Ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri, vatandaş başına düşen milli gelirle birlikte; sahip olduğu eğitilmiş insan gücü ile ölçülür. Kaldı ki, milli geliri arttıran da eğitilmiş insan gücüdür.
Her ulusun kendi yurttaşına verdiği eğitim ve öğretimin bir felsefesi vardır. Bir eğitim felsefesi olmazsa, hedefe ulaşılamaz. Bugün ülkemizde ne yazık ki, eğitimdeki yanlışlıklar istenmeyen sonuçlara bizleri sürüklemektedir.
Bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerinin temel dayanağı eğitim ve öğretim’e verdikleri önemdir. Eğitimde temel felsefeleri, eleştiren, öğrenen, sorgulayan, özgür düşünen insan temeline dayanır. Bu konuda İlk çağlarda yaşamış bazı düşünürler eğitim ve öğretimin önemini kavramış olacaklar ki, yöneticilerine uyarıda bulunmuşlardır.
Örneğin, M.Ö. yaşamış Sokrates’e göre; kötülüğün kaynağı bilgisizliktir. Çin filozofu Konfüçyüs ise insanlara dostluğu ve adaleti öğütler. Konfüçyüs: “Erdemli yaşamak bilgiden doğar” demiştir. Eğitimin önemini üç bin yıl önce yaşamış Çin düşünürü Kuan Tzu ise eğitimin önemini şöyle anlatmıştır;
“Bir kez ürün verir ekersen tohum,
Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir,
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı,
Balık verirsen bir kez doyurursun halkı,
Öğretirsen balık tutmasını doyar karnı” demiştir.
Ülkemizin de yetiştirdiği eğitim dâhisi M. Kemal Atatürk’tür. Eğitime önem veren Mustafa Kemal, cumhuriyet ilan edilmeden 1 Mart 1922’de TBMM’de yaptığı konuşmada, toplumun çoğunluğunun bilgiden yoksun olduğunu belirterek: “Yurt çocuklarını toplumsal alanlar da etkin ve üretken yapmak için gerekli olan bilgileri vermek ulusal eğitimin temelidir” demiştir. Sadece savaş kazanmakla bağımsız olunmayacağını bunun yanında eğitimin önemli olduğunu da hep dile getirmiştir.
Atatürk’ün milleti eğitme arzusu çağdaş insanlık seviyesine toplumumuzu çıkarmaktır. Bunun için ilk adım olarak tüm eğitim kurumlarını bir çatı altında toplayarak Milli Eğitim Bakanlığına bağlamıştır. Harf devrimi ile okuma yazma seferberliği başlatmıştır. 24 Kasım 1928 yılında millet mektepleri beyannamesi ile de resmileşmiştir. İlk kez kara tahta üzerinde okuma yazma öğrettiğinden ilk öğretmen odur. M. Kemal Atatürk eğitimin temel direğinin öğretmenler olduğunu bildiğinden bu mesleğe ayrı bir önem vermiştir.
Atatürk’ün eğitime ve öğretime vermiş olduğu önem sayesinde aydın nesil yetişmeye başlamıştır. Atatürk, öğretmenlerle yaptığı bir toplantıda şöyle demiştir: “Çocukları yetiştiriniz, onları yurda, ulusa yararlı bireyler yapınız. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır…” (Bursa-27 Ekim 1922) Kısaca, toplumun düşmanı cehalet cehaletin düşmanı öğretmendir.
24 Kasım öğretmenler günü çocuklarımızı geleceğe hazırlayan öğretmenlerimizin günüdür. 24 Kasım 1928 ülkemizin kurucusu Atatürk’ün millet mekteplerinin başöğretmenliğini kabul ettiği yıldır. Atatürk’ün 100. doğum günü olan 1981’de tüm öğretmenlerin günü olarak kabul edilmiş ve baş öğretmen’in izinde tüm öğretmenlerin onurlandığı gündür.
Bugün ülkemizde ne yazık ki, her bakan değiştiğinde eğitim ve öğretim daha da karmaşık hale gelmiştir. Sistem ticarileşme eğilimi yanında laik eğitimden ödün verme politikaları öne çıkmıştır. Ödün verme girişimleri gerici çevreleri cesaretlendirmiş olacak ki Atatürk’e ve değerlerine saldırmaya başlamışlardır. Ayrıca, öğretmenlere karşı işlenen şiddet artmış, sözleşmeli öğretmen ataması, atanmayan öğretmenler ve ekonomik sorunlar öğretmenleri mağdur etmiştir.
24 Kasım 2018 ve sonrası öğretmenlerin sorunlarının çözüleceği; 3600 göstergesinin verileceği bir dönem olması dileğimle tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.
Yücel DEMİRAY
Belediye Meclis Üyesi Aday Adayı