Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınsınız bu sabah? Okullar kapandı, sokağımız sessizliğe büründü. Artık ne bir araç gürültüsü ne bir trafik sıkışıklığı… Hüzünlenirim, öğrenciliğimden beri, tatilin ilk gününde… Aslında ben deniz çok sesliliği, kalabalığı hatta kargaşayı severmişim kendimden habersiz ki bütün bunlar kesilince yoğun bir hüzün çöker üzerime. Gezi parkında eylemler sürüyor. AK partinin de mitingi var. Aynı zamanda Ankara’da ve İstanbul’da… Liseyi bitiren gençler LYS sınavlarında, Mezuniyet törenleri de çoktan sona erdi zaten… Yani bu sabah artık resmi olarak tatilin ilk günü… Apartmandaki çocuklar yine sabahtan balkon korkuluklarına dayanmışlardı rengarenk. Şimdi çıkıp bu gürültücü ve de demir parmaklıklar ardındaki sevgili çocuklara karne hediyesi olarak kitap alacağım. Dönüşümlü olarak okumalarını ve paylaşmalarını önereceğim. En güzel hediye bence kitaptır çünkü. Her kitap yeni bir dünya demektir. Yaşlarına göre seçeceğim tabi kitapları en büyüklerine “Bülbülü öldürmek” adlı kitabı alacağım. Ondan küçüğüne “Küçük prens” ve daha küçüklere renkli resimli çocuk kitapları alacağım öyle kolay okunabilir olanlarından çünkü onlar daha gerçekten yeni başladılar okula. Ve hepsine ortak okumaları için birkaç klasik kitap alacağım. Bizim merdivenler uygun, aynı bizim çocukluğumuzda olduğu gibi onlarda orayı derslik olarak kullanabilirler. Posta kutularına da kitaplarını koyabilirler. Hadi şimdi bir sahaflara kadar uzanayım bari ve dönüp kurabiye yapayım bu kurabiye canavarı çocuklara ve tabi kendime çünkü bende bir canavarım bu konuda. Ve bir kurabiye öyküsü olsun o zaman devamında.
Hepimizin kurabiye canavarı olduğumuzu biliyorum peki ama hırsızlık nasıl oluyormuş ve sonuçları nelermiş birlikte görelim.
Kurabiye Hırsızı
Bir gece kadının biri bekliyordu havaalanında. Daha epeyce zaman vardı. Uçağın kalkmasına. Havaalanındaki dükkandan, bir kitap ve bir paket kurabiye alıp, buldu kendisine oturacak bir yer.
Kendisini kitabına öyle kaptırmıştı ki, yine de yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde. Aralarında duran paketten birer birer kurabiye aldığını gördü, ne kadar görmezden gelse de. Bir taraftan kitabını okuyup, bir taraftan kurabiyesini yerken, Gözü saatteydi, “kurabiye hırsızı”yavaş yavaş tüketirken kurabiyelerini.
Kulağı saatin tik taklarındaydı ama yine de engelleyemiyordu tik tak lar sinirlenmesini. Düşünüyordu kendi kendine, “Kibar bir insan olmasaydım, Morartırdım şu adamın gözlerini!”
Her kurabiyeye uzandığında, adam da uzatıyordu elini. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca “Bakalım şimdi ne yapacak?” dedi kendi kendine. Adam, yüzünde asabi bir gülümsemeyle… Uzandı son kurabiyeye ve böldü kurabiyeyi ikiye. Kurabiyenin Yarısını atarken ağzına, verdi diğer yarısını kadına.
Kadın kapar gibi aldı kurabiyeyi adamın elinden ve “Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba bir adam, Üstelik bir teşekkür bile etmiyor!” Anımsamıyordu bu kadar sinirlendiğini hayatında, uçağının kalkacağı anons edilince bir iç çekti rahatlamayla.
Topladı eşyalarını ve yürüdü çıkış kapısına, dönüp bakmadı bile “kurabiye hırsızı”na. Uçağa bindi ve oturdu rahat koltuğuna, Sonra uzandı, bitmek üzere olan kitabına. Çantasına elini uzatınca, gözleri açıldı şaşkınlıkla. Duruyordu gözlerinin önünde bir paket kurabiye! Çaresizlik içinde inledi, “Bunlar benim kurabiyelerimse eğer; Ötekiler de onundu ve paylaştı benimle her bir kurabiyesini!”
