Sanat Sayfası
Değerli Okurlarım, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde her yer vatanımız ve her bölgemizin insanları hemen hemen aynı özellikleri taşır. Hoşgörü ve de misafirperverlik ortak özelliklerdir.
Doğulu olduğum için söylemiyorum inanın. Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanının o kadar çok meziyeti var ki saymakla bitmez. Güneşe, rüzgara, kar ve yağmura direnen kayalar gibi sağlam ve sabırlılar bir kere. Keza ahlakları. Zaten onları onlar yapan örf ve adetlerinin güzelliğini hemen her yerde görmek mümkün. Sevgi, saygı ve hoşgörünün insan bedeninde yoğunlaşıp nasıl bir manevi güç olduğunu görmek için bu bölgeleri gezmek ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanları tanımak lazım. Hele o misafirperverlikleri baldıran zehriyle yenir.
Misafirperverlik Türk toplumunun ana geleneğidir bu, hepsi ikram etmeyi, ağırlamayı sever aslında ama bizim bölgemizde zirve yapar bu adet. Misafir normal bir insan değil de, sultan, şah, padişah muamelesi görür. Misafire gösterilen izzet ikramın, ayrıca ona yapılan hizmetin “Doğu İnsanı” için ayrı bir yeri vardır. İftihar vesilesidir onun için. Bu hizmetinden dolayı kendini mutlu sayar. Mutluluk duyar bu yaptığından dolayı…
Bu özelliklere sahip olan yöre halkı bir çocuk kadar da saf ve temizdir. Zaten başına ne gelmişse bu saflığından ve temizliğinden gelmiştir. Suiistimal edilmeye müsait bir saflıkta çünkü onların bu temizliği.
Bizim o tarafta bazı örf ve adetler olduğu gibi duruyor. Herkes erken kalkar işinin başına gider. “Nafakanı kazanacaksan, gün üstüne değmeyecek” aynen böyle düşünür ve söylerler.
Siftah etmek çok önemlidir orada. Fakat komşusu siftah etmemişse huzursuz olur. Kendisine gelen ikinci müşteriyi darıltmadan, kırmadan aynen şunları söyler; “Komşum siftah etmedi, Allah rızası için oraya git…” Bu yaşıma kadar bu olaya çok tanık oldum. Mutlu olduğumu da söyleyebilirim.
Kahvehane konusu başlı başına bir olaydır. Herkes kahvehaneye gidemez, orada uluorta konuşamaz. Oraya gitmenin yaşı başı vardır.
Kahvehaneye gitme konumuna gelen gençlerin babaları çok sevinir. Çocuğu büyümüştür, oturmayı kalkmayı öğrenmiştir, yani kişiliği oturmuştur sevinçleri ondandır. Bu sevincini yakın dostlarıyla şu şekilde paylaşır…
“Hasso Kiya… Benim oğlan elinden öper… Kahveye gidiyi haa…”
Efendim, nargilenin, mırranın kendine has raconu vardır. Bunların usulünü ya bileceksin ya da ceremesine katlanacaksın, başka yolu yok…
Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz hakkında yazılacak ve söylenecek o kadar güzel sözler ve anılar var ki, şu anda mümkün değil. Başka bir makalemde anılarımı anlatacağım. İnanmanız zor ama inanırsanız sevinirim.
Doğu insanının saf ve temiz kalpli olduğunu, çabuk kandırılacağını söylemiştim ya. Bu özelliklerinden dolayı Kasımpaşalı her şeye rağmen kazanıyor.
Gün ola, harman ola… Allah büyüktür ve sabrı geniştir…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
İnsan Sevgisi Gönülde Olmalı
Değerli Okurlarım, “Yaradılanı severiz, Yaradan’dan ötürü…” Ne kadar doğru ve güzel bir ifade değil mi? Doğru olmakla beraber, burada insan sevgisinin Allah sevgisi olduğu da vurgulanıyor.
Son yıllarda insanların içinde bir korku var. öyle bir korku ki; kışı geçirmeye gelmiş oraya yani çöreklenmiş.
