Sanat Yazısı
Değerli Okurlarım, atalarımız nur içinde yatsınlar, öylesine güzel sözler miras bırakmışlar ki; bu güzel sözler tabi ki anlayanlar için geçerli. O kesim yani yobaz kesimi atasözlerinden nasibini almamışlardır.
“Söz Gümüşse, sükut altındır”
Bu güzel sözlerin içeriğinde hiç konuşmamak, ilelebet susmak yoktur. Yeri geldiğinde tabi ki konuşacaksın, hakkını savunacaksın. Tıpkı medeni insanlar gibi. Konuşurken de; gaf yapmak yok… Pot kırmak yok… Özellikle başka bir toplumu rencide etmek hiç yok…
Bunları neden yazdım biliyor musunuz?
Bir ilçemiz var ki; bu şehrimizin adını bilerek ve isteyerek yazmayacağım. Bu şehrimiz önemli medeniyetlere tanıklık etmiş Akdeniz’le iç içe. Karşı kıyıda Kudüs Şehri bulunmakta. Yani İsa Peygamberin doğduğu, Hazreti Muhammed’in Miraç Gecesi Burak’ın sırtında gittiği şehir.
Adını yazmadığım bu şehrimize futbol oynamak için transfer olmuş genç bir Hristiyan sporcu, bir deplasman dönüşü trafik kazasında yaşamını yitiriyor.
Bu güzel beldemiz Hristiyan futbolcunun ardından ağlıyor, gözyaşı döküyor. Bütün Türkiye üzülüyor bu şanssız ölüme. Dul kalan eşine ve iki aylık yavrusuna başsağlığı diliyor.
Bu beldemiz aynı zamanda Avrupalı birçok insanların emekli olduktan sonra ömrünün geri kalan kısmını geçirmek için can attıkları bir yer. Bir çokları da o topraklarda yatıyor. Bu şehrimizi tanımadığınızı ümit ediyorum.
İşte ülkemizin o beldesinin müftülüğü, İslamiyet’in oradaki temsilcisi ve de resmi temsilcisi maalesef şu açıklamayı yapıyor; “Bir kimse hayattayken iman etmeyip küfür üzere öldükten sonra başkalarının onun için yapacağı dualar geçersiz olur ve ona herhangi bir faydası dokunmaz.”
Yani, o dinsizdir ya da gavurdur, boşuna üzülüp dua etmeyin hiçbir işe yaramaz, geçersizdir. Güya bunları demeye çalışıyor. Bu tür beyanlarda bulunanların dini kitabı olduğundan şüpheliyim ve bu nedenle başka türlü söyleyeceğim.
Benim dinim varsa onlarında dini var… Benim kitabım varsa onların da kitabı var… Benim peygamberim varsa onların da peygamberi var…
Be hey münasebetsiz!.. Sen kime, sen neye hizmet ediyorsun? Yüzümüzü kızarttın. Sizler Teğmen Kubilay’ı şehit edip başını mızrağa takıp dolaştıran değil misiniz? Başka şeyler söylemeye gerek duymuyorum, zavallılar…
Beyanda bulunan müftülüğün bulunduğu ilçenin adını bilerek isteyerek vermedim. Çünkü o ilçenin asil ve vicdanlı insanları anında tepkilerini gösterdi ve müftülük o sözleri geri çekti. O beldemiz böyle şeylerle anılmasın, hep güzel şeylerle anılsın diye ismini yazmadım bağışlayın…
Antipatik olmanın bir yolu da bu olmalı herhalde. Küçük çocuklara tecavüzden sonra şunlar söyleniyor: “Kurban kestik meseleyi hallettik…”
Ne anlama geliyor bilemedim… Sizler bir şey anladınız mı?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Affedersen, Affedilirsin!
Değerli okurlarım, gerek olduğu yerlerde bağışlanmasını bilmeyenler, dinimizin istediği kardeşliğe eremez, birbirlerini sevemezler. Kişiler arasındaki birlik ve beraberliğin, dirlik ve düzenin temeli sevgidir. Bağışlama, kardeşlerini bağışlama, doğrudan sevgiyi doğurur.
İnsanları büyük kılan en büyük nitelik “AFFETMEKTİR!” O ancak salim akıllı, yüce ve asil insanlarda mevcuttur. Genelde insan olarak yaşayışımızda zaafa uğrarız, kandırılırız. Bunun için affedilmek, bağışlanmak isteriz. Bizi inciteni bağışlamasak, biz de bağışlanmayız. Bize saldırandan mutlaka öç almak istiyorsak, bu eylem iyilikle ve güzellikle olmalıdır.
