Güzellik

0
54

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Üç kez yakalandığı hastalığı, neşesini ve mücadelesini yitirmeden atlatabilen, her ortamda olumlu neşeli mesajlar vermeyi başaran, sevgili güzeller güzeli Neslican yaşamını yitirdi… Çoklu organ yetmezliğinden… Doğrusu gülümseyen, güzel yüzü, verdiği mesajlar birçok kişiye rehberlik edecek diye düşünüyorum… Allah rahmet eylesin, nur içinde uyusun, mücadelesi, gülümseyen yüzü, hepimize örnek olacak her zaman… Ancak bu konuda atılan bir mesaj ortalığı ayağa kaldırdı. Onu tedavi eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan kendisine ait twitter hesabından bir mesaj paylaşmış, anlamakta zorlandım doğrusu. Paylaştığı mesaj şöyle; “Neslican Tay kızımız çok çile çekti ama ümidini kaybetmedi, ölümle yüzleşebilseydi ölüm bilincine sahip olsaydı, seküler dünyanın dünyasallaşma rüzgârına kapılmasaydı, dinlerin hayata anlam katma ve teselli gücünden faydalanabilseydi, hastalığı düşman gibi görmezdi diye düşündüm.”

Allah-Allah bu kız her saniye umut dağıtmaya çalışarak ölüme güler yüzle gittiği için hastalığı düşman olarak mı görüyormuş? Bedenini istila eden ve canına kast eden şey aslında dinsel olarak bir ödül mü? Seküler (dinden bağımsız olan) dünyanın dünyasallaşma rüzgârı da ne demek ya? Ölmeden önce umut ve mücadele mesajları veren bir genç kız bu hareketleri ile dinden bağımsız mı oluyor? Olsa ne olmuş yani? Hastalığa “buyurun bedenimi kemirin” demesi mi gerekiyordu mücadele etmek yerine? Sormak isterim kaç bacağı kesilen bir genç kız yatağa bağlanıp ailesine ve kendine ıstırap kaynağı olmadan umut mesajları verebilir? Ve bizler hep birlikte bir acayip olduk valla ağzımızdan çıkanı kulağımız duymaz olmuş!

Düşünün hızlı tren fazla hız yaptı diye kaza olmuş. Böyle bir şey olabilir mi? Adı üzeri hızlı tren değil mi? Daha üzerinden ancak günler geçti anımsarsınız Eskişehir-İstanbul arasında sefer yapan ya da yapmaya çalışan hızlı trenin bir lokomotifi raydan çıkmıştı iki makinist şehit olmuştu, Tanrıdan rahmet diliyoruz onlara nur içinde uyusunlar? Bilmem haklarını helal ederler mi?

Hızlı tren saatte kaç kilometre ile gitmeli acaba valla 20 ya da 30 mu bilemiyorum bir defasında Ankara-İstanbul arası hızlı terenle yolculuk yapıtım valla kendimi zaman makinesinde sandım sanki ışınlandık Ankara’ya ama dedim ya bir garip olmuşuz valla… Sayın Egemen Bağış Çek Cumhuriyeti’ne büyükelçi olarak atanmış! “Bakara makara” demesini kimsecikler unutmadı. Acaba seküler olmamak böyle bir şey mi?

Bir acayip olduk olmasına ama yüzümüzü güldüren, yüreğimizi titreten şeylerde olmuyor değil yani. Örneğin Sümeyye Boyacı, izlemişsinizdir iki kolu olmayan ama yılmadan mücadele ederek yüzücü olan bir genç kızımız. Türkiye’yi Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda temsil etti. Gümüş madalya kazandı. Ancak kendisini geçen yüzücünün sadece 3 salise gerisinde kaldı. Yani saniyenin 60’ta üçü kadar bir süre bu. Birinci olanın bedensel engeli var ama kolları var. Ve kolları ile ancak saniyenin 60’ta biri kadar bir sürede birincilik aldı. Ama olsun Sümeyye bizim birincimiz, gözümüzün nuru.

