Özünü Bilirsen, Özürden Kurtulursun (Hacı Bektaş Veli)
Günaydın sevgili okuyucularım nasılınız bu sabah? Geçtiğimiz günlerde “Gadir Hum” bayramı kutlandı. Yine “Alevilerin bayramı” diye lanse edildi. Çünkü bayramı yüz yıllardır Aleviler kutluyorlardı. Önce çok gizli, sonra gizli, daha sonra yarı gizli ve birkaç yıldır da açık, açık kutlanıyor. Tabi gizli kutlanmasının herkesçe bilinen nedenleri vardı, Alevilik tarih boyunca yalan yanlış bilgilerle ön yargılarla yaftalanıp suçlanıyordu. (hala sürüyor bu durum ne yazık ki). Bütün bunlar aslında kendinden ve inancından emin olan kendilerine KARŞILARINDAKİLER TARAFINDAN Alevi denilen insanları üzmesine rağmen, kimseyle yüz göz olmak istemediklerinden, kendini savunmak zorunda kalmaktan çekindiklerinden en önemlisi huzursuzluğa neden olmak istemediklerinden Gadir Hum bayramını gizli ya da yarı gizli kutlarlardı. Başkalarının Alevi dediği aslında Hz. İbrahim’den beri Müslüman olan bir ailede doğan biz çocukluğumuzda konak denen evimizin geniş bahçesinde, yufka açılıp saçlarda nefis ekmekler, kazanlarda aşlar pişirilirken, düşünürdü ki herkesin evinde bu günde böyle etkinlikler yaşanır. Azıcık büyüdüğümüzde sorgulama gereği duyduk nedendi bütün bunlar? Aile büyüklerimiz artık sorgulamamızdan anladılar ki bazı şeyleri anlatmak zamanı geldi. Ve oturup bir güzel anlattılar Gadir Hum bayramını ve önemini, çocukken bile anlamıştık ne kadar büyük ve ne kadar önemli bir gün olduğunu…
Ve sevgili peygamberimizin o gün Gadir Hum vahasında “MAİDE SÜRESİ 3. AYET; “BUGÜN SİZİN DİNİNİNZİ İKMAL ETTİM, ÜZERİNİZE OLAN NİMETİMİ TAMAMLADIM SİZE DİN OLARAK İSLAMİYETİ SEÇTİM VE BUNDAN HOŞNUT OLDUM” diyerek İslam âlemine vasiyetini ilan ederek noktayı koyduğu gün olduğunu. Bunda garip bir şey yoktu! Neden bütün İslam âlemi bunu kutlamıyor diye düşünmeye başladık benden üç yaş büyük abim ile. Ve kendi aramızda konuşurduk bu günü bir belgesel olarak hazırlayabiliriz diye. (şimdilerde oldu) Çünkü sevgili peygamberimiz, son hutbesini vermeden önce hicretin onuncu yılında, Gadir hum vahasında “duymayanlar duyanlara duyursun, bilenler bilemeyenlere bildirsin” demişti. Bizde olabilir, herkes her şeyi bilemez ancak bilmek isteyenlere de bildirmek gerekir diye düşünüyorduk. Halada böyle düşünürüz. Bu düşünce ile yıllar önce ilk kez kaleme aldım bu bütün İslam âleminin bayramı olması gereken büyük günü. Bizler ayrım gayrım öteki şu teki bilmeden büyüyen insanlardık aslında. Hala da öyleyiz. Ve bugün bu satırları yazıyorsam bu yüzdendir.
Ve şimdi bu ayrım gayrım olmaksızın kutlanması gereken Gadir Hum bayramı nedir diye bir bakalım yeniden…
GADİR HUM
MAİDE SÜRESİ 3. AYET; “BU GÜN SİZİN DİNİNİZİ İKMAL ETTİM, ÜZERİNİZE OLAN NİMETİMİ TAMAMLADIM SİZE DİN OLARAK İSLAMİYETİ SEÇTİM VE BUNDAN HOŞNUT OLDUM”
Sevgili peygamberimiz Mekke ye veda haccı diyebildiğimiz kutsal gezi sonrası, sayıları yüz kırk bine varan Müslüman la birlikte Medine ye dönerken Gadir Hum denilen vahada iken kuranı kerimin Maide süresinin 67. ayeti iniyor. Bu ayette “Ey peygamber Rabin den sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmasan onun elçiliğini yapmamış olursun Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah kâfirlere yol göstermez” denmekteydi.
Bu ilahi emir üzerine peygamberimiz (sav) ileri gidenlerin geri dönmelerini, geride kalanların gelip yetişmelerini istedi. Vaha yerinde bulunan ağaçların altında çadır kuruldu halk bir araya gelince ortaya deve hamutlarından üç basamaklı bir minber yapıldı. Hava çok sıcaktı, halk giysilerinin bir bölümü ile başını örtmüş bir bölümünü de ayakların altına sermişti.
