Değerli okurlarım, torunları şunları söylediler “…Biz O’nu sadece dedemiz olarak tanıyorduk. Vefatından sonra ülkemiz için ne kadar değerli olduğunu anladık, bize ayrıntılı olarak hiçbir başarısından söz etmezdi…”Bu denli mütevazı bir insan yeryüzünde var mıdır? Bilemiyorum. Olur mu usta? Bu kadar tevazu olur mu hiç? Seni barda pavyonda, bir eğlence yerinde görmedik ve hatta fiyakalı giyindiğini de hiç hatırlamıyorum. Denize âşık insanlar her halde senin gibi olur.
Biz O’nu Metin Oktay’la birlikte kalbimize yazdık. Onları gördük ve sevdik. Görmeyenlerden daha şanslıyız ama görmeden sevenler benim yanımda daha da muhterem. Tıpkı, Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı görmeden inanlar gibi! Tıpkı, İsa Aleyhisselam’ı görmeden biat edenler gibi…
Efsane olmuş sporcularımızı anmak ve onları zaman-zaman gündeme getirmek kadar insanı rahatlatan huzur veren bir hadise olamaz bence. Ancak, bizler bu hassasiyeti her zaman göstermemiz gerekirken, nedense o muhteremler rahatsızlandığı ya da zor durumda kaldıklarında bir şeyler yazmak aklımıza geliyor. 7 Mart 2011’de “Lefter’i Tanıyabilseydiniz” adlı seri makalem yayınlandı. Bu başlık nereden aklıma geldi de yazdım bir türlü anlamıyorum. Tanısaydınız daha çok severdiniz anlamı taşımıyor bu başlık. Centilmen, mütevazı, hoşgörülü ve spor ahlakıyla dopdolu bir sporcu tanımış olacaktınız, o anlamı taşıyor.
Yıllar önce bir ağabeyimizden şunları duymuştum… Milli takımımız Atina’da Yunan milli takımı ile karşılaşmak üzere sahaya çıkıyorlar. Ordinaryüs’ün sırtında Ay-Yıldızlı forma var. Bütün Yunan halkı Lefter’in başarısız bir maç oynayacağını düşünüyor. Müsabaka başladığından bir süre sonra Lefter golünü Yunan ağlarına gönderiyor. Tribünler ayakta ve hakaretin bini bin para. Lefter eliyle Ay-Yıldızlı formasını gösteriyor. Ne demek istediği anlaşılmıştır. Bu olayın görgü tanığı o ağabeyimizde maalesef aramızda değil artık.
Yıllar önce İstanbul’da 6-7 Eylül olayları olmuştu. Rumların yoğun olduğu iş yerleri ve konutlar tahrip edilmiş ve maalesef ölenlerin de olduğunu gazetelerden okumuştuk. Saldırganlar Rumların bulunduğu semtlere yaklaşırken merhum Ordinaryüs, milli takım formasını giyip ve iki çocuğunu da yanına alarak kapının önüne çıkıyor. Lefter’i gören saldırganlar o yöreye zarar vermiyorlar. Sporcunun spor yaşamı icra ettiği sporu bıraktıktan sonra da devam ediyor. O yaşamı şerefle, haysiyetle taşımanın da raconu varmış. Büyük ustanın muhtemelen yapısında sükûnet vardı ve genç sporculara kötü örnek olacak hiçbir olayını duymadık. Kramponları çıkarmıştı ama sporcu kimliği hep ağır basıyordu.
Televizyondan izlediğim kadarıyla, merhumun cenaze töreninde bütün renkler vardı. Hiç kimse hatır için gelmemişti oraya, bundan eminim. Emin olduğum bir şey daha var. Sevdikleri için gelmişlerdi. Lefter için bundan daha doğal bir şey olamaz. Babasının soyadı Ordinaryüs ama kendisinin soyadı Küçükordinaryüs. Bana kalırsa soyadının baş tarafına küçük sözcüğü ilave etmekle Ordinaryüsce bir yaklaşımda bulunmuştur. Lefter için doğal bir hadise!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA