Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine,
Öz dilimle haykırdım, “Ey milletim, uyan!” diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, “Vatan, vatan!” diye.
Mehmet Emin Yurdakul
Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Ben bu sabah şiirle uyandım. Şiir günü olsun bugün istedim. Bu yüzden de ismini sıkça duyduğunuz, şiirlerini okuduğunuz bir şairimiz hakkında bilgiler derledim. hem şairimizi tanıyalım hemde şiirlerini okuyalım. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase
Mehmet Emin Yurdakul’un Yaşamı
13 Mayıs 1869’da İstanbul’da doğdu, 14 Ocak 1944’de aynı kentte öldü. Bir balıkçının oğluydu. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra bir süre Mülkiye Mektebi’nin idadisinde okudu. 1887’de Babıâli Sadaret Dairesi Evrak Odası’na aylıksız kâtip olarak atandı. 1899’da Hukuk Mektebi’ne başladı. Öğrenimini ABD’nde tamamlamak üzere okuldan ayrıldı. Ancak bu isteği gerçekleşemedi. Memurluk yaşamına döndü. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. Şiirlerinde dile getirdiği düşünceler, yansıttığı gerçekler saray tarafından kuşkuyla karşılandığı için 1907’de Erzurum rüsumat nazırlığına gönderildi. II.Meşrutiyet sonrası 1909’da bahriye müsteşarlığına, bu görevi istemeyince de Hicaz valiliğine atandı. Bir yıl sonra Sivas valiliğine getirildi. Ancak çalışması engellenince, üç ay sonra bu görevinden de ayrılarak İstanbul’a döndü. Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı, derneğin başkanı oldu. Çıkarılan Türk Yurdu dergisinin de sorumluluğunu üstlendi. İttihat ve Terakki yönetimiyle arası açılınca Erzurum valiliği göreviyle 1911’de İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Ertesi yıl da emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. 1913’te Musul milletvekili seçildi. Halide Edip, Köprülüzade Fuat ve Hamdullah Suphi ile birlikte Hars ve İlim Heyeti üyeliğinde bulundu. Milli Türk Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı. I.Dünya Savaşı sonunda İstanbul işgal edilince, emperyalizme karşı düzenlenen Sultanahmet Mitingi’ne konuşmacı olarak katıldı, 1921’de Anadolu’ya geçti. Mustafa Kemal Paşa tarafından ilgiyle karşılandı. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı. Şebinkarahisar, Urfa ve İstanbul milletvekili seçilerek beş dönem meclise girdi.
Mehmet Emin Yurdakul edebiyat yaşamına Servet-i Fünun döneminde başlamıştır. İlk kitabı Türkçe Şiirler ilgiyle karşılanmış, yankılar uyandırmıştır. Dönemin şiir anlayışı dışında, hece ölçüsünü kullanarak yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullanmıştır. Türk edebiyatına halk sesini getiren şair olarak nitelendirilmiştir. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülük akımını savunan, bu konudaki düşüncelerini dile getiren öğretici şiirler yazmıştır. Şiirde biçim yönünden yenilikler yapmıştır. Geleneksel Türk şiirinde sürekli kullanılan kalıpların yerine 15, 17, 19 hece ölçülü alışılmışın dışında kalıplar kullanmıştır. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizelik kıtalar kurmuştur. Servet-i Fünun doğrultusunda Batı’dan gelen sone biçiminde şiirler de yazmıştır. Halkçı, ulusçu düşünce ve duyguları dile getirmiştir. Toplumsal ve ulusal konuları işlemiştir. Halkın ve ülkenin gerçeğini, özgürlük istemini yansıtmıştır. Coşku, umut, yüreklendirme ve öğreticilik, şiirinin belirgin öğeleri olmuştur. Ulusçu, halkçı görüşleri savunduğu şiirleriyle Ulusal Edebiyat akımının öncü şairleri arasında yer alan Mehmet Emin Yurdakul, öz ve biçim dengesi bakımından tam bir yetkinliğe çok az sayıda şiirinde ulaşabilmesine karşın, halkın yaşamıyla ve sorunlarıyla ilgili konulardaki içtenliği, geniş soluğuyla, kuru bir didaktizmin ötesine geçmeyi başarmıştır.
Yapıtları: Türkçe Şiirler (1898), Türk Sazı (1914), Ey Türk Uyan (1914), Tan Sesleri (1915), Ordunun Destanı (1915), Dicle Önünde (1916), Hastabakıcı Hanımlar (1917), Turan’a Doğru (1918), Zafer Yolunda (1918), İsyan ve Dua (1919), Aydın Kızları (1919), Dante’ye (1920), Mustafa Kemal (1928), Ankara (1939), Şiirler (tüm şiirleri, 1969)
Günün Şiiri
CENGE GİDERKEN
Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.
Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.
Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.
Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.
BENİM ÖMRÜM
Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.
Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine,
Öz dilimle haykırdım, “Ey milletim, uyan!” diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, “Vatan, vatan!” diye.
BENİM ŞİİRLERİM
“Sen kalpsizsin; hani senin gençliğin hayatı?
“Aşklarım mı? Bir nefeste solabilen bu şeyler,
“Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı;
“Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.
“Evet, benim her şi’rimde yılan dişli diken var;
“Sizler gidin bal verecek yeni açmış gül bulun.
“Belki benim acı sesim kulakları tırmalar;
“Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.
“Varın sizler, onlar ile korularda el ele
“Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın;
“Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın.
“Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile
“Milletimin felâketli hayatını söyleyim;
“Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim!..”
Günün Sözü
Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür…
Çin Atasözü
İsmini hemen hepimizin duyduğu ama tam olarak tanımadığımız değerli bir şairimizi tanıttığınız için size teşekkürler..Gördüğünüz gibi makamı,mevkiiyi bir tarafa atıp milletine hizmet eden insanları bu millet hiç unutmuyor.Öner Çetinkaya