Günaydın sevgili okuyucularım. Bugünkü konumuz önümüzdeki hafta sonu kutlayacağımız Gadir Hum bayramı ile ilgili. Özel günlerde o günü anlatan yazılar paylaşmak daha uygun düşüyor sanki. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgiyle okuyucularım. Bayramımız kutlu olsun… Yase
Gadir-i Hum hadisi denilen ve Şiiler tarafından İslam Peygamberi’nin Ali bin Ebi Tâlib’i kendisine halef olarak seçtiğini ilân ettiği savunulan hadisin söylendiği mekândır. Günümüz Suudi Arabistan’ın Mekke Vilâyeti ile Medine Vilâyeti’ni birbirinden ayıran Rabiğ Vadisi üzerinde Rabiğ şehri yakınlarında yer alan bir mıntıkanın adıdır. Gadir-i Hum, Medine’den Mekke’ye giden yolun yaklaşık 5. km’sinde sol tarafa düşen, adı geçen vadide bir nehir sebebiyle oluşmuş bir gölcük ya da bataklıktı.
Gadir-i Hum Bayramı
Şiilerin inancına göre İslam Peygamberi, Ali bin Ebi Talib’i kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bunun kaynağı olarak Gadir-i Hum’u öne sürerler. Bunu anmak için her Hicri sene Zilhicce ayının 18inde Gadir-i Hum Bayramı kutlanır. Bu gün, Gadir-i Hum Hadisinin yıldönümüdür. Ali bin Ebi Talib’in birinci sırada halife oluşuna delil olarak getirilen hadisin bir kısmı: Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allahım, onu sevenleri sev, ona düşman olanlara da düşman ol.
Şiiliğin İsna Aşeriyye, İsmailiye, Mustáliye, Fatimiye, Davudí İsmailiye, Tayyibiye, Alevi Buhra kollarından olan herkes bu bayrama katılır.
Sünnilerin Halifelikle İlgili Görüşleri
Ehl-i Sünnet itikadının mensupları Şiilerin Ali bin Ebi Talib’in bütün Ümmet-i Muhammed’e üstün olduğu ve ilk halife olması gerektiği iddiasını reddeder. Şiilerle Sünnilerin ayrılığının temeli bu ihtilaftır. Ehl-i Sünnetin görüşünü destekleyen senetli bir rivayet İbn-i Asakir’in hacimli kitabı Tarih-i Dimeşk ‘te geçer. Buna göre, Ali bin Ebi Talib’e “Bize kimseyi halife tayin etmeyecek misin?” denildiğinde şöyle cevap verdi: Allah’ın Elçisi yerine birini halife bırakmadı ki ben de halife bırakayım. Allah insanların hayrını arzu ediyorsa Peygamberden sonra onları içlerinde en hayırlı olanın etrafında topladığı gibi yakında bunları da en hayırlılarının etrafında toplayacaktır.
Ali bin Ebi Talib’in ne kendisi ne de bir başka sahabenin ilk üç halife döneminde onun halifeliği için hiçbir ayaklanma ya da itiraz yapmamış olması Ehl-i Sünnet’in Şiilerin halifelikle ilgili iddiasını reddetme gerekçelerindendir. O, ne ilk üç halife döneminde ne de daha sonra onların hilafetlerine itiraz mahiyetinde hiçbir davranışta bulunmadı. Bununla birlikte o, hilafeti zamanında kendi taraftarlarından oluşan büyük bir topluluğun huzurunda şunları söyledi: Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer, ümmetin en faziletlisidir. Bana ulaştığına göre bázı kimseler, beni o ikisinden üstün kabul etmektedir. O ikisi üzerine beni üstün kabul edeni bulursam o iftiracıdır, iftiracıya gereken ona gerekir.
İslam Peygamberi en büyük vezirlerinden bahsettiği bir hadisinde şöyle demektedir: Muhakkak ki benim yer ehlinden iki vezirim, gök ehlinden de iki vezirim vardır. Yer ehlinden iki vezirim Ebu Bekir (ra) ve Ömer (ra), gök ehlinden vezirlerim ise Cibril (as) ve Mikâil (as)’dır.
İslam Peygamberi’nin vefatını müteakip gelen yıllarda Şiilerin çok hürmet ettiği İmam Cafer-i Sadık (H. 83-148), Sünnilerin çok hürmet ettiği İmam Ebu Hanife (H. 80-150) ve Malik bin Enes (H. 93-179), Medine’de Mescid-i Nebevi’de birlikte uyum içinde İslamiyet’i öğrenip öğrettiler. Kasım bin Muhammed bin Ebu Bekir, Muhammed Bákır, Zeyd bin Ali ve birçok fakih ve alim de onlarla birlikteydi ve aralarında Ali bin Ebi Talib’in halife tayin edildiğine delil teşkil edecek fikir çatışması yaşanmadı.
