Bugün Türk kadınının birinci sorunu iş, aş ve geçim derdidir. İşsizlik, yoksulluk, ekonomik kriz özellikle milyonlarca emekçi kadınımızın belini bükmektedir.
Türk kadınının ikinci yakıcı sorunu çocuğunun gelecek güvencesidir. Türk kadını, çocuğuna iyi bir gelecek yaratmak için saçını süpürge yapar. Çocuğunu cehalet, işsizlik, uyuşturucu, mafya ve terör canavarına kaptırmamak için canını ortaya koyar. Aile bütçesinde her şeyden kısıntı yapar ama çocuğunun geleceği için hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz. O nedenle üretim sürecindeki milyonlarca işçi ve emekçi kadınlarımız ekmek teknelerini kaybetmemek için mücadele ediyor. Milyonlarca anne çocuklarına iyi bir eğitim ve iyi bir gelecek için çırpınıyor.
Dünyada ABD efendiliği dönemi bitiyor. Yeni bir Avrasya uygarlığı doğuyor. Gelişen ve ezilen ulusların söz sahibi olduğu bir çağa giriyoruz. Türkiye, hızla Avrasya’daki onurlu yerine yerleşiyor. Hatta yeni Avrasya uygarlığının öncüleri arasında yer alıyor. Kemalist Devrimimizi tamamlayabilmek için gerekli uluslararası iklim olgunlaşıyor.
Ülke içinde 36 yıldır süren PKK terörünün sonuna yaklaşıyoruz. Türk Devleti’nin içine çöreklenmiş 65 yıllık ABD/FETÖ Gladyosunu ezdik. Güneyimizde ABD’nin oluşturmaya çalıştığı terör koridorunu parçaladık. Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatanımıza karşı tehditlere bayrak gösteriyoruz. 40 yıldır süren borçlanma ekonomisinin sonuna geldik. Artık üretim devriminden başka çare kalmadığını görmeye başladık. Üreticilerin Millî Hükümeti ufukta görünmektedir. Türkiye devrimci bir sürecin içine girdi. Türkiye’nin önü aydınlıktır.
Kadın sorununun köklü çözümü halkın sorununun çözümüne bağlıdır. Halkın sorunu çözülmeden kadınlarımızın sorunları çözülemez. Türk annesinin, Diyarbakır annelerinin sorununun çözümü, devletimizin ve ordumuzun iç ve dış terörü temizleyerek barış ve huzuru sağlamasına bağlıdır. HDP kapatılmadıkça, PKK terörünün kökü kazınmadıkça, ABD’nin güney sınırımızda kurmaya çalıştığı kukla devletçik önlenmedikçe, kısacası vatanın birliği ve bütünlüğü sağlanmadıkça ne Türk erkelerine ne de Türk kadınlarına rahat ve huzur vardır.
Diğer taraftan kadınlarımızın iş, aş, geçim ve çocuklarının gelecek güvencesi, Türkiye’nin, 1980’den beri uyguladığı borçlanma ekonomisini terk ederek millî bir üretim devrimi hamlesini gerçekleştirmesine bağlıdır. Ailedeki huzursuzlukların, geçimsizliklerin en önemli nedenlerinin başında işsizlik ve yoksulluk gelir. Ayrıca kadının üretim sürecinden koparılarak evlere kapatılması hem toplumsal kalkınmamız hem de kadının özgürleşmesinin önünde ciddi bir sorundur. Çalışan kadın başı dik ve onurlu kadındır.
Sorunların çözümü de sadece kadınlarımızın değil topyekûn milletin mücadelesiyle gerçekleşir. Kadın erkek el ele vererek başarıya ulaşılabilir. Feministlerin yaptığı gibi kadınlara, erkek düşmanlığını hedef göstermek birliğimizi, dayanışmamızı ve mücadelemizi zayıflatır. Saflarımızda kargaşa ve kargaşa yaratır.
Ataerkil toplumda yaşamamızdan kaynaklı olarak birçok erkeğin kadınlarımıza karşı yanlış ve hatalı tutum ve davranışları vardır. Bunu düzeltmenin yolu da uzun süreli bir mücadeleden geçiyor. Bunları süreç içinde değiştirip dönüştürebiliriz. Bunun için erkekleri değil, sistemi hedef göstermeliyiz. Çünkü kadın sorununu üreten emperyalist kapitalist sistemdir.
SONUÇ: Şimdi Türkiye’nin öncü, devrimci kadınlarına ve onun örgütlerine tarihî bir görev düşmektedir. Önümüzdeki devrimi “Kadın Devrimi” yapmalıyız.
Sadık KARAKAŞ