Hep birlikte namaz kılındı daha sonra peygamber deve hamutlarından yapılan minbere çıktı” ey insanlar” dedi.”Allah bana ömrümün sona erdiğini yakında davetine uyacağımı varlık yurdundan göçeceğimi bildirildi. Karşılıklı sorumluluklarımız var. Ne dersiniz? Topluluk “sana emredilenleri bizlere tebliğ ettin. Savaştın öğüt verdin diye yanıt verdi. Peygamber S.V dalgalan kalabalığa tekrar seslendi. “Ey Müslümanlar Allah’ın varlığına, birliğine Hz. Muhammed in onun kulu ve habercisi olduğunu cennetin cehennemin ölüm ile ölümden sonra dirilmenin gerçek olduğuna kıyametin kopacağına tanıklık eder misiniz? Topluluk evet ederiz” deyince peygamber “Allah’ım bu sözlere tanık ol. “dedi.
“Ey insanlar ahrete göçmekte hepinizden öndeyim orda benimle buluştuğunuzda sizlere değeri dünyada hiçbir şeyle ölçülmeyecek iki şey soracağım. Bunlardan ilki Allah’ın kitabı (KURAN_KERİM) İkincisi ise benim ehlibeytim. Diye sözlerini sürdürdü. Ben inanan her erkek ve kadının Mevla’sı mıyım? “insanlar “evet ya Rasullah “dediler. Bu onamdan sonra peygamber S.V imam Ali’yi sağ yanına alarak elini tutup kaldırdı. Ben kimin Mevla’sı isem Ali de onun Mevla’sıdır dedi. Ona dost olana dost ol. Ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu horlayanı horla, nerde olursa olsun gerçeği onunla beraber kıl.”
Ve bunun üzerine Maide süresinin 3. ayeti iner. “Bugün sizin dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım size din olarak İslamiyet ti seçtim ve bundan hoşnut oldum” diyen. Bunun üzerine Hz Ebubekir ve Hz.Ömer coşku içinde Hz. Ali’yi kutladılar. Kutlu olsun sana ne mutlu ey Ebutalipoğlu dediler. Bu gün bizim ve her kadın ve erkeğin Mevlası oldun” dediler.
Ve bu gün kutlanan, O gün. O günde veda hacında bulunan bütün Müslümanlar yanlarında getirdikleri azıklarını birleştirerek büyük yer sofraları oluşturmuşlar herkes o sofradan yiyerek birlik ve berberlik içinde olduğunu göstermiştir. Bu gün pişirilen kazanlar dolusu yiyeceklerin esprisi de o gün den kalmadır. O kazanlarda herkesin katkısı ve emeği vardır. Ve bu birlik beraberlik havası bütün İslam âlemimin özlemidir.
Ve bütün İslam âlemine tebliğ edilen şeyler İslam âlemi tarafından bayram olarak kutlanmaktadır. Peygamber (sav) zamanında özelikle veda hacında asla mezhepler yokken ayrım gayrım yokken sözler “ey insanlar” diye başlıyorken. Bu gün, bu bayram, aslında İbrahim peygamberden beri kendini İslam kabul eden hepimizin bayramınıdır. Sonradan particilik gibi ayrım yapılarak Alevilere bırakılan bir bayram değildir. Artık bunun iyice bilinmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü bilim çağındayız. Ve sevgili peygamberimiz. Bize bunu öğütlemiştir. İlimsiz bilim olmaz. Bilim de yobazlığı ve bağnazlığı kabul etmez.
Ve Hz. Ali; “Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların zamanına göre yetiştirin” diyerek ilerleyen zamana dikkat çekmiştir.
Ve sevgili okuyucularım, bütün dinler sevgiyi, birliği, beraberliği ve eşitliği tavsiye ederken, kul hakkı yememeyi, gıybet ve fitneden kaçınmayı öğütler. Ve hiçbir şeyde aşırılığa kaçmayı bu din içinde geçerli ve kimsenin dinine, inancına karışmamayı. Senin dinin sana benimki bana demektedir kutsal kitap.
Dinler birleştirici yol gösterici olmak için inmişken ne yazık ki bizler bazen onları ayırım için Ötekileşmek için kullanıyoruz.
Ben deniz diyorum ki bütün inançlara ve inançsız olanlara dinli ve dinsiz olanlara yaratandan dolayı saygılıyım, sevgiliyim ve herkesin inancı kendine diyorum. Ve bu bayramı bayram kabul eden etmeyen herkesi selamlıyorum. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım.
Not: Gecen sene bu günlerde yazdığım yazıyı yeniden okudum baya sert yazmışım valla. Ancak bu yılki kutlamalarda dikkat ettim atılan başlıklar ve mesajlar da bir düzelme var ancak yinede “Alevilerin bayramı” başlığı atmış bazıları. Alevi diyerek ötekileştirmiş. Tabi kolay değil tabuları yıkmak, sen, benken, “biz” olmak ama biz her zaman bizdik. Hepimiz birimiz diyerek. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yaratandan dolayı yaratılanı sevin. Ve bu sevgiyle hafifleyip kanatlanın diyorum. Yase
Günün Şiiri
Gerçekten Sevmek
O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigarada ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman için
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan bir şeyler aramıyorsan,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan,
Omuzlarına dökülmüş saçları,
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık saçan gözleri
Aklına gelmiyorsa,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşayan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri varsa ,
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin için
Her şeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermeyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için her şeyi,
Ama her şeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşısında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
İstediği anda onun için
Ölebileceksen,
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan,
Bir gün o seni hiç,
Ama hiç sevmediğini söylese bile ,
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En olumsuzu ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi,
Gerçek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O, hiç sen olmasan bile,
Seni bir parça sevmese bile…
Ümit Yaşar OĞUZCAN