Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, bazı makalelerimde her şeyin bir sanat yönü vardır diyorum ya. Sanat yönü varsa, her şeyin en güzeli, en zarifi de mevcuttur. Sadece ölümün sanat yönü var diyemeyiz. Çünkü o Allah’ın emridir ve günü de belli değildir. Yılları telaffuz etmeye çekiniriz.
Konumuz çekingenlik… Hepimiz az da olsa çekingenizdir ama bunu tavanda görmenin bir anlamı olamaz. Bu doğuştan irsi de olabilir, rüyalarımızı da işgal etse yine de itibar edilecek bir mesele değildir.
Korkuyla yaşamak, hayatın gerçeklerini kabullenmemek çekingenlik değil, bana göre cehaletin ve hatta korkaklığın ta kendisidir. Aşırı çekingenlik yapabileceğimiz olumlu yaklaşımlara köstek olur. Olumsuzlukların odak noktasıdır çekingenlik. Anlatmak istediğim, bu tür insanların medeni cesaretleri de yoktur ve de korkaklığın karekökünü yaşamaktadırlar.
Çekingenliğin biyolojik köklere dayandığı söylenebilir fakat diğer insanlarla olan etkileşimlerin bir yolu olmasa bile, bu hadiseler yaşamını ablukaya almasına izin vermemelisiniz. Her şeyin bir çözümü olduğu gibi, doğal olarak bunun da bir çözümü bulunmaktadır.
Diğer insanlara, kendinize karşı olan düşünceleriniz için yumuşak iniş yapmanızı, tebessümü yüzünüzden, sevgiyi gönlünüzden eksik etmemenizi öneriyorum. Bu söylediklerimi gerçekçi veriler içinde gerçekleştirmeniz şayanı tavsiyedir.
Bunlarla beraber, yaşamınızda birçok radikal değişiklikler yapın. Ayrıca huylarınızı, alışkanlıklarınızı, hobilerinizi değiştirebilirsiniz. Sosyal faaliyetler içeren bir derneğin üyesi olabilirsiniz. Özellikle mekan ve semt değiştirmek çok önemli bir adımdır bu konuda.
Çekingenlik konusunda düşüncelerinizi, inançlarınızı (dinden söz etmiyorum) değiştirdiğinizde, ruh halinizde ve davranışlarınızda önemli değişikler olduğunu göreceksiniz.
Okul çağlarında, soruyu bildiğin halde parmak kaldıramazsan, kara tahta önünde kalp çarpıntını arka sıradakiler duyarsa, biriyle konuşurken suya batmış gibi olursan, düğüne, davete gittiğinde elin ayağın titrer etrafı berbat edersen bu işin sonu gelmez.
Benim böyle bir arkadaşım vardı ve askerde de beraberdik. Onu çok korudum, kolladım ama sonunda adam gibi adam oldu.
Nasıl mı? İki duble rakıyla. Sonunda beni de beğenmedi, tepeden baktı iyi mi? Uzun sözün kısası… Her şeyin çözümü vardır…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Daima Erkendir
Değerli okurlarım, şu fani dünya nasıl bir dünya ki, insanlar sonsuza kadar yaşamak istiyor ve aklından geçen her şeye sahip olmak istiyor. Bunun için neler yapıyor dersiniz. Düşünemediğimiz, aklımıza gelen ve gelmeyen bütün efendiliği yapıyor.
Sonunda utanıyor mu?
Ne utanması, bu sorulacak en son soru. Yağmur yağıyor sanıyorlar. Anlatmak istediğim o kadar pişkin ve her şeyini yitirmiş insanlarız.
Hepimiz az ya da çok günahkarız ve bunun aksini söylemek en büyük yalancılıktır. Umarım yapılan yanlışlar ve günahlar bilerek ve isteyerek yapılmamış olsun.
Efendim, şimdiye kadar üç beş kişinin son nefesini verdiğine tanık oldum. Rahmetle anıyorum ya, son nefeslerinde insanlığa bürünmüşlerdi, cömert olmuşlardı, günahlardan kaçar olmuşlardı. Çocuklarına “Cüzdanımdaki paraları fakirlere dağıtın” diyecek kadar hayır-hasenat sahibi olmuşlardı.
