Esad İdi “Eset” Oldu, Trump da “Turp” Olsun

0
180

Bir ülkeyi yönetmek çocuk oyuncağı değildir. Tecrübe, sorumluluk, saygınlık ve ciddiyet ister. Adamın biri (tabi adamsa) ön saflara çıkmış kendine meşgale arıyor. İleri teknolojisiyle, sanayisi, ekonomisi ve ordusuyla “süper güç” olarak kabul edilen 300 milyon nüfuslu bir ülkeyi yönetmek için başkanlığa talip olmuş.

Hasbelkader, şaka-maka derken başkan seçilivermiş. Ancak gel zaman git zaman belirli bir süre geçtikten sonra, onu büyük ümitlerle en yüksek makama oturtan ABD’li vatandaş, yanıldığını anlamış. Bu “zatı muhteremi” seçtiğine, seçeceğine bin pişman olmuş, hayal kırıklığına uğramış.

“Adam” sanki market veya restoran işletip yönetiyor. Ağzından çıkanı kulağı duymayan, dilinin terazisi bozulmuş, beyninin dümeni arızalı, ağzına geleni düşünmeden söyleyen biri, devlet yönetebilir mi?

Çatık kaşlı, gergin yüzlü, sert bakışlı, asık suratlı görüntüsü ve akla mantığa sığmayan söz ve hareketleriyle sıra dışı bir “yaratık…” Gezegenimizdeki değişik türden ender rastlanan “ucube” örneği!

Acaba dünya dışı varlıklar, onu dünyanın başına musallat edip yeryüzünü baştanbaşa birbirine katsın diye ışınlayarak postalamış olabilirler mi? Çünkü hal ve hareketleri, normal bir dünyalının davranışlarına hiç uymuyor.

Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz, ilk işi bir devletten diğerine laf yetiştirip devamlı sataşmak oldu… Deneme yanılma yöntemleriyle kafasında oluşanları hayata geçirmenin yollarını aramaya koyuluyor. Böylece içi boş günübirlik icraatlarıyla egosunu tatmin ediyor. İnsanların keyfini ve huzurunu kaçırmaktan zevk alıyor. Bu heriften “ne köy olur, ne kasaba!!”

İnsanlık tarihinde birçok badireler atlatıldı. Roma’yı yakan ‘Deli Neron’dan tutun, dünyayı yakan, yerle bir olmasına neden olan psikopat Hitler’e kadar ne dengesi bozuk yöneticiler geldi geçti. Ama Trump’u bunlardan ayıran kendine has bir özelliği göze çarpıyor. O da “yalancılık ve ikiyüzlülüğüdür…”

Yüksek teknolojiyle donatılmış yaşadığımız iletişim çağında, yalan ve ikiyüzlülüğünün kısa sürede açığa çıkacağını bildiği halde, bu kötü huylarından bir türlü vazgeçmiyor.

Yalan, hakaret, tehdit, şantaj…

Saygısızlık, küstahlık, huysuzluk, dengesizlik…

Beceriksizlik, dağınıklık, karmaşıklık, ikiyüzlülük, tutarsızlık…

Bencillik, bozgunculuk, görgüsüzlük, kabalık ve nezaketsizlik…

Piyasada ne kadar irili ufaklı olumsuz davranışlar varsa hepsi bir arada toplanmış, Trump’un zihninde yuvalanmış. Bu olumsuzlukları tekeline almış, kimseye kaptırmak istemiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na gönderilen mektubun içeriği, tam bir kepazelik, küstahlık ve diplomatik skandaldır. Mr. Trump, Türkiye Cumhuriyeti’ni hala tanıyamamış. Kiminle dans ettiğini bilmeden, tanımadan etrafa emir yağdıran, kabadayılık taslayan “toy” siyasetçi profili…

Türkiye Cumhuriyeti’ni, dilediği zaman parmağında oynattığı kukla ve bedevi aşiret devletleriyle aynı kefeye koyma cüretini gösteriyor. Ama “baltayı taşa vurduğunu, sapla samanı birbirine karıştırdığını, duvara tosladığını ve her kuşun etinin yenmeyeceğini” yakında anlayacaktır Bay TRUMP.

Devletlerarası diplomaside yanlış anlamalara meydan vermemek için nezaket kurallarına özen gösterilerek ince bir dille hitap edilir. Haddini aşan seviyesiz söylemler, ülke yönetme anlayışıyla bağdaşmaz.

TRUMPİZM düzeni, dünyaya fazla lüks gelmeye başladı.

Lakap, bir insanın özelliğini belirtir. Bay TRUMP’ın gönderdiği mektubun ardından ona yakışan bir lakap bulmanın tam zamanıdır. Cüssesi ve iri yapısıyla TURP gibi maşallah! O halde bize göre TURP lakabı uygundur.

Vaktiyle ESAD idi “ESET” oldu. TRUMP da “TURP” olsun. Yakışır da kerataya.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here