Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Güne güzel bir yazı ile başlamak istedim ama olmadı “bari bir şiir demeti olsun” dedim bütün okuyucularıma hediye olsun. Nedense de ilk aklıma gelen Zülfü Livaneli’nin “Ey Özgürlük” şiiri oldu…
& & & & &
Ey Özgürlük
Okulda defterime, sırama ağaçlara, yazarım adını
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına
En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adını
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına,
Gölgede değirmene yazarım.
Uyanmış patikaya, serilip giden yola,
Hınca hınç meydanlara adını ey Özgürlük.
Kapımın eşiğine, kabıma kacağıma, içindeki aleve,
Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını.
Yıkılmış evlerime, sönmüş fenerlerime, derdimin duvarına,
Arzu duymaz yokluğa, çırçıplak yalnızlığa, yazarım adını.
Geri gelen sağlığa, geçen her tehlikeye,
Yazarım ben adını, yazarım.
Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata,
Senin için doğmuşum, haykırmaya.
Ey özgürlük!
Zülfü LİVANELİ
Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
Necip Fazıl KISAKÜREK
Yurdum Benim Şahdamarım
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik…
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına…
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdamarım…
Yücende buzul
Ve kar,
Maviş dağ tavşanları
Gün vuranda alaran
Zemheri yılanları
Ve yahut bir hışımla
Öyle çakılan
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne…
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta.
Ahmed ARİF
Benim Adım Dertli Dolap
Benim adım dertli dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş çalap,
Derdim vardır inilerim.
***
Beni bir dağda buldular,
Kolum kanadım kırdılar,
Dolaba layık gördüler,
Anın için inilerim
***
Ben bir dağın ağacıyam,
Ne tatlıyam ne acıyam,
Ben mevlaya duacıyam,
Anın için inilerim.
***
Aşık Yunus eder ahı,
Gözyaşı siler günahı,
Hakka aşıksam billahi,
Anın için inilerim…
Yunus EMRE
Yunus Sözleri
Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için..
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil yetmiş iki millet dahi elin ‘yüzün’ yumaz değil.
Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü.
Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.
Zulüm ile abad olanın akıbeti berbad olur.
Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.
Kırma dostun kalbini; onaracak ustası yok. Soldurma gönül çiçeğini; sulamaya ibrik yok.
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım, ayrımsız, gayrımsız her zaman… Yase
Günün Şiiri
Kul Olayım Kalem Tutan Eline
Kul olayım kalem tutan eline
Kâtip ahvalimi şah\’a böyle yaz
Şekerler ezeyim şirin diline
Kâtip ahvalimi şah\’a böyle yaz
Allah’ı seversen kâtip böyle yaz
Dün ü gün ol şah\’a eylerim niyaz
Umarım yıkılır şu kanlı Sivas
Kâtip ahvalimi şah\’a böyle yaz
Sivas illerinde sazım çalınır
Çamlı beller bölük bölük bölünür
Ben dosttan ayrıldım bağrım delinir
Kâtip ahvalimi şah\’a böyle yaz
Münafıkın her dediği oluyor
Gül benzimiz sararuban soluyor
Gidi Mervan sâd oluban gülüyor
Kâtip ahvalimi şah\’a böyle yaz
Pir Sultan Abdal\’im ey Hızır Paşa
Gör ki neler gelir sag olan başa
Hasret koydu bizi kavim kardaşa
Kâtip ahvalimi şah\’a böyle yaz
Pir Sultan ABDAL
Beni Görüp Yönün Öte Döndürme
Beni görüp yönün öte döndürme
Yine gitmez meylim sendedir sende
Yıkıp hilâl kaşlariını yere indirme
Günah sende değil bendedir bende
Şeker vardır dudağında dilinde
Arzumanım kaldı gonca gülünde
Sen bir padişâhsın hükmün elinde
Senin ile dâvam sendedir sende
Sensiz çıkıp yaylaları yaylamam
Engeller içinde sırrın söylemem
Çok günah işledim inkâr eylemem
İk’ellerim kızıl kandadır kanda
Nice beyler ile gezdim yoruldum
Kan bulanık aktım duruldum
Sencileyin çok güzele sarıldım
Dahi sevgin candadır canda
Pîr Sultan Abdal’ım böyle deyiptir
Âşıklar güzeli sevegeliptir
Bir güzel sevmeyle kanlı m’oluptur
Kellem terkidedir yandadır yanda
Pir Sultan ABDAL
Günün Sözü
Olsun be aldırma yaradan yardır.. Sanma ki zalimin ettiği kârdır.. Mazlumun ahi indirir sâhi.. Her şeyin bir vakti vardır..
Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın. Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür. Zulümle zenginleşenin, sonu berbat olur.