Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, tatil bitti ve okullar açılıyor ve yeni tedrisatla beraber milyonlarca evladımız okullarına, sınıflarına gidecekler. Kendilerine şimdiden üstün başarılar dilerim.
Okul denildiğinde, nedense aklımıza ilkokul geliyor. Orası başlangıç olduğu için öyle oluyor muhtemelen. İlkokul, günümüzde “ilköğretim” deniliyor ya. Aynı anlamda olduğunu belirtmeliyim.
Minik yavrularımızın ilkokula başlaması demek, gerçek yaşama merhaba denmesi anlamını da taşır. Korku, heyecan, endişe bu ilk adımı oluşturur. Artık sosyal bir çevrede, hiç tanımadığı akranları, en önemlisi uyması gereken bir sürü kural var o sosyal çevrede. Evinizdeki rahat atmosferden ayrılıp, apayrı bir yerde bilgi yuvasında saatleri geçirmek kolay bir hadise değildir.
Yedi yaşında bir çocuğun okula başlama ehliyeti vardır ama bazı koşulların da olması şart. O minik yavrunun öncelikle bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal olarak okul olgunluğuna erişmiş olması gerekir. Ağlamalar, sızlamalar geçicidir ve bu olumsuzluklar sınıf öğretmeninin yeteneğine bağlıdır.
Bazı çocuklar aile bireylerinin ve yakın çevresinin desteği ile okumayı sökebilir ve hatta yazmayı da öğrenebilir. Bu önemli yaklaşım aileyi sıkıntıya sokmasa bile, kararsız kılabilir. Unutmamak gerekir ki, ilkokulda sadece bilgiler verilmez. Okul atmosferine alışmak, arkadaşlarına kendini kabul ettirmek, görevlerini yerine getirmek kaçınılmaz hadiselerdir.
Okumayı ve yazmayı evinde öğrenen çocuklar, emsallerinden daha önce okula başlarlarsa uyum sorunu yaşayabilirler. Uyum, sıradan bir olay değildir. O yaşlarda birkaç ayın bile büyük önemi vardır. Okula erken başlamış çocuk okul için olgunlaşmamış durumdadır. Arkadaş edinemez, arkadaşsız kalır. Beden eğitimi derslerinde bedensel gelişme yeterli olmadığından, emsalleri tarafından dışlanabilir.
Bu aşamada velilerin yapması gereken önemli görevler vardır. Övünmek gibi olmasın ama okula başlamadan okumayı yazmayı öğrenmiştim ve ileri zekâlı diye altı yaşımda kaydımı yaptılar. Sonuçta benden bir halt olmadı ya ders verdiklerim bakan oldular ve ben de DEVRİMCİ oldum.
Okullar açılıyor ya, ağlamalar, sızlamalar ufaktan başlar. Geçici olmakla beraber yine de ebeveynlerden birinin uzaklığa yakınlığa bakmadan bir süre çocuğu okuldan alıp moral verici sözlerle eve getirilmelidir.
Okul açılmadan bir iki gün önce çocuğunuzun elinden tutun okulu gezdirin oradakilerle sohbet ettirin ve orada oyalanmasına olanak verin. Rahmetli babam öyle yapmıştı nur içinde yatsın…
Bütün gençlerimize ve okula ilk adımını atan yavrularımıza sorunsuz yıllarla beraber, üstün başarılar dilerim…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Demokrat İnsan Nasıl Yaratılır?
Değerli okurlarım, sandıkmış, milletmiş, atılan oylarmış ve hatta mühürlü mühürsüz zarflarmış, beni nokta-i zerre ilgilendirmiyor. Atalarımızın bizlere miras bıraktıkları çok güzel eserleri var, buna sözlü eserler diyorum.
Kendi düşen ağlamaz… Sarhoşu bırak yıkıldığı yere kadar gitsin… Bu sözlerin doğruluğuna inananlardanım. Her şeye rağmen, öyle ya da böyle arzu edilenden çok uzak olsa bile, rejim öldürmeyecek kadar işliyor gibi. Bu millet her şeyin daha iyisini istiyor ve bekliyor!