Ve sevgili okuyucularım, şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım bu sonbahar ve acımasız zam rüzgarlarının elverdiği ölçüde ayrımsız, gayrımsız her zaman hep birlikte. Yase

& & & & &

Daphne Efsanesi

Bir gün Apollon, Thessalia’da kıyıları ağaçlarla gölgelenen Peneus ırmağı kenarında, güzel genç bir kız görmüş. Bu güzelin adı Daphne imiş ve Apollon görür görmez ona aşık olmuş. Daphne ormanların derinliklerinde dolaşmaktan zevk alıyor, ay ışığında yabani hayvanları kovalamaktan, avlamaktan çok hoşlanıyormuş. Yalnız başına dolaşmayı çok seviyormuş. Dahası Daphne, hayatı boyunca yalnız yaşamaya yemin etmiş. Erkeklerden nefret ediyor, bu yüzden evlenmeyi kesinlikle istemiyormuş.

Fakat Apollon ona delicesine tutulmuş, bu nedenle de peşini bırakmıyormuş. Ormanda karşılaştıklarında Tanrı Apollon, güzeller güzeli bu kızla konuşmak istemiş ancak Daphne ondan korkarak koşmaya başlamış. Apollon, ne dediyse onu durmaya ikna edememiş, Daphne korkmuş bir kere. Yorgun düşene kadar koşmuş koşmuş; daha fazla koşacak gücü kalmadığında yere yıkılıp ve toprak anaya yalvarmaya başlamış.

“Ey toprak ana beni ört, beni sakla, kurtar” demiş.

Toprak ana, onun yakarışını duymuş. Az sonra Daphne, yorgunluktan ağrıyan bacaklarının sertleştiğini, odunlaşmaya başladığını hissetmiş. Gri renginde bir kabuk göğsünü kaplamış. Güzel kokulu saçları yapraklara dönüşmüş ve kolları dallar halinde uzanmış, küçük ayakları ise kök olup toprağın derinliklerine doğru inmiş. Güzel bir defne ağacı olmuş. Apollon sevdiği kıza sarılmak isterken, defne ağacına sarılmış.

Defne ağacı, Apollo’ nun en sevdiği ağaç ve defneyaprakları genç Tanrının saçlarının çelengi olmuş. Kahramanlara ödül olarak defneyapraklarından yapılma taçlar takılmış.

Günün Şiiri

Güzellik 

Hastalık, sevgisizlik, öksüzlük…
Neler geçirdim ben!
Çıkabilseydi bir, “güzel” diyecek
Güzelleşirdim ben!

Arif Nihat Asya

Aşk 

Aşk dediğin nedir ki
Tenden bedenden sıyrık
Çocukların içinde
Yaşadığı bir çığlık

Aşk dediğin nedir ki
Histen nefesten varlık
Umutsuzluk içinde
Karanlığa son ıslık

Ahmet Hamdi Tanpınar

Başka Bir Yıldızda

Bu ümitsiz ve biçare
Şahitleri ömrümüzün
Bu aynanın sularında
Kaç kere yıkandı yüzün.

Bu lamba ve hülyamıza
Yabancı binlerce uyku;
Bir demir pençeydi sanki
İçimizde eski korku…

Ve birden değişen yüzün
Arzunun uzaklarında,
O çılgın bitiş, kayboluş
Göğsünde ve kollarında.

Düğümlenen nefesinden
Sarmaşıklar, derin güller
Arasında dem çekerek
Doğup ölen güvercinler.

Ve açık pencerelerden
Mavi gökle giren rüzgar
Düşmüş melek oynumuza
Uzanan yemyeşil dallar.

Kim bilir hangi yıldızın
Kısır çöllerinde şimdi,
Beyhude hatırlıyoruz
Bu hiç olmamış şeyleri…

Ahmet Hamdi Tanpınar

Günün Fıkrası

Orta yaşlı bir bay işten çıkmış, sinemaya gitmiş. Beyefendi tam bir polisiye, gerilim meraklısı, ancak sinemaya geç gidince arkalarda kötü bir yere düşmüş. Yer göstericiye seslenmiş: “Arkadaşım, ben bu tür filmleri çok severim, bana önlerde bir yer ayarlarsan çok sevinirim.”

Yer gösterici genç bakmış önden ikinci sırada ortalarda bir yere adamı oturtmuş. Bizimki zevkten dört köşe, yerine oturmuş, yer göstericinin de eline 250 kuruş sıkıştırmış. Yer gösterici bir paraya bakmış, bir adama bakmış; eğilmiş adamın kulağına fısıldamış: “Katil, uşak…”

Günün Sözü

Yorgun olduğumuzda, uzun zaman önce fethettiğimiz fikirlere saldırıyoruz.
Friedrich Nietzsche

Bilge adam hiçbir zaman yaşlanmaz. Sadece olgunlaşır!
Victor Hugo

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here