O nedenle, kötülükler karşısında iyi ve ahlaklı kalmak, affetmek ve bağışlamak iyi insanların işidir. Kötülüğe kötülükle cevap vermek, hatır gönül kırmak çok kolaydır. Her şeye rağmen affetmek iyi insanlara mahsustur. Bağışlamayı hafife almayın. Yüce Allah birçok ayetlerinde, samimi olarak affedenleri hep kendi listesine almıştır. Bağışlamak yüceyse, Yüce Yaradan da, sizin sayenizde yakınlarınızın da günahlarını bağışlayacaktır. Çünkü O, AF TANRISIDIR…
Toplumun kavramı ve huzuru, kişiler arasındaki iyi ilişkilere, karşılıklı sevgiye ve saygıya dayanır. Birbirine katlanmasını ve bağışlamasını bilmeyenler, dinimiz (buna Hıristiyanlık da dahil) istediği kardeşlere eremezler, birbirini sevemezler. Bağışlanma ve kardeşlerini bağışlama, iyi ahlakı ve sevgiyi doğurur. Bağışladığın insanlara, muhtemelen ebedi bir dostluk da oluşur.
Bazıları saldırganlığı kendilerine huy edinmişlerdir, kötülükten başka bir şey düşünemez olmuşlardır. Onlara aynı şekilde mi cevap vermeliyiz? Bu hasta ruhlu insanlara da bir yol gösterilmiştir. Her şeye rağmen “BAĞIŞI” üstün görmek tamamen terk edilmiyor.
Bir ayette, “Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür” deniliyor. Fakat kim affederse ve bağışlarsa, yapılan işin sevabı-günahı Allah’a aittir. Zülüm gördükten sonra öç alan kimselere karşı durulmaz. İnsanlara zulmedenlere, taşkınlık gösterenlere karşı durulmalıdır.
İşte, can yakıcı azap bunlaradır. Bu ayetler vahiy yoluyla indiğinde terör eylemleri yoktu. Şimdi nelerin olduğunu hepimizin malumu… İslam, insan hakkının yok olmamasına özen gösterir, yapılan kötülükler karşılığını alır. Daha sonra Hak Sahibi isterse, affeder ki böyle bir insanı bağışlaması büyüklüktür, yüceliktir. Aksi halde, kötülükleri tümüyle karşılıksız bırakmak güçsüzlüğün, zilletin çaresizliğin affı olur.
Güçlülerin, örneğin zafer kazanmış bir komutanın, esirleri affetmesi gerçekten büyüklüktür. O esirlerin komutanı affetmeleri söz konusu edilebilir mi? Affedenin, affettiği kişiden alacaklı olmadığını da belirtmeliyim.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Dostlarımızı Sevelim…
Hayatta pek çok insanla karşılaşırız ama sadece gerçek dostlar kalbimizde iz bırakır. İstenmeyen şeyler, bir tehlikeyle ilgilidir. Eğer birisi bizi aldatıyorsa onun suçudur. Eğer aynı kişi bizi pek çok kere aldatmışsa bu da bizim suçumuzdur.
Akıllı insanlar yeni fikirleri tartışırlar. Normal düzeydekiler sonuçları, küçük insanlarsa başka insanları tartışırlar. Yani dedikodu yaparlar. Kim para kaybetmişse, bu çok şey kaybetmiştir anlamına gelebilir. Kim bir dostunu yitirmişse, çok kayıptadır demek de mümkündür.
Kim inancını yitirmişse, hiç sağa sola kıvırmasın, her şeyini yitirmiştir. Hatalar başkalarının yaptığı yanlışlardan öğrenilir. Kendi hatalarımızdan ders almaya kalkar, öğrenmeye çalışırsak tamamıyla yanlış olur. Çünkü ömrümüz kafi gelmez.
Hiçbir zaman bir başlangıç ya da son yoktur. Dün geçmiştir. Yarının garantisi yok. bugün ise Allah’ın bize sunduğu bir hediyedir. O hediyenin kıymetini bilelim…
Günün Sözü
Yarım Hoca Kişiyi Dinden Çıkarır.
Öcal’dan İnciler
Adam Gibi Konuş Sorun Yaşama…