İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Biyomedikal Mühendisliği Bölümü, yeni nesil Koronavirüs COVID-19 üzerindeki Ar-Ge çalışmalarına hız verdi. DOĞAKA ve TÜBİTAK’ın COVID-19 ile ilgili açmış olduğu hızlandırılmış Ar-Ge Destek programlarına başvuru yapmak için girişimlerine başlayan ve 2019 yılında Sağlık Bilimleri alanında TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) ödülü alan ve aynı zamanda yeni kurulan İSTE Dörtyol Sağlık Hizmetleri Meslek Yükseokulu Kurucu Müdürlüğü vazifesini de yürüten Biyomedikal Mühendisliği Başkanı Doç. Dr. Mehmet Lütfi Yola koordinasyonunda video konferans toplantısında bir araya gelen öğretim üyeleri, ilk olarak Çin’in Wuhan şehrinde Aralık 2019’da görülen ve 2019-nCoV (COVID-19) olarak adlandırılan yeni nesil koronavirüs ile ilgili merak edilen hususlarda önemli açıklamalar yaptı.
İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Biyomedikal Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri, genel olarak zatürre (pnömoni) ile karakterize olan COVID-19 ile ilgili olarak merak edilenler soruları yanıtladı.
Yeni nesil COVID-19 tespiti için hazırlanacak olan elektrokimyasal immünosensör projesinin desteklenmesi amacıyla bu hafta içinde TÜBİTAK’a başvuru yapılacağını açıklayan İSTE Biyomedikal Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mehmet Lütfi Yola, hazırlanacak elektrokimyasal immünosensör sayesinde, şu anda yeni nesil COVID-19 tespiti için kullanılan tekniklere alternatif bir tanıma kitinin geliştirileceğini söyledi.
Hastalığın nasıl bulaştığı ve nasıl tespit edildiği konusunda açıklamalarda bulunan İSTE Biyomedikal Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ceyhun Bereketoğlu, COVID-19’un SARS ve MERS’e göre bulaşma hızının da çok yüksek olduğunu belirterek, COVID-19’un bulaşıp bulaşmadığının farklı yöntemlerle tespit edildiğini bunlar arasında şu an kullanılan ve etkin yöntem olan gerçek zamanlı kantitatif polimeraz zincir reaksiyonu (qPCR) tekniği olduğunu ifade etti. Dr. Bereketoğlu konuşmasının devamında: “Bu kapsamda, örnek sayısına ve kullanılan kite bağlı olmakla birlikte RNA izolasyonu 30-60 dakika ve qPCR ise döngü sayısına bağlı olarak (35-45 döngü) bir analiz 45-60 dakika sürmekte. Tıbbi tespit kitleri gibi virüsün başlangıç sonuçlarını saptamak için çeşitli teknikler kullanılabilmekte. Bu tür tekniklerin büyük maliyetler doğurması, kurulumu, kullanımı ve uzman personel gerekliliği bir dezavantajdır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında tıbbi açıdan yeni nesil COVID-19 tespitinde daha hassas, hızlı ve düşük maliyetli yöntemlerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu zorlu şartlarda yüksek duyarlılıkta, hızlı, ekonomik ve çevre dostu özelliklere sahip bir elektrokimyasal immünosensör geliştirilmesi çalışma ekibimiz tarafından hedeflenmektedir” dedi.
İSTE Biyomedikal Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Raika Kıran, böylesine hızlı yayılım gösteren salgınlarda, sağlık sektörü ve biyoteknoloji endüstrisinin hastalığa karşı hızlı yanıt vermesi gerektiğini belirtti. Dr. Kıran sözlerine ek olarak: “Bir aşının gelişim döngüsü birçok aşamadan oluşur bunların keşif aşaması, klinik öncesi aşama, klinik gelişim, düzenlemeler-onay, üretim ve kalite kontrol aşamalarıdır. Diğer taraftan COVID-19 için aşı geliştirme çalışmalarının hızlı bir şekilde devam etse de, bunlar için aylar gerekmekte ve her birinin farklı avantaj ve dezavantajları bulunmakta. Ancak her ne kadar çeşitli çalışmalar yürütülüyor olsa da etkin tedavi yöntemi/yöntemlerinin elde edilmesi ve yaygın olarak kullanılması ne yazık ki biraz zaman alacaktır.
Bundan dolayı, Sağlık Bakanlığı ve diğer yetkili kurumların da sürekli vurguladıkları gibi, hızla yayılan ve özellikle yaşlı veya diyabet, hipertansiyon, astım, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik etiyolojilere sahip bireylerde ciddi etkiler gösteren COVID-19’a karşı, en etkin yaklaşım bu aşamada hijyen kuralları ve sosyal izolasyonla virüse yakalanmamaktır. Her bireyin bulunduğumuz durumun ciddiyetini algılaması ona göre davranması büyük önem taşımaktadır” dedi. (Haber Merkezi)