Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, insanların kendilerine işkence ettikleri ne kabul gören ne de görülen bir hadise değildir. Yapılan yanlışlar da özeleştiri yapılabilir ve muhtemelen sorun da çözümlenir. Ya intihar edenler… İntihar edenler tamamıyla umutlarını yitirenlerdir. Umutlar yarınlar da olsa bile, o zavallılar yarınlarından da beklentisiz olanlardır, Allah onları affetsin.
Peki, insanların kendilerine yaptıkları işkenceden söz ettik ya. Dilerseniz bu konuya ilginç bulacağınız bir örnek verelim… “Kadınların büyük çoğunluğu neden rahatsız ayakkabı giyer?…” Bu konuyu hep merak etmişimdir ama doğrusunu isterseniz tatmin edici bir yanıt bulamadım. Üstüme vazife değil ama neyse…
Fazla meraklı bir insan sayılmam ama inanın bu konuyu merak ettim ve sayısız kitap, ansiklopedi karıştırdım. Yani merak ettiğim için bu eziyete katlandım açıkçası. Sonradan gördüm ki, fazla merak etmeme gerek yokmuş… Çünkü, kadınlar bu eziyete bilerek ve isteyerek yani gönüllü olarak katlanıyorlarmış. Ahlara vahlara gönüllü olarak katlanıyorlarmış.
Bunun bir nedeni olmalı değil mi? Nedeni! Kibir! Eğri oturup doğru konuşalım ama bilerek ve isteyerek katlanan bu işkenceyi kibirle bağdaştıramadım. Çaresiz, inanmak zorunda kaldım…
Bir defasında, müzik programının korosunda kadının birisi ayakkabılarını çıkarmış ayakta besteye iştirak ediyor. Kadın genç de değil. Nerden bakarsan bak, altmış. Ayakları da dikkatimi çekti. Ayak parmakları ve özellikle başparmağı mosmor! Öyle bir ayak ki, tabiri caizse; ayının pençeleri gibi ve belki de daha büyükçe.
Ya ayakkabı?
Siyah deriden, ince uzun ve yüksek topuklu evladım…
O muhteşem ayak, o zavallı ayakkabıya nasıl giriyor? Bir münasebetle sordum kendisine…
-Neden daha rahat bir ayakkabı tercih etmiyorsunuz*
-Zarif ayakkabılarla daha zarif gözüküyoruz…
Daha sonraları “Daha seksi gözüküyoruz” yanıtını da aldım.
Bunları duyduktan sonra, bende jeton düştü. Demek ki; TV ekranlarında program yapanlar, haber sunanların da amacı, seksi ve zarif gözükmekmiş.
Bundan sonra, uzun burunlu ve yüksek topuklu ayakkabı giyip de etrafına tepeden bakan kadın gördüğümde acırsam ne olsun. İşkenceye gönüllü katlanıyorlarsa daha da beter olsunlar. Böyle işkence olur mu hiç?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Aslan Olmak Kolay Değildir!
Değerli okurlarım, bir sonra ki, “Dünya Aslan Günü”nü gören canlar sevinsin. Bu nedenle bildiklerimizi, duyduklarımızı hâsılı dağarcığımızda ne varsa dökelim ortaya.Hani aslanların egosu, özgüveni, karizması var dedik ya. Belki de bu nedenle olmalı, diğer yırtıcıların yavrularını yakalasa bile katiyen ona zarar vermez.
Avın kıt olduğu dönemde bile, leş yemez. Akarsuların diz boyuna kadar olan yerlerde timsah avlar. Zaten timsahlar bunu bildiklerinden sudan dışarı çıkamazlar. Aslan, kendi yavrularına özel ihtimam gösterir. Yakaladığı diğer hayvanların yavrularıyla müsait bir alanda kendi yavrularına eğitim verdirir. Anlattıklarımı ve anlatacaklarımı belgesellerde izlemiştim. Yani varsayım değil tamamen gerçek.
Aslan bir zebra yavrusunu yakalamıştı ve onunla oyun oynuyordu. Ana zebra ise, yaklaşık yüz metre ilerde çok üzgün ve endişeli bir şekilde onları izliyordu. Son anda aslan ana zebrayı fark etti. Sol pençesi yavrunun üzerinde olduğu halde ana zebrayla göz göze geldi ve pençesini yavrunun üzerinden kaldırarak gitmesine izin verdi.
Egosundan, karizmasından ve korkusuzluğundan olmalı ki, aslanlar avını yakalarken ve mideye indirirken, uyurken ya da dinlenirken korku hissetmeyen yegâne canlıdır. Artık o kadar olsun…
Aslan kral değildir… Kral olan aslandır. Aslan kral olmasıyla birlikte, bir sembol olduğunu söylemeye gerek duymuyorum ama bir örnek verebilirim. Eşinize dostunuza“Aslan gibisin” dediğinizde büyük bir iltifatta bulunmuş oluyorsunuz. Eşeksin dediğinizde belki de mahkemelik olursunuz.
İkisi de hayvan ama birisi “Taçsız Kral” değil mi?
Aslan bir açık ova sakinidir. Derisinde benek veya çizgi cinsinden belirtiler yoksa da, yine de kamuflajlıdırlar. Aslanın karın bölümü sırtından daha açık renklidir. En çığ ışıklar yukarıdan gelerek sırtın rengini açmakta, buna mukabil alt yüzü gölgeye boğarak onun üst ve alt yüzlerini ayırt edilemez hale getirmektedir. Böylece aslan hareketsiz durduğu takdirde, bazı ışıklarda silueti yassılaşmış olmakta ve adeta gözden silinmektedir.
Cenab-ı Allah bizleri insan yaratmış ve her türlü teknolojiyi hizmetimize sunmuştur. İnsanlar dünyaya geldiklerinde tamamen korumasızdır. Yıllarca böyle devam eder. Yani korunmaya kollanmaya muhtaçtırlar.
Örneğin, bir aslan yavrusu bir yaşını geçtiğinde o artık genç bir aslandır. Kendini koruyacağı gibi, avlanmalarda ailesine de yardımcı olur. Aslanlarda aile yaşamı gelişmiştir. Toplu halde yaşarlar ve mutlaka ailede iki erkek aslan bulunur. “Dünya Aslan Günü” hepinize kutlu olsun. Hepinize aslanca bir yaşam ve aslanca dostluklar dilerim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Zamlara Karşı
Kimse merak etmesin, bu millet isterse her şeye çözüm bulur. Yani zam yapılmış yapılmamış onu fazla ilgilendirmiyor.
İnsanlarımızın favori içkisi rakıya son on iki yıl içinde %500’e yakın zam yapıldı. Fakat demlenenler azalmadı, aksine artış kaydetti. Şarap düşünmeyin, onun yanına yaklaşılmıyor bile. Tütün tiryakileri de yıllardan beri yapılan zamlardan gereği kadar nasibini aldı.
Bu zamlar karşısında millet boş durur mu? Rakısını da şarabını da kendi imal ediyor. Zamanında bir muhterem, rakı içeceğinize kavun karpuz yiyin, onda da alkol var demişti ya, neyse.
Alkole zam yapanların kötü niyeti yok! Kafası kıyak gençlik istemiyorlar da ondan…
Günün Sözü
Aslan Olmak Kolay Değildir!
Öcal’dan İnciler
Eğer Aslansanız Kükremeniz Yeter!