Peki, bu güzellikleri sağlıklıyken, çalışır durumdayken neden düşünmediniz ki? Hepimizin dünya malına zaafı olduğu bir gerçek! Bunu tadında bırakırsanız uzaktan fark edilirsiniz, aksi halde can vermeniz bile zorlaşır.
Şu fani dünyaya kimse kazık çakamaz, bunu aklımızdan bile geçiremeyiz. Sadece dualarımızda “Sağlıklı uzun ömür” dileyebiliriz.
Geçenlerde toprağa yoldaş ettiğimiz bir dostumun ruhunu şad etmek için bu makaleye başlamıştım ya, ayrıntıya girmem gerekti, bu defa da böyle olsun…
Dost yitirmenin ne demek olduğunu iyi bilenlerdenim. Daktilomun başında o konuyu yazarken bile gözlerim yaşlı, tüylerim diken-diken…
Yıllar önce bir dostum vasıtasıyla tanıdığım ve maalesef toprağa yoldaş ettiğimiz bir dostumdan söz etmek istiyorum. Dostları anlatmak, hele vefat etmiş bir dostsa, sanki ilk kez bir şeyler yazıyor gibisin, nereden başlayacağını bilemezsin.
Hasılı cümleleri, kelimeleri bir araya getiriyorsun ya, neresinden tutarsan tut, güneşte eriyen buz gibi, avucuna alıp da yere doğru akıttığın kum gibi, gözünde ve elinde ir şey kalmıyor.
Oysa, dünyaya geldiğimizde, hemen akabinde birine, bir yerlerde randevu vermişizdir, üstelik korkusuzca, gözümüzü karartarak “Tamam” demişiz. Demişiz ama ne günü belli, ne de yeri. Daha sonraları bunu düşünürken randevu verdiğimiz kişi bizi rahatlatmış ve “o konuyu merak etmeyin, vakti geldiğinde yanınızda olacağım” ifadesini kullanıyor.
İnsanoğlu yolu kısaldığında o randevuyu düşünüyor, az da olsa içinde korku beliriyor. Ölüm hiçbir şeydir, her yaşamda. Her şeyin doğrusunu biliriz demek bizi aşar aşmasına da, bir dostu toprağa yoldaş ettiğimizde kafalar biraz aydınlanır. Yaşam, yaptıklarımızın maddesel tezahürünü her geçen gün eskiyen bedenlerimizde gösterirken hem de ayna gibi ama görünmeyen manevi çıktılarını ise hikmetli aklında o da varsa, zamanımızda yeterliyse görebiliriz. Var oluşun en kalıcı güzelliği bu son görülenlerdir. Fakat biz o bedenin içindeyken nadiren fark edilir bunlar. İyi ya da kötü… Koşullar ne olursa olsun, yediklerinizle değil, yaptıklarınızla anılırsınız.
Dostların gitmesi daima erkendir. Tıpkı babaların ölmesi gibi! Dostum gibi izi düşündürüyorsa, ölüm yabancılığından kurtarıyorsa, bir dostun gidişi yolumuzun kısaldığını belgeliyorsa, o dost bizlere çok şeyler vermiştir.
O dostların mekanı cennet, makberi güllere dolsun, Amen!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Grip Denilen Hastalık
Halk arasında, yaygın biçimde “Nezle” olarak adlandırılan, aslında nezleden çok farklı seyri olan, A ve B tipi grip virüslerinin sebep olduğu, insandan insana kolayca geçen viral bir hastalıktır.
Hastalığın belirtileri, ani başlayan baş ağrısı, kas ağrıları, öksürük, ateş, üşüme, yorgunluk ve zayıflık hissidir.
Bu hastalığa yakalanmış olan kişilerin, mümkün olduğu kadar başkalarıyla yakın temasta bulunmaları şarttır. Öpüşmek falan demek istiyorum.
Doğal olarak doktorunuzun verdiği ilaçları almakla beraber, dinlenmek oldukça önem arz etmektedir. Vücut temiz tutulmalı, ellerin önce sabun, daha sonra da alkolle temizlenmesi gibi, temel hijyen kurallarına uyulması şarttır.
Bu sinsi hastalığı müzmin hale getirmekte büyük faydalar vardır. burnunuzdan akan salgılar, toplum içinde sizleri zor durumda bırakabilir.
Günün Sözü
Seversen yaşıyorsun yoksa ölürsün
Öcal’dan İnciler
Yaşam sevinçtir sevmek ibadettir…