Tüm Siyasi Partilere Gelsin; “Kavgalı Evden Kız Alınmaz…” 

0
111

Özellikle bir siyasi parti ismi vererek, belirterek yazmıyorum. Bugün tüm siyasi partilerimiz de içten içe kavgalar var. Bu kavgaların bir bölümü yazılı ve görsel medyada yer bulurken, bir bölümü de sosyal medyaya malzeme oluyor. Hepimiz biliyoruz. Kavgası bitmeyen evden, huzuru bulamayan ailelerden kimse kız yani gelin almak istemez. Herkes karşılıklı sevgi ve saygının hüküm sürdüğü, sakin aileleri tercih eder. Yine müşterisine kaba davranan, müşterisini aşağılayan esnaftan kimse alış veriş yapmak istemez. Düzeni ve dirliği olmayan bir otobüs işletmesi ile kimse seyahat etmek istemez. Seyahat esnasında yolu kesilen, sürücüsü ve muavini darp edilen firmalar tercih edilmez. Örnekleri çoğaltmak mümkün…

*Madem Biliyorsunuz… 

Şimdi beni okuyanlar diyecekler ki ‘Bunları biliyoruz…’ E be güzel kardeşlerim, madem bunları biliyorsunuz da, ne diye siyasi partiler içinde ulu orta atışır, çekişir, kavgalar eder ve bir birinize hakaretler edersiniz? Kavga edenlerin hepsi haklı! Ortada haksız yok ve yine hepsi birer siyaset mühendisi! En iyi genel sekreter onlar. En iyi il başkanı onlar. En iyi ilçe başkanı onlar. Milletvekili veya belediye başkan aday adayı olunacaksa, en iyi, en nezih aday yine onlar…

*Ver Hakareti… 

Bu tarafa dön. Hikâye, tez, anlayış aynı… ‘Bu siyaseti, benden ve bizden iyi yapan yok. Ben falancanın ekibindenim. Diğer ekiplerde hayat yok.’ Ver hakareti, ver zılgıtı, eleştir, yerden yere vur, tüm kamuoyuna parti içi kavgayı davul zurna ile ilan et.

‘…Ey seçmenler, ey vatandaşlar. Bizim partimizde huzur yok. Bizim partimizde sevgi yok. Bizim partimizde barış yok. Bizde, varsa yoksa sevgisizlik, kan davası, ben, biz ve ille de bizim dediğimiz olacak dayatması var…’

Siyasi partiler içinde herkes siyaseten bir birine posta koyuyor. Herkes bir birine ayar vermeye çalışıyor. Siyasetin ikna, uzlaşı, sevgi, hırsları bastırma sanatı olduğu unutuluyor ve egolar tavan yaptırılıyor…

En iyi il başkanı ben olurum! En güzel ilçe başkanlığını ben yaparım! Kitleleri en sürükleyici ekip, bizim ekip!  En uygun İskenderun ilçe belediye başkan adayı benim! 

Hatay ili için en vasıflı Büyükşehir Belediye Başkan adayı benim! En doğru Hatay Milletvekili adayı benim! En isabetli genel başkan adayı benim! 

Adama diyorsun ki ‘ey siyasetçi. Bak kamuoyu önünde kavga ediyorsunuz. Halka, huzur ve güven duygusu veremiyorsunuz. Kendi kavgalarına çare bulamayan bir siyasi parti, halkın, ilçenin, ilin ve ülkenin sorunlarına nasıl çare olur? Bu olumsuz şartlarda nasıl kamuoyunun tercihine mazhar olur?”

Siyasetçi cevap veriyor: “Kamuoyu dediğin kimdir yaaa? Aysel, Nurten, Hasan, Hüseyin, Veli, Ali…” Oysa küçümsenen ve ciddiye alınmayan ve aklıyla dalga geçilen bu kamuoyu, kimin ne olduğunu biliyor. Kamuoyunu oluşturanlar sessiz ve tepkisiz biçimde olanı biteni izler, herkes için kafasında notunu verir. Parti tabanı, seçmen, vatandaş genel anlamda külyutmaz ve kılı kırk yaran bir anlayışla tercihini yapar…

*Ömrünü, Yerel, Genel ve Erken Seçimlerle Geçirenler Var  

Bugün gençliklerini yerel, genel ve erken seçimlerle geçirenlerimiz var. Yine orta yaşlarını ve son yaşlılık dönemlerini TBMM ile yani milletvekilliği ile taçlandırmak isteyenlerimiz var. Bunların bir bölümü ciddi partisel kavgaların içinde oldukları için her defasında aday adaylıkta hüsrana uğrarlar, kesin adaylığı elde etseler bile yıllardır parti tabanıyla kavgalı olduklarından seçilecek gerekli oyu alamazlar. Buna rağmen sevgisiz, atışma, çekişme, anlayışsızlık içeren siyaset anlayışlarını sürdürüp, her dört ya da her beş yılda bir, hüsran şerbetini içip, tekrardan köşelerine çekilirler.

