“Yazıda adı geçen ve her 24 Kasımda ‘binlerce kır çiçeğini’ topladığı ses tonuyla telefon eden öğrencim Yaşar’a sevgilerimle..”
Dar ve küçük bir cadde.. Tüm sokakları bu caddeye çıkan, “çıkmaz sokaklar..” Çıkmaz sokakların iki yanında kiremit çatılı, tek katlı, iki katlı evler.. Sıvası dökük, kerpiç ahşap karışımı duvarlarda, hüzünlü “kısık bir göz gibi” bakan pencereler..
Tek caddenin iki yanında çoğu tahta darabalı dükkanlar.. Tüp bayii.. Gazete bayii.. Önünde otobüs durağı.. Yanında kahvehane.. Üstünde otel.. Alt yanında pazaryeri.. Merkezde camii.. Caddenin sonunda postane.. Arkasında ilkokul.. Az ileride sağlık ocağı.. Çaprazında ortaokul, lise.. Daha ötede petrol istasyonu.. Ve sözcüklerle resimlenen bu yerin bir kasaba olduğunu isimleyen tek beton merdivenli yapı.. Kapı üzerinde gül kurusu bir yazı; “Eflani Kaymakamlığı..”
Yıl 1987, ay Eylül.. Elimde “sarı” orta boy zarf.. Merdivenlerden çıkarken etrafıma bakıyorum.. Sarışın gülümsüyor yazı yaban.. Ötelere doğru değişiyor rengi gülümseyişin.. Mavimsi bakıyor ufuklarda dağlar..
İlçe ME Müdürlüğü.. Zarfı uzatıyorum.. “Atandığın köyü gördün mü?” diyor göreve başlama işlemlerini yapan tek memur.. “Gördüm” diyorum, pencereden gösteriyorum; “Ta şu dağların arkasında!” Evrakları imzalatırken, “Uzakta, ama sorunsuz köylerimizden biridir” diyor İlçe ME Müdürü.. “Elektriksiz, susuz ve fakat sorunsuz köy!”
Postaneye gidip telefon ediyorum İskenderun’a.. Annem, “hayırlı olsun oğlum, kendini soğuklardan koru, dualarım seninle” diyor, sesinde baharı müjdeleyen çiçeklerin rengi, kokusu, tadı.. Dokunmak istiyorum umudumun yeşil rengi annemin sesine.. Öpüyorum ahizeyi.. Otobüs durağının yanındaki kahveye doğru yürüyorum.. Çantam, bavulum, torbam, çuvalım orada.. “Küçük kasabalarda herkes birbirini tanır.. Zaten çoğunluk birbiriyle akrabadır..” Ya ben? Bir yabancı! Yabancı da olsam, kasabadaki herkes tanıyor beni! Nasıl tanıyor? Kasabadaki yeni yabancı olarak! Ki, “herkesin tanıdığı bir yabancı olmak” duygusunu bilir tüm öğretmen arkadaşlarım da.. Yaşamışlardır çünkü bencileyin, taşırken hüzünlü yalnızlıklarını küçük kasabalardan köylere..
Kahvedeyim.. Daha adımımı atar atmaz “hah, işte geldi” diye karşılıyor kahveci Kemal.. “Hocam, Kula köyüydü değil mi?” diye soruyor çay tepsisi elinde.. “Bak senin köyden traktörcü Adil burada. Jip tutmana gerek yok!” Çaylar içiliyor.. “Adil,” diyorum, “bana bir mektup adresi!” Adil, “az aşağıda benim ilkokul öğretmenimin dükkanı var” diyor, “gel tanıştırayım seni.” Dükkan değil küçücük bir çay, sigara bayi.. Raflarda birkaç deste defter, kalem.. Tanışıyoruz.. “Kadir Aydemir eliyle yaz, gelir mektup, ben de gönderirim köylülerle” diyor Köy Enstitülü, emekli Kadir öğretmenim.. “Haftanın ilk günü kurulur Pazar, Eflani’de. Sizin köyün servisini Osman yapar traktörle. Köye çıkınca yaz bir pusula.. Gazeteni, ekmeğini, çayını, sigaranı ne gerekliyse paketler gönderirim Osman’la. Kaygılanma, yazı yaban da olsa buralar, yakındır insanlarımız yabancıya.. Kaldı ki yazı yabana yabancı kalmaz öğretmen.. Mesleğine yabancılaşmamışsa elbette!”
Alelacele bir mektup yazıyorum eve.. Adresim; “Kadir Aydemir eliyle Eflani, Zonguldak..” Kadir Hoca, “Ben atarım postaneye” diyerek alıyor zarfı elimden.. Ses tonundaki içtenlik sevgi mıknatısı gibi çekiyor beni.. Tanımadığım bir akrabama bakar gibi bakıyorum yüzüne..
İkindi sonrası çıkıyoruz yola.. Adil keyif ehli, römorksuz traktörde teyp.. “Karadır kaşların ferman yazdırır, Bu aşk beni diyar-diyar gezdirir..” Dağlara doğru gidiyoruz.. Köylerden geçtikçe Adil bağırıyor: “Hoca, burası Halkevi köyü.. Burası Mülayim..” Dağın tepesindeyiz..” Hoca, burası Killi Doruk..” Ulaşıyoruz nihayet dağın arka yamacındaki köye..
Okulun önünde duruyoruz.. Okulun bir yanı lojman.. Eşyaları taşıyoruz.. Adil bir eve sesleniyor.. “Yaşar koş! Yeni öğretmenin geldi..” Yaşar’ın dedesi Bekir amca geliyor mavi gülümseyişiyle.. “Hoca akşam oldu, bizde kalırsın, sabah açarsın okulu..”
Yemek, arkasından çay.. Birer, ikişer geliyor komşular.. Yabancı da olsam tanıyorlar hemen.. Tanıyorlar gaz lambasının gölgesi sarışın ışığında.. Yaşar giriyor odaya.. Tanımadığı bir akrabasına bakar gibi bakıyor Yaşar.. Mavi gülümseyiş dudaklarında.. “Hoş geldin örtmenim!” Herkesin tanıdığı bir yabancı olmaktan kurtuluyorum..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com