İktidar şunu yapmış, şunları yapamamış, şu kadarını sağ, şu kadarını sol cebine koymuş. Muhalefet sert cevap vermiş, engellemiş. İnkıtaları saymazsak 95 yıllık cumhuriyet tarihimizde bunları doğal sayıyoruz. Uzatmak istemiyorum.
Ancak, iktidar bile olsanız ağzınızı bozmak, ağzınıza gelenleri söylemek yok. Böyle bir lüksü, imtiyazı millet kimseye vermedi. Başbakanda, bakanda, ne de milletvekillerinde yok böyle bir hakaret etme özgürlüğü. İktidar, muhalefet, meclistekiler diline sahip olmazlarsa, onlara oy veren insanlar ne yapsın? Kimse kimseyi meşru saymıyor. Anarşi tepeden başlıyor, isteyen istediği kuralı yok hükmünde görüyor.
Siyasi nezaketin ve üslubun bu derece yozlaştığı, suçla yüklü olduğu başka bir dönemi şahsen hatırlamıyorum. Bu hakaretler belli mekânlarda söylense cinayeti bırakın kan davası başlar.
Bu anlattıklarımdan yola çıkarak demokrat insanın portresini çizebilir aynı zamanda kendimizi de bir sınavdan geçirebiliriz. Demokrat insan vatanını, milletini seven, sağlıklı tartılmanın hakkını veren ve de onu başaran insandır.
Bu kadarı yetmez. Demokrat insan görüşleriyle, davranışlarıyla kendisini ve toplumu sarsan ve hatta inciten, yaralayan muhalifinin kendisiyle eşdeğer olduğunu kabul eden onların elinden alınmasına karşı çıkan “Demokrat” bilincini kazanmış insandır.
Ama tersini yapıyor ve için-için gülüyor, seviniyorsa o insan faşisttir. Demokrat insanın fotoğrafının karanlık yüzünü bilmezsek, demokrat insanın aydınlık yüzünün değerini anlayamayız. Zira demokrat insan, faşistlerin bile hak ve özgürlüklerini savunduğu için de demokrat insandır. Faşist insan ise, kendisinden başkasının hak ve özgürlüklerine yaşama hakkı tanımadığı için faşisttir.
Sonuçta, bu kötü alışkanlıklar bir veba salgını gibi her alanı kuşatıyorlar. Bu nedenle çoğu insan, görüş sergilemeyi, kimileyin yüreklilik, kimileyin bir güç gösterisi olarak algılıyor; benimsediği anlayışın karşıtını ezmesi isterisiyle tartışmayı, önce sövüşmeye, sonra da dönüşmeye dönüştürüyor.
Yapılacak en önemli iş insana yatırım yapmak ama bu yatırımda taraf gözetmek katiyen yok. Aksi halde faşizm şimdi olduğu gibi kol gezer.
Bu unutkan bir milletiz. Bir poşet nohut ve bir torba kömüre tamam deriz. Suskun zavallılar çoğunlukta. Biz, o zamanlar 6. filoyu ülkemize sokmamak için onlarla boğuşup yaralı yoldaşlarımızı denizden çıkarırken, faşistin biri (o kişiyi çok iyi biliyorsunuz) onlara çiçek veriyordu.
Bu Milet neden böyle oldu? Okullar, üniversiteler, herkes suskun. Fazla sessizlik de iyiye alamet değildir. Başka Türkiye yok. Bu millet de bu topraklarda yaşadığını eminim bir gün anlayacaktır. Neden anlamasın ki…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Okula Başladığımda!
Okulla evimizin arası en fazla 400 metreydi. Böyle olmasına rağmen yine de annem-babam bir süre benimle geldiler. Onları rahmetle anıyorum. Son dersten çıkmıştık ama hava yağışlıydı. Nasıl oldu bilmiyorum evin yolunu şaşırdım. Annem pencereden görmüş hemen aşağıya indi. Annemi görünce ağlamaya başladım. Hani okumayı, yazmayı, biliyordum ve ileri zekalı olduğumdan, emsalimden bir önce başlamıştım ya ondan…
Günün Sözü
Okumak İnsanın Cehaletini Alır!
Öcal’dan İnciler
Okumak Pahalı Cehalet Daha Pahalı