Şöyle bir örnek vermek istiyorum… Sizler o toplumda olmamanıza rağmen, resim çekildikten sonra o karenin herhangi bir yerinde kendinizi gördüğünüz oluyor mu? Oradaki insanları yürekten sevmişseniz o karenin içinde, şurasında burasında mutlaka kendinizi görürsünüz.
Sevgi ile soru sorulduğunda başlarız sıralamaya. Neler sıralarız… Dağlar, denizler, ağaçlar, çiçekler, hayvanların çoğu, çam ormanları, ayakkabı kutuları falan…
Bu saydıklarımın için insan var mı? YOK… Son durak olan mezar var mı? O da YOK…
Oysa, o mezarı aklımızda tutabilsek insan olduğumuzu bileceğiz ve insan sevgisi olmayan yüreğimizde, insan sevgisi filizlenecek ve de çoğalacak.
Demokrasi ve özgürlük olan ülkelerde korku denilen hadise yoktur. Benim hürriyetimin bittiği yerde, senin hürriyetin başlıyor. Bunu ihlal edenler mutlaka cezalandırılacaktır.
Ancak, telefonla belli bir kişiyi ya da sıradan birini ispiyonluyorsun. Tabi ki böyle şey ciddiye alınmaz, alınmamalı da.
Öyle değilmiş… İspiyonlanan kişi hemen tutuklanıyor. Ne mahkeme, ne de duruşma. Yani yat babam yat. Ülkemizde böyle şeyle oluyor demiyorum. Çarkın böyle döndüğü yerler var, zaten onlar konumuzun dışında.
Yukarıda ayakkabı kutularından söz ettim. Bildiğiniz gibi, o kutulara ayakkabılar konur. Bazıları başka şeyler koyuyormuş ve neler konduğu hakkında fazla bir fikrim yok.
“Ağzı olan konuşuyor” deniliyor ya… Söz hakkı verildiğinde yine başlarız sevdiklerimizi sıralamaya… Han, hamam, apartman, saray, uçak, binlerce dönüm arazi, makam, araba, yatlar, gemicikler, som altından saatler falan…
Bunların hepsini de insanlar isteyebilir ya, hayal gücün gelişmişse ne istersen iste hepsine sahip olabilirsin. Ağzı olan konuşuyor ve yine sevdiklerimizi sıraladım ya. Dikkat ederseniz yine insan yok… Yine son yolculuğa çıkma düşüncesi yok…
Muhtemelen konuşacak birilerini bulabiliriz ama susacak birini bulabilmek günümüzde oldukça zor. Biz zamanında “Suskunluğumuz çok şeylere gebedir” derdik.
Günümüzde insanlar susturuluyor. Öyle ya da böyle özgürce konuşturulmuyor. Suskun insan gözleriyle şunları ifade ediyor: Ben yürekten doluyum, iliklerime kadar dopdoluyum… Belli olmuyor mu?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
O’nun Görünüşü
Onun görünüşü değişmişti. Uçsuz bucaksız umman gibi ya da uzayıp giden deniz mavisi gözlerinin şekli de değişmişti. Renkler aynıydı ama adeta sıvı haline geçmişti. Öyle ki; gözlerini kapadığında ummanın denizin önüne bir perde gerilmiş gibi oluyordu. Her zaman ya da geceleri yanından ayrıldığımda, onun en çok hatırladığım yanı bu oluyordu sanırım… Oysa saçlarının kıvırcıklığı, her sabah ilk kez gördüğüm yepyeni bir şeymiş gibi beni şaşırtmaya uzun müddet devam etti.
Hâlbuki bir genç kızın gülümseyen bakışlarından başka lüle lüle saçlarını taçlandıracak bir şey olabilir mi? Onun gülümsemesi de çok şeydir. Dostluk vaat eder, karşısındaki insana güven duygusu verir. Onunla daha fazla konuşmak, muhabbet etmek istersin, için ısınır. İçindeki tüm duygular sana tanıdık, sevecen gelir. Çok ilginçtir, o kişinin naşı gazetelerin altın da bile olsa, yine aynı güzellikleri görüyor en azından öyle hissediyorsun. Nokta…
Günün Sözü
Kalp Görmüyorsa Göz de Görmez
Öcal’dan İnciler
Alacaklı Gelirse Emaneti Hazır!