Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, politika denilen her neyse, kaypak bir zemin üzerine oturtulmuş, ayakta durulamayan, her an yön değiştirebilen bir UFO sanki.
Geçtiğimiz hafta Rusya ve Esad rejiminin alçakça saldırılarıyla şehit edilen 34 Mehmetçiğin bir çok yerlerde resimlerini gördüğümüzde, hayat hikayelerini okuduğumuzda neler hissetmiyoruz ki… Bizler için toprağa düşüp şehit olan Mehmetçiklerimizin evlerine Türk Bayrağı asılıyor doğal olarak. Tüm şehitlerimizin yoksul oldukları her halinden belli.
İstisnasız tüm şehitlerimizin evleri kerpiçten ve üstelik bayrak asılacak diye bazı evlerin toprak duvarları yıkılıp hemen kerpiçle örülmüş.
Bir anda kendinizi öksüz, korumasız çocuk gibi hissediyorsunuz. Vatan kahramanları, şehitler de o evlerden çıkıyor. Herkesin gözyaşı sel, yitirdiklerimizin sayısını da unuttuk ama bizim için yaptıkları yüreğimizde saplı duruyor. Onları unutmak mümkün mü?
O kerpiç evlerden vatan için çıkıp gurbete gider aslanları, yoksul evlatlarımızı unutmamız, bizler için yaptıklarını görmezden gelmek, aldırmamak mümkün mü? Şehitlerimizin ailelerine maaş bağlanıyor ama kerpiç evlerde oturmaya yine devam ediyorlar. O kerpiç evlerdeki akan gözyaşlarını şu anda anlatabilmem mümkün değil.
Ağlamayacakmışız! Neden ağlamayalım ki?… Hem dik duracağız ve hem de ağlayacağız. Akan bu gözyaşları inanın timsah gözyaşları değildir. Şehitlerimiz için de ağlayacağız ve yarınlarımız için de. Ailesine bakan tek erkek çocuk şehit oluyor. Anası tabutuna selam duruyor ama gidin bir de ona sorun neler hissediyor. Çocuklar babasız büyüyecek, korkak, pısırık olacaklar.
Acımızı yüreğimize gömeceğiz ama unutmayacağız, bir kenara yazacağız. Gün ola harman ola. Pısırık olursan, korkaklıkla zamanını geçirirsen, bir gün her şeyini yitirebilirsin. İhanete her zaman göz yummak soruna çözüm değildir. Öyle bir politika izlenmeli ki, zarar görmeyeceksin ve zarar da vermeyeceksin. Nerede öyle politikacılar.
Tüm şehitlerimize, aziz vatanı bizlere emanet eden atalarımıza, yoldaşlarıma Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Türkiye Türklerindir
Değerli Okurlarım, yıllardır yaşanan olaylar acaba ne için, kimin için yapılıyor? Hiç düşündünüz mü? Konuya şöyle başlamak istiyorum ve aynı zamanda sizleri elli altmış yıl gerilere götürmek istiyorum. İlginizi çeker diye düşünüyorum.
Afrika’da Uganda diye bir devlet var. Yüzölçümü 236 bin km kara, nüfusu şu anda 30 milyon. Sözünü ettiğim yıllarda burada ve bir çok ülkelerde insan eti yeniyor ve hepsi yamyamdı. Tabi ki o günler gerilerde kaldı. İdi Amin dönemi ve sonrasında sağlıklı bir dış politika izlendi. Şu aşamada yine yoksullar ama en azından dik durmayı beceriyorlar.
Yani yarım asır önce Afrika’nın birçok ülkeleri yamyamdı. Bunun altını çizerek söylüyorum. Şimdi uyguladıkları istikrarlı dış politikayla kendilerinden söz ettiriyorlar.
Bize gelince; iyi bir dış politikanız var mı?
Avrupalıyız diyoruz ama dostumuz var mı?
Siyasi nezaketten haberimiz var mı?
Avrupa’da itibarımız var mı?
Uzatmaya gerek yok. bunların hepsinin yanıtı “YOK” olacaktır…
Bilim insanlarımızı genç yeteneklerimiz ülkeyi terk ediyor. Onlardan yararlanmayı bir türlü beceremiyoruz. Nedeni malum. Ülkemizde düşünme, konuşma ve yazma hürriyeti yok. aslında yoklar o kadar fazla ki, anlatmakla bitmez.
Makalemizin başında, yaşanan bu olaylar ne için, kimin için demiştim ya. Hedef Türkiye’dir… Bunu sakın aklımızdan çıkarmayalım…
Suriye’ye gelince; Rusya, Sovyet döneminde Hafız Esad’dan bu yana Suriye ordusunun tüm ihtiyaçlarını karşıladı. 2010 yılından sonra da oğul Esad ülkesini ve namusunu şerefini Rusya’ya teslim etti.
Hal böyle olunca, Rusya yaklaşık on yıldan beri Suriye topraklarını savaş alanı olarak kullanmaktadır. Yeni teknoloji silahları, savaş taktiğini burada yapmaktadır.
Rusya NATO’yu en büyük tehdit olarak gördüğüne göre ve Türkiye’de NATO’nun en büyük ikinci ordusu olarak sınırlarının dibinde olduğuna göre…
Sovyetler döneminde yaşamı Rusya’nın savunma istihbaratıyla geçen Putin olduğuna göre… Suriye, Rusya için aynı zamanda NATO’ya karşı bir savunma harekat alanı olamaz mı? Elbette öyle olacaktır. Açıkça söylemek gerekirse şu anda Türkiye, Rusya’nın NATO’ya karşı savunma alanındayız.
Bazı şeylerin bilincinde olmalıyız…
“Siyaset Nezaket” konusunu göz ardı edemeyiz. Bunu beceremezsek etrafımız düşmanla dolar ve de taşar. Hangisine yaslansak, Trump mı, Putin mi? öyle şeyi düşünmek bile saçmalık olur. Ülkeler arasında aşırı dostluk ilişkisi olmaz. Karşılıklı menfaatler söz konusudur. Güçleri dengelemek arzu edilir. Koşullar ne olursa olsun, Türkiye demir leblebidir.
Milyonlarca mülteciye kapılarını açmış bir Türkiye var şu anda. Güncel bir konu olduğu için söylüyorum. Yunanistan ve Bulgaristan’ın sınırlarındaki mültecilere yaptıkları mezalimi biz yapmış olsaydık, acaba ne olurdu?
Düşünmeye gerek yok. Dünya ülkeleri İnsan Hakları Kuruluşlarını hemen karşımızda bulurduk. Kaldı ki milyonlarca mülteciye kapılarımızı açmamıza rağmen kimse bize teşekkür bile etmedi. Ama tüm Suriye halkını göçe zorluyorlar. Böyle insafsızlık olur mu sizce?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Siyasi Nezaket
Ülkemizde istifa etmek de, siyasi nezakette birbirine göbekten bağlı. Yani biri kör, biri topal. Böyle olunca da işler iyi gitmiyor.
İstifa etmek en büyük ayıp sayılırsa, “Eyy şu ülke, eyy bu ülke” diyerek centilmenlik ayaklar altına alınırsa çevren boşalır. Kolay kolay toparlayamazsın. En zor döneminde yanında kimseyi bulamazsın.
Ben az söyledim…
Birileri çok anlasın…
Günün Sözü
Nezaket, zarafet bir erdemdir.
Öcal’dan İnciler
Halkıyla iyi geçinen sonunda kazanır…