Öğretmenler Gününü Şiirle Kutlamak!

3
145

Köy enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin ‘şiirli hatıralarından’ söz etmek niyetiyle aldım elime kalemi.. “Nasıl başlamalıyım?” diye düşünürken; “Seni anlatabilmek seni / İyi çocuklara, kahramanlara” dizelerini hatırladım Ahmet Arif’in.. “Art arda kaç zemheri / Kaç leylim bahar / Hasretinden Prangalar Eskittim” diyordu şair söz konusu şiirini bitirirken..

Hatıralarının üzerinden ‘çok zemheri, çok leylim bahar’ geçti Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerimizin.. Köy Enstitülü ‘akışlı’ veya ‘nakışlı’ ya da ‘bakışlı’ öğretmenlerimiz, ‘Hasretinden kalemler eskitti’ halkçı, toplumcu yaşamlarını taşıyabilmek için günümüze..

Anlatabilmek, Köy Enstitülü şairlerimizden Hataylı Ali Yüce’nin, “Hasretinden Azık” adlı şiirinden dizelerle: “Acıkmayasın / Sevgi koydum // Yer dolusu çiçek / Gök dolusu güneş / Verdim sana / Üşümeyesin // Korkmayasın / Işık koydum / Azık sana.”

Azığında sevgi, ışık.. Azığında insani, milli, evrensel değerler.. Bu değerlerle beslenen.. İçinde bulunduğu topluma yabancılaşmayan.. Millete hizmet ülküsüyle kendisini adayan.. Bu toprağın, bizim toprağın çocukları..

“Onlar gittiler, / Yalnız bir yemin kaldı aramızda” dizeleriyle başlar, Erdem Beyazıt, “Önde Gidenler İçin” adlı şiirine.. “Onlar Gittiler, / Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında!” diye devam eder ve “Onlar gittiler, / Gelen zamandan bir haber gibiydiler. / Ben şimdi bu yanda, / İçilmiş bir ant için bekleyenim” dizeleriyle bitirir..

Erdemli dizeler alır götürür bizi “bizden önde ve önce” gidenlerin hatıralarına.. Ve fakat önce ve önde gidenlerin hatıralarına öykünmek başka, öykülerini hatırlamak başka, o hatırları kendi yaşamına öyküleyebilmek ise daha başka.. Talip Apaydın’n, “Öykü” adlı şiirini, önde gidenlerin hatırlarını öyküleyebilmek bağlamında okuyabiliriz mesela.. “Tohum şiir yüklüydü” dizesiyle başlar söz konusu şiir ve devam eder: “Umudu vardı, içtenliği, sıcaklığı, / Koca ağızlı bir greyder yara yara geldi / Alt üst etti toprağı, // Bitkilerin kökleri, o küçük dünyayı, / Bozdu, yıktı, / Hiç düşünmedi, kaba ve hoyrat, / Tohum altta ne yaptı. / Umudunu topladı, / Bir gün deldi çıktı toprağı. // Şimdi gökyüzü güneş daha yakın, / Bin yıllardan gelen yaşam,  / Sürecek hiç kuşku yok, / Tohumdaki güce bakın..”

Tohumdaki güç, ‘şiirli hatıralarıyla’ yaşayan Mahmut Makalların, Fakir Baykurtların, Talip Apaydınların, Mehmet Başaranların, Ali Dündarların, Emin Özdemirlerin, Adnan Binyazarların, Ali Yücelerin şahsında “önde giden” Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin öğretmenliği özetle.. “Bu dünyadan bir Fakir Baykurt geçti” diyor mesela bir makalesinde Yalçın Küçük ve betimliyor önde gidenlerin hatıralarıyla yaşamayı: “Onlarla devrimci soluk aldık, çok başkadır. Ve anlatmak zordur. Sadece yaşamakla soluklanıyorsunuz.”

Sözüyle, özüyle, ezgisiyle, çizgisiyle yazgısıyla toplumcu sanatçılarımızdan Bedri Rahmi, “Köy Edebiyatı” diye dudak büken burun kıvıranlara karşı bir şiirinde şöyle diyor..  “Herifçi oğlu Sen Mişel’de koyvermiş sakalı, Neylesin Bizim Köyü, Nitsin Mahmut Makal’ı..”

“Kirazın derisinin altında kiraz, Narın içinde nar, Benim yüreğimde boylu boyunca Memleketim var” diyen Türk resim sanatının ustalarından Bedri Rahminin dizeleri, Köy Enstitüsü mezunlarının hayatı aynı zamanda.. Ne diyor Bedri Rahmi? “Ressamım, Yurdumun taşından toprağından gelir nakışlarım, Taşıma toprağıma toz konduranın, Alnını karışlarım.. Şairim, şair olmasına, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım, Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım..”

Ne zaman ‘önde giden’ öğretmenlerin ‘şiirli hatıralarından’ söz edilse, düşer dilime Talip Apaydın’ın ‘Öykü’ adlı şiirinden dizeler.. Çiçeklenir öğretmenliğim.. Meyvelenecek sanırım.. Ve ne zaman Köy Enstitülü bir öğretmen eseri okusam, Erdem Beyazıt’ın betimlemesiyle, ‘İçilmiş bir ant için bekleyen’ öğretmenliğimden utanırım..

Cemal Süreya, “Şairin hayatı şiire dahildir” dizesinde özetler şairlerin yaşamlarını.. Ya öğretmenlerin? “Hangi tohum yere düştü de bitmedi?” diyor Celalettin Rumi, “batmayı gördün ya, doğmayı da seyret” adlı gazelinde.. “Çerçeveyi bırak, resme bak!” diyor Necip Fazıl da, “Bir Adam Yaratmak” adlı tiyatro eserinde..

Talip Apaydın’ın “Susuzluk” adlı şiirinden dizelerle kutluyorum öğretmenlerimizin gününü.. “Susadım/ Bozkırlar ortasında/ kurudu dudaklarım/ çağırmayın gelemem/ Bir tas su uzatın!”

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

3 YORUMLAR

  1. Sizin şiiriniz öğrettiğiniz bilgiler,verdiğiniz dersler.Ve bunları uygulayan öğrencileriniz bu şiirlerin SESİNİZİ DUYURDULAR.TABİ DUYDUYSAK!!!Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here