye ünledi Cevdet Bey, “kalk ayağa ve ayakta tarih yapanlara katıl!” Yüzünü yazı tahtasına çevirdi.. Tebeşir karalamalarını heceler gibi okudu; “Ya-zı-yı i-cat et-tim, mi-lat-tan ön-ce üç-bin-beş-yüz.” Sonra bize dönüp gülümseyen bir yüzle sordu; “Kim yazdı bu dedikoduları buraya?” Devamında “r” sesindeki şeddeyi çoğaltarak: “Tarih yazmakla tarih olmaz!” dedi ve ekledi: “Hele, belgesiz, kanıtsız hiç olmaz!”
Cevdet Bey, “Tarih üzerinden binlerce yıl da geçse coğrafyadan anlaşılır, tabi coğrafya da tarihten.. Tarih geriye doğru yaşanmaz anlatılır, ileride anlatılacak tarihi bugün yaşayanlar yazmaktadır” diyerek haritayı tahtaya astı.. Devamında kürsüye yöneldi ve “oturun” dedi.. Kendisi de oturdu.. “Tarihçiler, tarihin efsaneden koparak bir bilim kimliği kazanmasını, MÖ yaklaşık 400’lü yıllarda yaşayan Herodot’a bağlarlar.. Belirsiz tarihlerden ve belirsiz tanıklardan aktarılan olayları, tarihte ilk kez Herodot araştırıp belgelerle doğrulanabilir hale getirdi..” Devamında birden ayağa kalktı ve “r” seslerini titreterek; “Tarih; ilkeleri, kuralları, yasaları olan bir bilimdir! Tarih, tarih bilincinden habersizleri kesinlikle affetmez!” dedi..
Tarih bilincimize tan yeri olan “Herodot” namlı Cevdet öğretmenimiz, “Tarih; coğrafyanın saatidir” cümlesini söyleyerek saatini koluna takmış, “Coğrafya da tarihin zembereğidir!” diyerek haritayı koltuğuna sıkıştırmış ve “İçinde bulunduğumuz coğrafyada yaşadığımız tarih birliği, yurttaşlık bilincimizin de kaynağıdır. Mustafa Kemal, ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir’ cümlesiyle tanımlamıştır milli tarih bilincini” diyerek ilk dersini bitirmişti.. Sınıftan çıkarken, “Tarih bilincinden habersizlerin tarihi üzerinde, bir sonraki derste müzakere var” hatırlatmasını da unutmamıştı!
İbni Haldun, “Olayları anlatmak yerine düşünmek gerekir. Bu da ancak, tarihsel olaylar yerine tarihsel nedenleri koymakla mümkün olur!” yargısıyla yapmıştı söz konusu tarih müzakeresini.. Hegel, “Gerçekleşmiş olandan gerçekleşmekte olana ve buradan da gerçekleşecek olana doğru diyalektik geçiş bağlantısı kurmak” şeklinde tanımlamıştı söz konusu tarih bilincini.. Marks ise, “Tarihte belirleyici etken, son tahlilde gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir” yargısıyla özetlemişti tarihsel müzakerenin bilincini..
Geçmiş, şimdi ve gelecek bütünlüğünden kesintisiz gerçeğin fotoğraflarıyla tarih bilincimize tan yeri olan “Herodot” namlı Cevdet Koç adında, İskenderun Lisesi’nde bir tarih öğretmenimiz vardı.. Tanrı’nın kayrası üzerine olsun..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com