Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, binlerce ocakta feryadı figan yükselirken, şehitlerimizi ve onların geride bıraktıklarını düşünerek mutsuz olurken, Lozan’a “yutturmaca” diyerek atalarımıza gönderme üzüntü içinde izlerken, alnını secdeye değiren ve ayetlerle alay edenleri esefle düşünürken, ‘Laikliği ve Cumhuriyeti dinleyen kim, takan kim?’diye düşündüğünüzü en azından tahmin edebiliyorum.
Zaten, bu olgular göz ardı edildiği için bu türden olumsuz yaklaşımlar oluyor, yapılıyor bildiğiniz gibi. Önüne nasıl geçilir şimdilik meçhul. Bir ülke tek hukuka kavuşmadan, hukukun üstünlüğüne ulaşılmaz, dolayısıyla demokratik bir yönetime sahip olamaz. Bunun aksi düşünülemez bile.
Bakınız, tek hukuklu rejim ise ancak hukukun tüm dinlere aynı mesafede durduğu laik düzen ile mümkündür. Laik bir devlete İslam cumhuriyeti denilirse, bizde bunu olanak bağlarsak işin içinden çıkamayız. Şu bakış açısı doğrudur. Yani, “Laiklik demokrasinin gerekli şartıdır” ama yeterli değildir. Bunun ayrıntı gibi gözüken önemli maddeleri vardır.
Demokrasi bir bütündür ve ayrıntıları vardır. Zaten her şey de bu ayrıntılar da gizlidir. Örneğin, çok partili rejim, seçimler, hukuk devleti, aynasal düzen dahi yalın olarak ele alındığında ya da tümü birden de olsa yeterli konumda olamaz. Yeterli şartları oluşturmaz.
Nasıl ki, şairler eserlerinde bir “Şiir İklimi” oluşturabiliyorsa, demokrasinin de iklimi çok değişkendir. Demokrasi biraz da insanın içindedir. Yazılı kurallar yalın halde demokrasi için yeterli değildir diyebiliriz. Ülkemizde her dönemde dört mevsim yaşanabiliyor. Ağustos ayında sel felaketi olur mu? Ülkemizde oluyor. Şehrimizde kışın ortasında gömlekle gezenler var, yani mevsimler etkileşiminden dolayı gömlekle gezebiliyorlar.
Laiklik, demokrasi, cumhuriyet belli zamanlarda gündem oluşturuyor. Bazı milli bayramlarda ve özellikle yabancı devlet adamları geldiğinde falan… Yani, biz bu olguları içimize sindirmişte değiliz. Atatürk’ün ilke ve inkılâpları kâğıt üzerinde kalmıştır, değerlendirilmezde, öğrenilmesine yanaşılmazda. Karalama kampanyası gırla.
Atatürk ve Laiklik konuşulurken alnı secdeye değmiş ve de dişlerini gıcırtadan, atalarımıza ata demeye, paradan başka düşüncesi olmayan o kadar insan var ki tahmin edemezsiniz.
İdare Şeklimiz Cumhuriyettir. Ülkemiz Laiktir, Laik Kalacaktır.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Hey Ölümü Düşünmeyenler…
Değerli okurlarım, bu türden makalelerimi özellikle belli günlerde yazmayı yeğliyordum. Ancak Cenabı-ı Allah’ın her günü mübarektir ve kutsaldır. Yine de neden yazdığımı söylemek zorundayım. Burada amacımız ölümü zikrederek sizleri korkutmak değildir. Antipatinizi kazanmak da istemeyiz doğal olarak. Fakat birazcık ölümü düşürsek, yani bu dünyanın ölümlü olduğunu aklımızdan çıkarmazsak ne olur biliyor muzunuz?
Önemli ölçüde direnç kazanırız, Yanlışlardan süratle uzaklaşırız, İyi yönlerimiz ortaya çıkar. Dostlarımızla ilişkilerimiz adam gibi olur, İyilik yapma kapasiteniz genişler, Yüreğinizden saygı, yüzünüzden tebessüm eksik olmaz. Bunlar kadar önemli olanı en sonuna yazma gereği duydum…
Kefenin cebi olmadığına inanıp, öbür tarafa bir şey götüremeyeceğinize iman getirdiğiniz için; Para hırsı, stres, hırçınlaşmak, celallenmek size konuk olmayacağı için muhtemelen ömrünüz de uzar. Ömür uzama konusunda fazla ısrarcı olamam ama bu şekilde davrandığınız sürece sağlıklı yaşarsınız.
