Değerli okurlarım, yaşamımız hangi koşullarda devam ederse etsin, beynimizde demirleyen olumlu olumsuz şeyler günün birinde gerçekleşirse hiç şaşırmayalım. Fakat güzelliklere şaşırmak eşyanın tabiatına aykırıdır. Nasıl ki, “yaşam, bazen kaybettiğimiz yerden başlıyorsa” ya da “insanlar kırıldığı yerden daha da güçlenerek kalkıyorsa…”
“Çocuklarımız spor yapıyor mu?” sorusuna yanıt ararken bir önemli gerçeği de gözler önüne sermek istiyorum. Günümüzde herkesin evinde birden fazla televizyon bulunmakta! Sporla ilgili hangi kanalı açarsanız açın her tarafı esmerin en koyusu. Yani popüler sporla uğraşan sporcuların %90’ı zenci! Onları hakir görmek değil, hepsine saygı duyuyorum.
Önemli bir yerde bulunmak, başarılı olmak kolay bir hadise değildir. Çok çalışmayı gerektirir ve hem de çok… Bu başarılı sporcuların büyük bölümü Afrikalı, üstüne üstlük hiç birinin de kötü itiyadı yok. Kara ırkın kıtasından kurtulmak kolay mı? Başarılı olmak şart! Başka türlü yemezler!
Şu aşamada, bizimkilerden söz etmeyeceğim. Nasıl söz edebilirim ki, hepimizin bildiği gibi, koşullar ne olursa olsun, neye mal olursa olsun her şey “Oy” için. Bu ifadeyi sık-sık kullanıyorum ya, doğrusu bu.
Hani, büyüklerimizden sık-sık duyarız “kefenin cebi yoktur” ya da “öbür tarafa kimse bir şey götüremez” falan. Bu güzel sözlere hem inanıyoruz ve hem de elimizden gelen bütün şeyliği yani efendiliği yapıyoruz. İşte bunu anlamak mümkün değil.
Efendim, zamanın freni yoktur ve de onu kimse frenleyemez. Şu kısacık ömrümüzde öyle olaylarla karşılarız ki, bizi ters yönde etkilese bile aldırmayız ve yine zamanla dost oluruz, olmak zorunda kalırız. O zaman da en uzun mevsimin geldiğini anlarız. Bu son bahar mıdır ya da sondan bir ya da ikincisi midir?…
Toprak ana hamiledir, her taraf yemyeşil, çiçekler açmıştır, herkes mutluluğa yakındır. Cepheden samyeli esse bile elimizdeki sürahideki buz gibi suya güveniriz. Havuzdan çıkan bir delikanlının “Merhaba Öcal Amca” demesi kadar doğal ne olabilir ki. Fakat amca diye hitap etti ve bir yerden bir şeyler koptu. Toplu taşımalarda birisi nezaketen size yer verse ki bu da doğal bir hadise değil midir? Fakat hiç de doğal gelmez, bunun üzerine derin düşüncelere dalarsınız. Bazı şeylerin önüne geçemeyiz de işte…
Çocuklarımız tatil günlerinde birinin bahçesinde top oynamayı denesinler bakalım başlarına neler geliyor. Duymadıkları hakaret, işitmedikleri küfür kalmaz. Bir zamanlar falanın kellesi derlerdi, şimdi öyle bir şey demiyorlar da, ya rahatsız oluyoruz ya da ağaçlara toprağa zarar veriyorsunuz diyorlar.
Suskun zavallılar siz hiç değişmezsiniz. Teğmen Kubilay’ı katleden de sizsiniz, nohuda kömüre kendini satan da sizsiniz. Suskun zavallılar!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA