Günler öncesinden Suriyelilerin İstanbul’u terk etmemek için bir direnç mitingi yapacağı belliydi. İçişleri Bakanı Soylu “Böyle bir mitinge izin vermeyiz” dese de sözleri pek inandırıcı gelmedi. Çünkü bugüne kadar hep söylediklerinin tersi olmuştu.
İzin verildi… Suriyeli sığınmacıların İstanbul Saraçhane başında yaptıkları mitinge izin verildi. Daha doğrusu göz yumuldu. “Miting ilanında ise emperyalist projelerin sembolü olan ve Soros’un Sırbistan’da kurduğu ve kısa sürede Turuncu devrimler ve Arap baharının sembolü olan sıkılmış yumruk var. Hadi tesadüf deyin!” Arap baharı denilince de akla ister istemez BOP geliyor..!
Türk vatanında “Türkler defolsun” başlıklı afiş bastırılarak bir miting düzenlenebiliyor, buna karşı çıkarak “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyerek haykıran Türk gençleri polisçe alandan uzaklaştırıyor, gözaltına alıyorsa, burada durup düşünmek gerekir. Hani bunlara izin verilmeyecekti? Kanunsuz yürüyüş düzenleyen sığınmacıların gözaltına alınması gerekirken, bunlara karşı çıkan Türk gençleri polis tarafından gözaltına alınıyor. Bu ülke kimin? Vatandaşı kim? Gözaltına alınan kim? Biz miyiz sığınmacı, onlar mı? Hele bunlara destek veren sivil toplum kuruluşları sayılan Ensar Vakfı, Özgürder, Mazlumder kime ve neye hizmet ediyor?
Afişlerden en çarpıcı olanlarından biri de “Türklüğü bitireceğiz, Erdoğan’la ümmetçiliği getireceğiz” idi. Daha birkaç gün önce partisinden istifa ederek, yeni bir parti kurma girişiminde bulunan Ali Babacan ve Abdullah Gül için Erdoğan “Ümmeti bölmeye hakkınız yok” ifadesini kullanmıştı. Bakın ifadeler nasıl birbiriyle örtüşüyor? Böyle bir mitinge izin vermeyeceğiz diyen içişleri bakanının mitinge sessiz kalması, reizden “dokunma” emrini aldığı şüphesini haliyle çekiyor..!
Sığınmacıların kanunsuz gösterisini seyreden polisin “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyerek hainlere tepki göstermesi neticesinde Türk gençlerini gözaltına alması bir kez daha akepenin ve genel başkanının Türklük ile sorunu olduğunu ortaya koymaktadır.
“Kimse bize Türklükle gelmesin” diyerek, “her türlü milliyetçiliği ayakları altına aldığını” söyleyen birinin yönettiği bir ülkeye sığınmacı olarak gelenlerin, bu tür afişler bastırarak, slogan atması gayet doğal…!
Oysa dindar ve mütedeyyin geçinen akepeliler şunu iyi bilmelidir. Cenab-ı Allah Hucurat suresi 13. Ayetinde “sizleri kavim-kavim yarattık. Birbirinizi daha iyi tanıyasınız ve sevesiniz” diye buyurmaktadır. Ümmetçilik Türk milletini bölmenin diğer adıdır. Elbette Muhammed (S.A.V.) ümmetiyiz. Ama daha önce Türk milletiyiz. Millet olarak birbirimizi sevmenin adı da “milliyetçilik”tir. Bu da Kuran’ın emridir..!
Kendilerine 45 milyar dolar harcanan bu hain sürü, kayıtlı oldukları illere değil, artık kendi vatanlarına gönderilmelidir. İstanbul’da yapılan mitingde bir iç savaş provası kokusu sezilmektedir. Bu insanlar bayramlarda kendi vatanlarına tatile gidebiliyorsa orada artık savaş bitmiş demektir. Nitekim dün televizyonda Lazkiye plajlarında insanların artık rahatlıkla denize girebildikleri görülüyordu.
Kendi insanımız açlık sınırı altında yaşarken, bunlara harcanan 50 milyar dolara rağmen yedikleri kaba eden nankörlere yapılması gereken şey, ülkelerine geri göndermek olmalıdır. Aksi halde bu olayların arkasında bizatihi akepenin bulunduğu ve bu durumun siyasi gelecekleri açısından hiç de iyi sonuçlar doğurmayacağı ayan beyan ortadadır.