Beğeneceğinizi ümit ettiğim iki dörtlük sunacağım…
Önce hoş, sonra nahoş, sonradan acı gelir,
Kutu içinde bir meyve, tadında tuhaf gelir,
Para pul, çoluk çocuk, alışmışken dünyaya,
Tam rahat edecekken, karşısına Azrail gelir,
İnsanların gafleti ölümü az düşünüp ya da umursamadıklarındandır. Hatta ölümü hatırlayanlar da, o’nu salim bir kalple düşünmez, dünya şehvetleri ile meşgul olan bir kalple düşünürler nedense. Bu itibarla, ölümü hatırlamak gönüllere fazla tesir etmez. Bunun tek çaresi her şeyden arınmış Salih bir kalp ile daima gözünün önünde bulunan ölümü, tehlikeli yolculuğuna çıkacak olan insanın, bu tehlikeli yolculuktan başka bir şey düşünemediği gibi, öyle halis düşünce ile ölümü düşündüğü vakit bu düşüncenin kalbine tesir ederek dünya yaşamıyla ilgisini azaltıp yüreğini üzeceği ihtimali belirir ve de giderek kuvvetlenir.
Burada en etkili yol, kendi emsallerinde, kendinden önce ölüp toprak altına girenlerin, onların dünyalıklarının muhtemelen çar-çur edildiğini, bedenlerinin toprak altında çürüdüğünü, ailelerinin dul, çocuklarının öksüz-yetim kaldığını, oturduğu koltuğa bir süre başkalarının oturduğunu, dostlarından ayrıldığını, hayatta iken nasıl neşeli olduğunu, sohbet ettiklerini ve de en acısı da, nasıl unutulup kaybolduklarını düşünmektir.
ÖLÜM GERÇEKTEN DEHŞET VERİCİ BİR HADİSEDİR… Kalplerimiz empati yoluyla yumuşar ancak. Kendimizi ölen bir dostumuzun yerine koymakla bir anda çok şeyler kazanabiliriz. Şu yalancı dünyada, saygın olmak sevilmekten daha iyidir. Toplumun gerçekten güvenini kazanmış insanlar ölümün var olduğuna gerçekten inanırlar. Er ya da geç o yolculuğa çıkacaklarını özümlemişlerdir. Allah indinde muteber insanlardır. Muhtemelen gidecekleri yerde belirlenmiştir.
Yukarıdakiler de acaba ölümü düşünüyorlar mı? Ben hiç sanmıyorum. Bu makaleyi en fazla onlar için yazdım. Allah onları ıslah etsin. Ölüm dönüşü olmayan bir yolculuktur. Dağarcığımızı iyi dolduralım…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Dostça Kucaklaşmak…
Kucaklaşmak, insan sağlığını olumlu yönde etkileyen önemli bir yaklaşımdır. Tek şartı bu işin dostça olmasıdır.
Sudan ucuzdur, ekonomiye yük getirmez, Ne yedek parça ister, ne de pil, Peşinatta yok, aylık taksitte, Enflasyona dayanıklı, vergiden muaf! Gerçekten dinlendirici, huzur verici, Çalınmaz etrafı kirletmez, Her keseye uyar, katkısızdır. Çok az enerji harcar, her keseye uygundur, Tansiyonu düşürür, stresi azaltır.
Mutluluğunuza, mutluluk katar, Depresyonla savaşır, yüzünüzü güldürür, Özellikle öz güveninizi arttırır, Dolaşım sisteminizi çalıştırır, Yan etkisi yoktur, en kusursuz ilaçtır.
Bunları yakalayabilmek için gerçek bir dosta sarılmak gerekiyor. Aksini düşünmeyin, işkence olur. Yine de Galatasaray, Fener maçlarını izlemekte yarar var. Tanımadığınız birine nasıl sarılıyorsunuz. Ben Galatasaray gollerinden sonra çok sarıldım. Size de öneririm.
Günün Sözü
Aşkı Hatırlarsan Yaşar Unutursan Ölür.
Öcal’dan İnciler
Âşık Olanlara, Öğüt Kar Etmez!