Kadın Olmanın Zorlukları

0
1226

Kadın; insan varlığının nesilden nesle devam ettirilmesini sağlayan kutsal bir varlık, fedakâr bir kimlik, yaşamın ayrılmaz bir paçasıdır.

Binlerce yıldır devam eden “erkek egemenliği”, kadına erkeğin bir oyuncağı, eğlencesi ve kölesi gözüyle bakmaktadır. Bu onur kırıcı zihniyet insanlığın ayıbıdır. Dinde cinsiyet ayrımına yer verilmediği gibi sosyal yaşamda da kadının üzerinden baskıların kaldırılması gerekmektedir.

Çünkü kadın, ne bir eşya ne de ikinci sınıf bir vatandaştır. Erkek ile aynı haklara sahiptir. Hayatın her alanında kadının rolü azımsanamaz, kendini her zaman kabul ettirmiştir. “Elinin hamuruyla, erkek işine karışma” zihniyeti artık tarihe gömülmelidir.

Kadının, ahlaki, ekonomik, sosyal ve hukuksal değerleri bakımından önce kendi varlığını hissetmesine yönelik önündeki yapay engellerin bir-bir kaldırılması gerekir. Kadının kâğıt üzerinde, lafta kalan haklarını hayata geçirmenin ve erkek egemenliğinin gücünü kırmanın tek yolu, kadınlar arasında birlik ve beraberliği pekiştirmesiyle sıkı bir dayanışmayla hedefe ulaşabilirler.

Kadına bir ‘ev eşyası’ gözüyle bakan karanlık zihniyet, kadını dört duvar arasına hapsetmeyi bir ahlakmış gibi görmektedir. Hâlbuki İslam’da cinsiyet ayrımı yoktur. Tam aksine eşitlik söz konusudur. Yeni doğan kız çocuklarının diri-diri gömülmesi vahşetini, İslam dininin yasakladığı gerçeği hafızalardan silinmemelidir. İslam dini, kadının örtülü bir kimlik değil, bir insan kimliği olduğunu kanıtlamış, cinsiyet ayrımını reddetmiştir.

Kadının fiziksel güçsüzlüğünü fırsat bilen cani ruhlular, kadına şiddet uygulayarak, öldürerek “erkeklik” taslamaya kalkışmaktadırlar. Sadece 2017 yılında 472 kadın, “erkeklik” taslayan vahşilerce katledilmiştir.

162 yıl önce başlatılan “kadına eşitlik” hareketinin mücadelesi hala sürüyor. Bu gidişle sonsuza dek süreceği anlaşılıyor. Senede ‘bir gün’ hatırlanan kadınlara, gurur okşayıcı, onurlandırıcı ve yüceltici, allanmış ve pullanmış söylemleri, sadece “8 Mart”ta duyuyoruz. Bu kulağa hoş gelen söylemler, iki yüzlülük kokan iltifatlardan öteye geçemiyor.

Kadın, erkeklerin gözünde canlı bir elektrik süpürgesi, çamaşır ve bulaşık makinesi, evin aşçısı, çocuk bakıcısı ve en önemlisi de kuluçka makinesidir. Bu nedenle kadın, günün 24 saati durup dinlenmeden en ağır işlerde çalıştırılan bir işçiden farksızdır.

Hâlbuki kadın, yaşamın merkez noktasındadır. Erkeğin rakibi değil, tamamlayıcısı ve ayrılmaz bir parçasıdır. Dünyamız ve ülkemiz nüfusunun yarısını oluşturan kadının, sırf “ayrı bir cinsiyet” diye azınlık durumuna düşürülmesi insafsızlıktır. Kadın ne çerezlik ne de şiddet malzemesidir. Her şeyden önce bir insan kimliği taşımaktadır.

Bir ülkede kadın-erkek eşitliği yerli yerine oturmuşsa, o ülkede gerçek anlamda demokrasi vardır. Kadınların el üstünde tutulduğu, baş tacı edildiği ülkelere baktığımızda kadının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu ülkeler her alanda huzur ve refah içinde gelişme ve ilerleme kaydedip, dünyada ön sıralarda yerlerini alırken biz hala yerimizde sayıyoruz.

Öyle anlaşılıyor ki, kadına bakış açımızda hala çıraklık dönemini yaşıyoruz. Kadına eşitlik konusunda daha çok uzun yol kat etmek gerekecek.

Tüm dünya kadınlarının ‘8 MART KADINLAR GÜNÜ’nü kutluyor, “cinsiyet ayrımı” yok edilinceye kadar mücadelelerinin devamını diliyoruz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here