Bir Yoldaşla Özel Röportaj
Değerli okurlarım, ömrümüzün büyük bölümü “keşke”lerle geçiyor. Keşke demeden sevmeli ya da gitmeli. Açıklayacak olursak, bir gün toprağa karışmayacak mı bedenimiz? O halde, seviyorsan adam gibi. Sevmiyorsan yine adam gibi… Günümüzde sevmeler bitmeleri ve o bitmeler sevmeleri de götürüyor en hızlı biçimde. Her yok oluşta eksiliyoruz tane-tane.
Kim bilir kaç keşke vardır her birimizin ardında. Nedense hep sonradan değer kazanır, gündem oluşturur, köşemizde çekildiğimizde anlaşılır o değerler. Kıymet bilmiyoruz, bilemiyoruz. Suyun değerini anlamak için kuyunun kurumasını beklemek ne büyük yanılgı. Bir kuyu aç kendine ve de sevgiye dair ne varsa doldur içini ağzına kadar. Öyle bir kuyu açmalısın ki; sana ait ne varsa hepsi içinde olmalı ve de kurumamalı. En önemlisi kurumadan bilmelisin değerini bu defa.
O kuyuyu öylesine doldurmalısın ki; bizzat başında nöbet tutmalısın. Bu nöbet hayatının nöbeti olmalı! Yani, sen hayattan göçünceye kadar bu nöbet devam etmeli. Kuyu başındaki bu süresiz nöbet, senden sonra yeni nesillere örnek olmalı, unutulmamalı…
Bu bir röportaj ve içimden geldiği gibi yazıyorum. Hakkım yok mu? İnsanlar tek düze bir yaşayış ve düşünceyi paylaşması insan yapısına ters düşer. Biz de bu edebi girişimimizle muhtemelen bir ilke imza atmış olduk. İlim irfan ve sevgiyle dolu olan sözünü ettiğim o kuyunun başında bir muhterem nöbet tutuyor ve hem de çocuk yaşından bu yana.
-Sn. Terbiyeli İskenderun Gazetesi ile bugünlere nasıl geldiniz?
-Sn. Çulcuoğlu bu söyleşiyi düşünüp de gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederim. 1942 doğumluyum ve epeyce yol aldığımı düşünüyorum. Doğum günümde beni hatırlayan dostlarıma teşekkür ederim. Gazetemizin (İskenderun Gazetesi) kurucusu ben değilim. Rahmet ve saygı ile andığım Suphi Levent’tir. Bu matbaadan içeri girdiğimde çocuktum ve tüm zorluklara göğüs gererek hem kendimi ve hem de gazetemi geliştirdim. Reklâm ve bazı matbaa işleri için kimselerin ayağına gitmedim. Gazetemize, matbaamıza gelen müşterilerimize gereken ilgiyi gösteriyoruz. Olur ya da olmaz, saygıyla göndeririz. Kendimizi tanıtmaya gerek duymuyorum. Gösterdiğiniz ilgiye cidden teşekkür ederim.
-Bende teşekkür ederim…
İlim irfan ve sevgiyle dolu olan kuyunun başında nöbet tutan muhteremin gazetemizin kurucusuna gösterdiği saygıyı ve tevazuu okudunuz değil mi? Başka bir şey söylemeye gerek duymuyorum. 6 Ocak’ta doğanlara selam olsun!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
6 Ocak Sıcak Bir Gün…
Dostum! Duydun mu?
Hiç bizim kuşağa
Yaş
Sorulur mu?
Yolumuz
Kısa mı, uzun mu?
O bize kalmış
Böyle sorular
Biz gençlere
Sorulur mu?
Şu fani dünyada
Kalp gözün kapanmaya
Dileklerin
Gönlünce ola
Her şey
Bildiğin gibi
Sağlıkla
Ona da
Dikkat etmeyi
Unutma!…
Doğmuşsun 6 Ocak’ta
Kıştır
Soğuktur
Belki ama
Nedense
Sıcak geliyor bana…
6 Ocak ezberimde
Ama
Bir şey geçiyor
Gönlümde
Yazılarımı
Vermeye gelemediğimde,
O muhtereme
Gittiğimde
Acaba
Neler yazarsınız
Gazetemizde?
Klişe sözler
Abartılı ifadeler
Musalla taşındayken
Söylemler
Bunlar benim için
Önemli değil,
Değiller…
Kadim dostumun
Ağzından çıkan sözler
Beni ihya eder.
Bir de,
İyi insandı
Denilirse
O bana yeter…
Bir Dost
Günün Nabzı
Yazarlar ve Edebiyatçılar
Yazar olmak kolay bir hadise değildir, kelime haznen geniş ve okumayı seven bir insan olman gerekiyor. Ayrıca yazar, düşüncelerini kâğıda döktükten sonra işi bitmiş saymamalı. Makalesini başka bir yazarın yazısını okuyor gibi dikkatli olmalı. Böylece her okuyuşta dalgınlıktan, dikkatsizlikten kaynaklanan yanlışları görüp düzeltecek, düşünme araştırma yetersizliklerini tamamlayacak, gerekli olmayan kısımları iptal edecektir. Ender de olsa makalelerimi tashih etmeden yayına veriyorum ya, İlyas Bey kusura bakmasın.
Yazarlar biraz da edebiyata sıcak bakmalıdır. Edebiyat sadece okullar da okunan ders değil, insana iyiyi ve doğruyu öğreten bir yaşam biçimi, bir duygu eğitimidir. Edebiyat öğretmenleri dolu olmakla beraber, Türkçeyi iyi telaffuz eden, edebiyatı öğretmekten çok, onu sevdiren bir insan olmalıdır.
Doğruyu söylemek gerekirse, edebiyat öğretmeni olmak sıradan insanların harcı değildir ve etkileyici olmaları şarttır.
Günün Sözü
Gazeteci Ölür de Eserleri Ölmez…
Öcal’dan İnciler
Pısırık Olanlara, Gazeteci Denmez