Gadir-i Hum Ehli Sünnet Hadislerinde…
Çoğunluğu Sünni inançtan olmak üzere 20 tarihçi, 54 hadisçi ve 26 tefsirci yani toplam olarak tam 100 bilgin, belgesel olarak yazmış oldukları kitaplarında GADİR HUM’da Hz. İmam Ali’nin TANRI emriyle Hz. Muhammed Mustafa tarafından, kendisinden sonra ve kendi yerine HALİFE olarak ümmetine tanıtıldığını teyit ve tasdik etmişlerdir. Bu bilginlerin en ünlüleri şunlardır: Belazuri, Taberi, Şehristani, Hatib-i Bağdadi, Yakut-ı Hamevi, İbn-i Esir, İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed b. Hanbel, Buhari, Tirmizi, Fahr-i Razi, Kadı Beyzavi. Sadeddin-i Teftazani, Dr. Taha Hüseyin vd…
Sünni tarihçilerden Şehbender-zade Filibeli Ahmed Hilmi Bey bakınız ne yazıyor: “Ashab hakkındaki hadis-i şerifler iyice tetkik edilirse görülür ki Cenab-ı Nebi, Hazret-i Ali’nin kendisinden sonra Kafıle-salar-i İslam (Mü’minlerin Önderi) olmasını istiyordu. Çünkü İmam Ali’yi bizzat ve hususi ihtimam (özen) ile yetiştirmiş ve bütün sır ve işlerine mahrem (gizli sırlarına arkadaş) etmişti.”
Gerek kendisi ve gerekse eserleri, değil yalnız Doğu’da, Batı dünyasında da şöhret kazanmış olan Mısırlı tarih bilgini ve Dr. Taha Hüseyin, “ALİ ve EVLADLARI” adlı eserinde Hz. İmam Ali ile ilgili tüm tarihsel olayları (Hicret, Kardeşlik, Vasiyet, Mübahale, Uhud, Hendek, Hayber, Tebük, Gadir Hum vb.) ve hadisleri naklettikten sonra şu sonuca varıyor, diyor ki: ”Sözün kısası; HAZRET-İ MUHAMMED’DEN SONRA HALİFELİK HAKKI, İMAM ALİ’NİNDİR…”
Günün Şiiri
Şiir Dilinde Gadir Hum
Allah’ın Resülü tutup elinden
Haykırdı topluma Kur’an dilinden
Ali’ye verilen Kevser gölünden
İçmeyi söyledi veda haccında
Gadiri hum denilen bir yerde Bayram
Yüz binler Ali’ye kalmıştı hayran
Kabe’de doğmuştu o mübarek can
Makamı verildi veda haccında
Ne çileler çekti yirmi üç sene
Puta tapanları getirdi dine
Hamzayla bedirde dağlanan sine
Sevince boğuldu veda haccında
Ayetler okundu dinledi herkes
Tebrik ediyordu Ali’yi bir ses
Yüce Peygamberde tükenen nefes
Ali’ye verildi veda haccınad
Allah ayetinde öyle buyurmuş
Veli tayin etmiş nurla yoğurmuş
Arş’ı e’ladaki melekler duymuş
Nimet tamamlandı veda haccında
Babur bilir misin veli seçildi
Allah’ın emriyle Ali seçildi
Bu nurlu yolculuk böyle geçildi
Resül mutluydu veda haccında
“Son veda haccı idi peygamberin.
On sekizinci günü Zilhicce’nin.
Çıktı yüksek bir yere ol Mustafâ,
Yanına aldı Ali’yi, bâsafâ.
Dinleyiniz ey garib ümmetlerim,
Anlatayım size vasiyetlerim.
Aranızdan ayrılığım çok yakın,
Hak yoldan çıkmayın, aman, sakın.
Bana îmânı olanlar, dinleyin,
Allâh’ın fermânını siz belleyin.
İki muhkem şey bırakırım size,
Haşr’e dek rehber olur bunlar size.
Birisi, Allâh’ın Kur’ân’ıdır,
Diğeri, Ehli Beyt’in irfânıdır.
İşte aldım ben Ali’yi yanıma,
Son sözü tekrarlarım ihvânıma.
Canla, başla siz Ali’ye sarılın,
Böylelikle Hak yoluna doğrulun.
Ben, kimin mevlâsı olduysam heman,
Ali’de mevlâsıdır, onun her zaman.
Kim beni severse, sever Ali’yi,
Ayrı bilmez, Peygamberle, velîyi.
Kim, Ali’ye düşman olursa heman,
O, benim de düşmanımdır her zaman.
Sonra dedi, ol Muhammed Mustafâ,
Ey ashâbım eyleyin ahde vefâ.
Sonra kaldırdı elini Fahr-ı Cihân,
Dedi: Yâ Rab! Şâhit ol sen de hemân.
Allâh’ım sen de sev Ali’yi seveni,
Sen de sevme Ali’yi sevmeyeni.
Düşman ol! sen de Ali’nin düşmanına,
Yardım eyle! Ali’nin yârânına.
Her kim Ali’den kaçarsa ey Hüdâ!
O’nu benden dâima eyle cüdâ.
Kim hakâret eylese bu Ali’ye,
Ya, husûmet eylese ol velîye.
Sen iki cihânda onu kıl hakir,
Bu duâmı müstecâb et yâ Kadîr!
İşitince hep sahâbe bu sözü,
Vecde geldi, güldü hepsinin yüzü.”
Günün Sözü
Ali Bendendir, Bende Ondanım. Ben İlmin Yuvasıyım, Ali de Onun Kapısıdır. Münafık Ali’yi Sevmez, Mümin de Ali’ye Buğzetmez…
Hz. Muhammed