Günaydın sevgili okuyucularım bu sabah? Kadın, hakları günü; şaka gibi bir gün… Hangi haktan, hangi günden söz ediyoruz? Hak arayışı varsa demek ki hak yok! Olmayan şeyin günü olur mu? Her gün kadınlar patır patır katlediliyor, tacize uğruyor, üstelik her yerde önce ve en acısı evde de. Dayak, cinsel istismar, “dilim varmıyor gerisini yazmaya” ve aşağılamak, sonra sokakta, işyerinde, otobüste, minibüste, tacizi, dayağa kadar götüren magandalar var. Ve “ya benim ya toprağın olacaksın” anlayışı ile yetişmiş sorgulamayan, düşünmeyen, cehaletin dibini bulan yaratıklar var yobazlar ve kadını ikinci sınıf ve yalnızca cinsel bir tema olarak tanımlayanlar var ki onların arasında kimler kimler var? Ve kimin karnından geldiklerini unutarak anneleri, eşleri, kardeşleri olan kadınları şeytan olarak niteleyenler var. Ve bütün bunların dışında hapishane kaçkınları var ne komik sanki bir zamanlar okuduğumuz çizgi romanlardaki Tommiks Teksas gibi orada mahkûmlar… Daltonlar örneğin tünel kazarak hapisten kaçıyorlar! Acaba şimdide tünel kazarak mı kaçmış ve elini kolunu sallayarak dünya güzeli Ceren’i katleden hasta ruhlu yaratık! Ve biz aslında hangi zamanda yaşıyoruz acaba? Ve biz düş gibi, hayal gibi kadın hakları günü diyoruz hala!
Kadına, çocuğa, hayvana uygulanan şiddetin nedenlerini toplumsal, sosyolojik, psikolojik ve politik bir sorun diye niteliyorum. Öyle kınamakla “unutmadık unutmayacağız” diye nutuk atmalarla bu cinayetlerin önü alınmaz. Bu cinayetlerin nedenleri ve sonuçları iyice araştırılmadan, ona göre önlemler alınmadan önüne geçilemez. Hala bunların ayrımında olamayanlar var, hala şiddeti olağan bulanlar ve ciddiye almayanlar var ne yazık ki. Bu da bendeniz gibi aslında halim selim sağduyulu bir insanı bile çileden çıkarabiliyor! Bazen o hale geliyorum ki hiçbir zaman yapmam yapamam dediğim şeyleri düşünmeye başlıyorum.
Neden peki o hale gelebiliyorum? Çünkü özgürlüğüme el uzatılmış hissediyorum haklarım gasp edilmiş? Paranoyak olmuşum sayelerinde akşam eve geç gelmekten, kapıyı açana dek geçen süreden ödüm kopuyor “belki istenen o?” Bu yazı yazılırken, o nutuklar atılırken, sosyal medyada paylaşım yapılırken, onlarca kadın, ya öldürülmüş ya da tacize uğramış oluyor. Resim yapıyorum, günlük yazı yazıyorum, kitap yazıyorum, tiyatroya, sinemaya, yürüyüşe, yüzmeye, spora gidiyorum, başımda sığınacağım güzel evim ve çok şükür ki kendime ve çevreme sunacağım güler bir yüzüm ve tatlı lakırdılarım var.
Ve bütün bunlara rağmen kendimi bütün bunlar yüzünden o kadar baskı altında hissediyorum ki “asla yapmam” dediğim şeyleri yapabilirim diye dehşetle düşünüyorum! Sokakta yaşayan çocuklara yetişemiyorum, ihtiyacı olanlara, elimdekinden çoğunu veremiyorum, işsiz gençleri hayata bağlayacak umutları vermeye çalışırken kendim inanmıyorum ve hayatı, aslında korkunç bir vicdan ağırı gibi yaşıyorum ve bütün bunları gören ve ilgilenmeyenleri düşününce işte ölür müsün öldür müsün durumlarına düşüyorum. Allah’tan bunun çare olmadığını bilecek durumdayım ya bilmeyenler? Ve etrafımız onlarla dolu ne yazık ki!
Bu toplumsal sorunun nedenine inmeden sonuç elde edilebileceğini sanmıyorum. Bir defa hızla bozulan aile düzeni, yoksulluk, yokluk, cehalet, dışlanmak, psikolojik, sosyolojik baskılar (mahalle baskısı vs.) ve gensel bozukluklar…
Önce toplumu oluşturan ailelerin durumu incelenmeli, okuma yazma bilmeyen kalmamalı. Çevremde gencecik insanlar var, okul yüzü görmemiş valla dehşete düşüyorum.
Kimse elini kolunu sallayarak hapisten kaçmamalı suçlular; önce hastanelerde psikolojik tedavi görmeli yani şimdi soruyorum Sevgili Ceren’i gencecik yaşında katleden, hasta ruhlu hapishane kaçağı mı suçlu, onu içerden kaçıranlar mı?
