Belediyecilik öncelikle toplumun “günlük ihtiyaçlarını” karşılamakla başlar. Su, kanalizasyon, asfalt, kaldırım, otopark, yeşil alanlar, ağaçlandırma, trafik, temizlik, çevre düzenlemeleri vs… gibi hizmetler, Cumhurbaşkanının deyimiyle, “belediyeciliğin alfabesidir.”
Bu hizmetlerin dışında bir kentin gelişmesi, kalkınması ve ilerlemesine katkı sağlayacak orta ve uzun vadeli yatırım ve hizmetler önemli bir yer tutar.
Belediyecilik sosyal, kültürel ve ekonomik bakımından bir kenti daha da yaşanabilir hale getirebilmek için “kalıcı projeler” üretmektir.
Sözde hizmet adı altında “göz boyama, derme çatma, göstermelik ve makyajlı” belediyecilik anlayışı, çok eskilerde kaldı. Bu türden belediyeciliğin modası tarihe karıştı.
Sorunların çözümlemesinde en yakın ve en hızlı bir şekilde iletişim kurulabilecek yerin adresi belediyelerdir. Demokrasilerde ilk basamak olan yerel yönetimler, siyasetin temelini oluştururlar.
Hizmetlerde çözüm yerine sorun üretiliyorsa, vatandaşın belediye ile başı dertte demektir. “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden her kuruşun hesabını soracağım” veya “kendim için bir şey istiyorsam namerdim” cümleleriyle başlayan ve papağan gibi tekrarlanan basmakalıp sözlere halk artık inanmıyor.
Koltuğu kaptıktan sonra “U Dönüşü” yaparak verilen sözlerin tersini uygulamak, vatandaşla dalga geçmek, onu saf, keriz ve enayi yerine koymak anlamına gelir.
Yine Cumhurbaşkanının deyimiyle, “Belediye başkanlığı her gün, her saat, her dakika Milletle yüz yüze olan kurumlardır. Belediyecilikle hizmet, icraat ve yatırımlardaki ihmallerde mazeret kabul edilemez. Belediyecilik hizmetlerini yapamayan bir Belediye Başkanı, koltuğunun işgalcisidir.”
Başkanlık koltuğu, belediyeciliğin dışında her türlü olanak kullanılarak “kişiye özel” işlere alet edilirse…
Rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük, vurgun ve talanla ilgili söylentiler dilden dile dolaşır, şaibelerin ardı arkası kesilmezse…
Millerin parası “ganimet” malı gibi görülüp belediyenin kasası baştanbaşa soyulup boşaltılırsa…
İşte o zaman toplumdaki rahatsızlık çığ gibi büyür ve o Belediye Başkanına bir daha geri dönmemek üzere “gidiş bileti” kesilerek bedeli ödetilir.
Bulunduğu makamın hakkını vermeyen, siyaseti basamak yapıp çıkar sağlamakla meşgul olan, kenti keyfi olarak yöneten, partili partisiz herkesin memnuniyetsizliğini dile getirdiği bir Belediye Başkanı profili, o kente ve o kentte yaşayanlara yapılacak en büyük kötülüktür.
Siyaset bir meslek değil, gönüllülük esasına dayanan hizmet makamıdır. Bu makamı zenginleşmek amacıyla, rüşvet ve yolsuzluklarla profesyonelce kullanmak, ahlaklı siyasetin doğasına aykırıdır.
Vatandaş, elini vicdanına koyup profili düşük, ahlak yoksunu, pişkin ve istismarcı bir Belediye Başkanını seçmekten kaçınmalı, ondan uzak durmalıdır.
Seçmen her 4 yılda bir eline geçirdiği fırsatı iyi değerlendirmeli, yaşadığı kentin kaderini tayin ederken ince eleyip sık dokumalıdır.
Yanlış teşhis, bir kentin geleceğini köreltmeye ve karartmaya yeterli bir sebeptir. Kaybolan yıllara yazık olur. İş işten geçtikten sonra üzülmenin, yakınmanın, sızlanmanın ve pişmanlık duymanın yarar getirmeyeceğini önceden hesaplamak gerekiyor.