Siyasetin yalan yüzü / Deneme / Milliyet Blog

*Koruk İken, Kendini Çekirdeksiz Olgun Üzüm Sananlar Var  

Dedim ya. Herkes siyaset mühendisi! Herkes en iyi aday! ‘…Ökkeş adaysa bu iş olur. Selim olursa olmaz! Arzu ilçe başkanı olursa tamam, Sevtap ilçe başkanı olursa olmaz!..’ Koruk iken, kendini çekirdeksiz olmuş üzüm sananlar var. Kedi olmadan fare tutmanın peşine düşenlerimiz var. Künefe bile iki yüzüyle pişiyor, şerbeti dökülüyor ve şiresinin çekmesi bekleniyor. Belli bir kıvamdan sonra yeniyor.

Şimdilerde siyaseti şipşak fotoğraf gibi yapmak isteyenler var. Dün partiye kayıt oldum. Bugün beni ilçe başkanı yapın. Yarın da milletvekili adayı! Olur gözüm! Başka arzun?!… 

*Sen Rahat Ol… 

Genel merkezlere gelirsek. Genel merkezler, herkese ayrı bir şerbet veriyor. Kadir gidiyor, sabahtan akşama kadar Hatay il örgütünü ya da İskenderun ilçe örgütünü şikâyet ediyor. Genel Başkan, Genel Başkan yöneticileri Kadir’in sırtını sıvazlıyor ve ‘Sen merak etme. Halledeceğiz. Sen git çalışmalarına devam et.’

Kadir’den sonra Hatay İl Başkanı Seyfettin geliyor. Seyfettin’de, Kadir ve ekibini şikâyet ediyor. Genel başkan veya genel merkez üst yöneticisi yine aynı taktikle vaziyeti idare ediyor “Sakin ol başkan. Gönlümüz senden ve iş bilen ekibinden yana. Sen rahat ol. Günü gelince gereğini yapacağız. Sen çalışmalarına devam et…” 

*Ben Kavgası… 

Ara sıra da parti disiplini işletiliyor. Birileri disipline veriliyor veya ihraç ediliyor. Bu girişim ve gelişmeler de yeni-yeni huzursuzluklara, yeni büyük kavgalara sebep oluyor. Siyasi partilerde sen–ben kavgası bitmiyor, vatandaş perişanlığı, çaresizliği çokta umursanmıyor. Bu yüzden de hiçbir siyasi parti arzulanan başarıyı tek başına yakalayamıyor. İlçedeki, ildeki kavga, genel merkezlerde de sürüyor. Bu kez genel başkanlık kavgaları ortaya çıkıyor. Kafası bozulan partisinden ayrılıyor ve kendine bir siyasi parti kurarak, kendini genel başkan ilan ediyor. Özetle ilçedeki kavgayla, Ankara’daki, genel merkezdeki kavga hep aynı. Ben kavgası, benim kavgası… 

Hani derler ya ‘Sen ağa, ben ağa, bu inekleri kim sağa?’ Herkes genel başkan olursa, il başkanı kim olacak? İlçe Başkanı kim olacak? Herkes il ve ilçe yöneticisi olursa kim delege olacak? Bence egolarımızı ciddi ölçüde frenlememiz gerekiyor. En önemlisi millet huzurunda, millet önünde hele-hele sosyal medya da, sebebi ne olursa olsun parti içi kavgaları yapmamak gerekiyor.

Milletin sorunlarını gerektiği gibi çözmeden, sürekli şikâyet ve gürültüyle yol almak isteyenler önce partilerine sonra kendi siyasi geleceklerine kesin olarak zarar verirler ve yıllarca okyanusta boşa kürek çekerler. Her defasında direkten dönerler. Son anda mutlaka Brütüs hançeri yerler! Sonrasında, kalp yetmezliği, şeker, yüksek tansiyon ve beyin damarı hastalıklarını finalde, kendi kendilerine büyük ödül olarak sunarlar!… 

*Kavga Değil İkna Sanatınızı Geliştirin… 

Aklın yolu birdir. Bırakın partisel kavgaları. Bırakın egoları. Bu millet, ülke ve partiniz için çalışın. Sevgisiz siyaset olmaz. Uzlaşmadan siyaset olmaz. Herkese ayar vermeyle, çalışmakla bir bakmışsın ömrün kavgayla geçmiş. Siyasetin yeşil muzlarından olmayın. Bir günde sararıp ‘ben olgun muz oldum’ demeyin. Natürel ve doğal yollardan pişin, kendinizi geliştirin.

Kavga ve çekişme yerine uzlaşı kültürünüzü, sevginizi ön plana çıkarın. Parti içi ve genel siyaseti, kan davası olarak görmeyin. Siyaseti nefretsiz yapın. Siyasetin ana fikri iknadır. Kavga değil ikna sanatınızı geliştirin. Bir deneyin. Kazanan millet, ülke, partiniz, siz ve sizler olacaksınız…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here