“Saldım çayıra Mevla’m kayıra anlayışı bitmeli. Suçlular suçları ile kalmamalı. En ağır şekilde cezalandırılmalı. Şiddet içerikli diziler filmler, azaltılmalı ya da yapılmamalı. Aynı şekilde kitaplarda çok önemli, her yaşın kitabı var. Çocuklara yeni yetişkinler şiddet içerikli kitaplar almamalı önerilmemeli. Komşumuzun kızına geçenlerde -ki o kız 12. sınıfa devam ediyor- kitapçı bendenizin bile okuyamayacağı derecede şiddet ve vahşet içeren bir kitap önermiş, hemen elinden aldım, yaşına göre bir kitap verdim. Ne oluyoruz kardeşim bir kitaptan para kazanmak için değer mi? Onu alacak yetişkinler var zaten. Birde en kızdığım “bunu oku hemen diğerini isteyeceksin” demesi.
Ve tabi bilgisayar oyunları; yasaklara karşıyımdır her zaman ancak o oyunlar denetlenebilir ve çocuklar artık sokakta değildi bilgisayar başında büyüdükleri için… Onların bilgisayar kullanım alanları akla mantığa uygun vaziyette kırmadan, yasaklamadan, üzmeden denetlenmeli. Sokakta büyüyen çocuklarda tacizcilere, hırsızlara, tinercilere karşı bilinçlendirilmeli ve bütün çocuklara hayvan, doğa sevgisi aşılanmalı, insan sevmeyi öğretmeli ve göstermeli. Ayrım gayrım yapmamayı da öğretmeli, çocuk her şeyi evinde görür, önce onlara bunları gösterin. Özellikle yürüyüş yapan aileler çocuklarını bırakıp metrelerce uzaklaşmamalı bunu çok yapıyorlar.
Ve en önemlisi yoksulluk sınırında yaşayan insanların artık durumu iyileştirilmeli, sokakta mendil satan çocuklar olmamalı okula gitmeyen de. “Evde huzur işte budur mutluluk” anlayışı hakim kılınmalı!
İnsanlar önemsendiklerini bilmeli, insanca yaşamalı o zaman onlardan bir şey istemeye hakkımız olabilir. Ve belki o zaman kadın hakları günü diye bir günde olamazdı. Tabi ki yalnızca kadınlar mağdur değil. Sesi soluğu çıkmayan bir dolu erkek var, kadınlar tarafından ezilen, horlanan, aşağılanan, bunları da unutmayalım belki en büyük şiddetlerin altında yatan nedenlerden biri de budur hatta en önemlisi? Kadınlar haklarını savunurken karşındakinin de hakkını savunsunlar şahsen bendeniz öyle yapıyorum.
Ve havanda su dövmekten hoşlanmıyorum. Yapabileceğim her şeyi yapmaya çalışıyorum en azından huzurum için vicdan ağrım içim herkes aklıyla ve vicdanıyla çıkarsa yola sanırım olmayacak şey yok dünyada. Ancak yine de hayalci değiliz.
Ve sevgili okuyucularım katledilmiş bütün kadınların ve sevgili Ceren’e Allah’tan rahmet diliyorum, ışıklar içinde uyusunlar. Ve dilerim failleri gereken cezayı alır. Allah ailelerine sabır versin. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla, sevgiyle, kalalım ayrımsız gayrımsız… Yase
Günün Şiiri
Her Gün Seninle
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak…
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
Ne bu şehir kalacak
Ne bu duygusuz sürü
Bu korkunç kalabalık
Her vapur seni getirecek bana
Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
Kapılar sana açılacak
Senin için söylenecek şarkılar
Şiirler senin için yazılacak
Her evde bir resmin
Her meydanda bir heykelin olacak
Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
Kopup ötelerden, ötelerden
Yalnız bana geleceksin
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum
Susuzluğum dudaklarında dindi
Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum…
İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
Anladım yaşadığımı her nefes alışta
Seninle geçtim bütün zamanlardan
Seninle var oldum
Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
Ne zaman oradan öpsem,
Değişir gözlerinin rengi
Yanar dudakların, terler avuçların
Dökülür kapkara aydınlık gibi
Omuzlarına saçların
Gitgide artar kalbinin vuruşları
Bir musiki halinde dünyamı doldurur
Ansızın bütün sesler kesilir
Zaman durur
Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
Her gün seninle yeniden var oluruz
Eriyip kaybolduğumuz yerde…
Sesini duymadığım gün
Yaşanmış değil
Açan çiçek değil
Öten kuş değil
Yüzünü görmediğim gün
İçimde yıldızlar sönük
Güneşler güneş değil
Seni sevmediğim gün
Seni anmadığım gün
Olacak iş değil…
Her günüm seninle geçsin
O güneşe en yakın
Kimsenin varamayacağı bir dağ başında
Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
İnsan ayağı değmemiş ormanlarda
Uzaklarda, en uzaklarda
O gemilerin uğramadığı limanlarda
Işığım ol, alınyazım ol benim
Vatanım ol, evim ol
Yeter ki bir ömür boyu benim ol
Her günüm seninle geçsin…
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Günün Sözü
Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar.
Seneca
Aslında hayatın en güzel anı; her şeyden vazgeçtiğinde, seni hayata bağlayan birinin olduğunu düşündüğün andır.
Balzac