Özür dilemek için çok geç kaldığını anladı üzüntüyle, Kaba ve cüretkar olan,”kurabiye hırsızı” kendisiydi işte. Evet; belki her birimizin başından geçiyor farkında olmadan böyle bir olay.
Ama nedense bir kere olsun kendimize dönüp bakmak gelmiyor aklımıza. Baktığımızda ise her birimizin aslında bir kurabiye hırsızı olduğunu görüyoruz. Tabi ki her şey bitmiş değil aslında, bir kere daha dönüp kendimize
baktığımızda… Bir kere daha kendimize dönüp bakmak…!
Günün Şiiri
BİR KAPININ İKİ YÜZÜ
bir kapının bir yüzü gökyüzüdür
bir yüzünde ağıtı gizlidir tüm annelerin.
içerde biçilen sözcükler çınlar/süt kokan ağızdan
bir bebek uzun yolculuğuna çıkar uykunun ufkunda
sobanın parlayan alevleri resmini çizer yalnızlığın
içerde sözcüklerin masalları dokuyan sıcaklığı
seferberlik trenleridir cephede kalanları anlatan.
içerde begonyanın damarlı yaprakları
bir haritayı tamamlar
duvarda türküler içmiş bir saz salınır akordlu telleriyle
mayıslardan fotoğraflar/yürüyen seslere yaslanmış şiirler
saatin çalışkan yelkovanı/tembel akrep
kutsal kitabın çöl ikliminden sağılan sesi.
dışarıda çınarın dalları tarihle kucaklaşır
karanlığın ellerinden kurtulan güneşin bilge yüzü
dökülür kapının bir yüzüne
dışarıda ayın karanlığı biçen ışığı/suyun kanayan sesi
kuşların sokulgan uçuşları sirenlerin ürperten dişleri
korkuya teslim olmuş duvarlar.
gece sefaları yaseminlerle kolkola
bir buhurdandır düşlerimizi havalandıran
dışarıda bir hüzün yeli dolaşır parmakları
tokmakların tozlarında.
içerisi sevgiye akar sesimiz yettiğince
dışarısı hüzne sefer eyler düşlerimizi içerek.
Gecenin Kanayan Yerinden
gece yarısı bir el dokunuyor soluğuma
bir aşkın kan damlası karışıyor yağmura
kitaplardan yüreğime dolan gelincikler
güneşli papatyaları seyreyleyen turnalar
bir yelkenli açılıyor alnımın çatısına.
sizlerin gençliğini taşıdım kanımda
ey güzel çocuklar sesime ses katanlar
şimdi renklerle savruluyorum ardınızdan
adlarınızı unutmadım/yüzünüz silinmiyor aklımdan.
sevincim bir çığlık gibi savruluyor dünyaya
kelebek kanatları/kuş sesleri dökülüyor gömleğime
bir nehir akıyordu gecenin sessizliğine
bütün güneşler kayıp gitmişti ellerimden
her ölüm bir şiiri büyütüyordu dilimde.
çok şey anlatıyordu gecenin yüzü
yağmurlu bir kasım karanlığını geçerek
korkuyu yenen bir aşkın seveniydim
bir gül yaprağıydım rüzgârda.
güzelliğiniz kazılıyor gençliğin mavi ufkuna
yarama tuz basarak geçiyorum günleri
bir ses yankılansa yüreğimi örseleyen
bir fotoğraf dökülse yüzünde solgun çiçekler
göğsümden havalanır martı sürüleri.
şimdi karlar yağar yüzüne dünyanın
istasyonların uykusunu yitirmiş derinliğine
şafakla yırtılan gecenin kanayan bir yerine.
Ahmet ÖZER
Günün Fıkrası
Temel odanın içinde zıplayıp duruyormuş. Arkadaşı sormuş: “Ne oldu, ne yapıyorsun böyle?”
“Öksürük şurubu içtim.”
“E, niye zıplıyorsun peki?”
“Sorma, şişenin üzerinde iyice çalkalayın yazıyormuş, ben fark etmemişim.”
Günün Sözü
Rüyaları gerçekleştirmenin en kısa yolu uyanmaktır.
W. Emerson
İnsanlar kırmızı bir güle doğru koşarken çoğu zaman ayaklarının altında ezilen kır çiçeklerinden habersizdirler.
Anonim
Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir.
Thomas Edison