İlimiz Hatay, 30 Mart 2014 yerel seçimleriyle birlikte Büyükşehir statüsü ile yönetilmeye başlayınca, köylerimiz de mahalleye dönüştü. Güncel olarak şu an Hatay’da 590 mahallemiz var. 30 Mart 2014 sonrası, yolumuz Hatay’ın muhtelif ilçelerine düştükçe özellikle eski köy yeni mahallelerimizde bizleri karşılayan sakinlerinden bazıları bizlere ‘hoş geldiniz’ derken, kimileri de kendini tanıtırken “Ben Lütfü Savaş başkanın danışmanıyım” diye söze başlar oldu. Çok uzaklara gitmesek sadece İskenderun kırsalında dolaşsak durum yine aynı…
İskenderun kırsalındaki mahallelere gittiğimizde yine bizleri karşılayanlar arasında bazı vatandaşlarımız “Ben Başkan Savaş’ın danışmanıyım” diyebiliyor. Antakya ve İskenderun merkezde de “Ben Lütfü beyin danışmayım” diye kendini tanıtıp, gezip dolaşanlar ve böylesi bir anons ve etiketlerle işlerini yürütenler var.
*Resmi Danışmanlara Saygım Var
Elbette resmi, bilgi donanımlı, işinin ehli her bir resmi danışmana, yürekten saygım var. Onların hepsini tenzih ediyor ve gayri resmi danışmanlardan ayırıyorum. Ancak inanın bana bu işin cılkı çıktı. Yolda yürürken elimizi sallasak, elimiz, Lütfü Savaş’ın çakma danışmanlarından birine değebilir…
Sayın Lütfü Savaş. Lütfen, İskenderun ve Hatay’daki medya mensuplarını, resmi danışmanlarınız konusunda net rakamlarla bilgilendiriniz. Daha açık bir anlatımla, lütfen söyler misiniz “Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş olarak, kaç resmi danışmanınız vardır? Bunlara ödenen maaş miktarı nedir? Bundan sonrası için daha kaç danışmanla çalışma arzunuz var?…”
Sayın Savaş, merkez ilçelerde ve mahallelerde “Ben Başkan Savaş’ın danışmanıyım” diye caka satan o kadar çok insan var ki inanın siz de hayretler içerisinde kalırsınız. Bu insanların ağzına kim ya da kimler birer parmak bal çaldı ki her önüne gelen “Ben Lütfü beyin danışmanıyım” diye ortalarda gezebiliyor?
*Günler Sonrası Çark Edebiliyorlar…
Bir bakıyorsunuz Büyükşehir Belediyesi’nde görevine son verilen biri ya da birileri “Başkan istedi. Ben de danışmanı oldum. Böyle daha rahat çalışabileceğim” diyor. Bir başkası İskenderun’da, Payas ve Arsuz’da, merkez ilçe Antakya’da piyasaya çıkıp “Ben yeni danışman oldum” diyebiliyor. Günler sonrası kendilerine verilen bir oda, bir masa ve koltuk olmayınca “Ben zaten resmi danışman” değildim diye çark edebiliyorlar…
Sayın Lütfü Savaş. Hatay’ı birlik, beraberlik, sevgi ve saygı çerçevesinde ortak akılla yönetmek ve herkesi kucaklamak başka bir şey, insanların aklıyla dalga geçmek bambaşka bir şeydir. Durumdan vazife çıkarabilen, kendi kendine unvan ve etiket yapıştıran insanlara da yazıktır. Belli ki Danışmalık müessesi, bazı insanların gazını alma, oyalama ve onları kendi dünyalarında terfi etmiş gibi gösterme amacıyla kullanılıyor. Böylesi bir anlayış ve rayından çıkmış uygulama, gerçek danışmanlara ayak bağı oluşturup, onların işlerini zorlaştırırken aynı zamanda gerek resmi danışmanlara, gerekse Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı siz Lütfü Savaş’a da itibar kaybettirmektedir…
*Ağızlara Bir Parmak Bal Çalmak Bazen Tutmaz
Sayın başkan. Lütfen bir an önce bu çakma danışmanların varlığına yazılı resmi bir açıklama ile son veriniz. Bunu yapmadığınız sürece en basit hesapla Hatay genelinde 590 mahallede en az bir çakma danışmanınız olacak bu rakamı yani 590’ı 3 çarptığınızda 1770, dörtle çarptığınızda 2360 adet sözde danışmanlarınız olacaktır. Kendinize ve gerçek danışmanlarınıza saygı gereği lütfen bu işi ciddiye alınız…
İşaret ettiğim gelişmelerin birde ‘al gülüm, ver gülüm’ boyutu var. Bugün onlara girmedim. Ben azdım, siz çok anladınız… Her vakit ağızlara bir parmak bal çalma ile siyaseten yol alınmaz. Bir müddet sonra gerçekten danışman olmadığın anlayan onlar, yüzler ve binler, en umulmadık bir anda başınıza büyük işler açar ve küskünlerden, küskün yığınlardan büyük darbe yersiniz…
*Yetenek, Disiplin, Sevgi…
Yukarıdaki konuyu tamamlayan bildik yaşanmış bir olay ile bugünkü köşe yazımı sonlandırmak istiyorum.
1982 yılı Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor. Sınıf, öğrencilerinin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor. “Bakın” diyor. “Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey…” Sonra (1)’in yanına bir (0) koyuyor:
“Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar”.
Bir (0) daha koyuyor. “Bu tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz”
Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek… Disiplin… Sevgi…
Eklenen her yeni (0)’ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca… Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve hoca yorumu patlatıyor.
“Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir!…”