Sorun Çözme Üzerine Tezler!

0
139

1.’Sorun’un kökünde ‘soru’ ve onunda kökünde ‘sor’mak eylemi bulunuyor.. Mesela, gelişim süreci içerisindeki çocuklar, karşılaştıkları ve tanımadıkları olay ve nesneleri zihinde tanımlayabilmek için pratik,  “bu ne?” diye soruyor ve sorunu da dile getirmiş oluyor..

2.Yetişkinler, “ne?” ile birlikte “neden, niçin, nasıl?” sorularıyla sorunu teorik olarak dile getiriyor.. Çözüme yönelik pratik yanıtlar bulmak eylemine geçildiğinde ise sorun ele alınmış oluyor.. Bu bağlamda canlılar içerisinde yalnız insan sorarak sorunları önce dile sonra ele alan ve devamında çözüm için birden çok yanıtlar bulan varlık oluyor..

3.Sorun olarak ele alınan her nesne, olay, durum veya konunun içinde bir ‘tarihsel öz’ bulunuyor ve bu öz taşınıyor.. Çözüm için önce  bu tarihsel özü anlamak gerekiyor.. Anlamlandırmak içinse, yaşanan ‘an’ taneciğinin, an öncesi geçmişle bağlantısını, an sonrası gelecekle ilişkilendirerek zamanın tümlüğüne yerleştirmek gerekiyor..

4.Her bireyin, sorunların tarihsel özünü tanımlamadan çözümüne ilişkin, günlük şekli bir cevabı olabiliyor.. Ve fakat tarihi özsel analizlerden uzak biçimsel sentezlerden gelen ‘şekli’ cevaplarla sorun içinden çıkılmaz ‘müşkül’ bir hale gelebiliyor.. Dolayısıyla çözüm için tarihsel özle diyalektik bağlantı kurmak, sorulara özsel ve biçimsel yanıtlar bulmak ve uygulamak gerekiyor.. Pratikte şayet sorun  çözülmemişse, problemi tarihsel değişme ve gelişime/çürüme boyutlarında yeniden ele almak ve çözümü yeniden üretmek gerekiyor..

5.Heraklit; “Her şey değişir! Bir nehirde iki kez yıkanılmaz!” sözüyle tarihsel özü çözümlüyor.. Ve diyalektiği bir düşünme yöntemi olarak ilk kez, “hayır yıkanılır” karşı tezi üzerinden uyguluyor: “Bir nehirde iki kez yıkanılmaz! Sular akıp gider çünkü değişir nehir! Sular başka sular, nehir başka nehir olur! Aynı sularda yıkanmak isteyen ulaşmadan denize yakalamalıdır nehri.. Ve fakat adımını attığı anda mekân da değişir, zaman da!”

6.Hegel, diyalektiği tanımlarken; “İnsanlık tarihi, diyalektik bir konuşma sanatı gibidir” diyor ve tamamlıyor: “Bu konuşma; tez, anti tez, sentez içinde ilerler ve sentez yeni bir tez olarak yeni konuşmanın çekirdeği olur. Böylece karşıtların birliği içinde gelişerek değişir insanlık tarihi.” Devamında; “Bütün büyük olaylar tarihte iki kez yinelenir!” diyor ve sorunların çözümüne yönelik umutsuzluğunu, “toplumların tarihten aldıkları ders, tarihten hiç ders almadıklarıdır” sözüyle dile getiriyor.. Marks ise, “Tarihte olaylar en çok iki kez yaşanır. Hegel eklemeyi unutmuş olmalı! Birinci kez trajedi olarak, ikinci kez komedi!” diyor ve sorunların çözümüne yönelik umudunu; “Tarih insanların önüne çözemeyecekleri problemleri çıkartmaz” sözüyle dile getiriyor.. Bu bağlamda insan, sorunların tarihsel özüyle diyalektik bağlantı kurarak çözen maruf bir varlığın adı oluyor..

7.Maruf, Arapça iyiyi, güzeli, doğruyu içermesi bağlamında ‘tanımak’ anlamlı “A-Ra-Fe” fiil kökünden geliyor.. Geçmişi geleceğe taşıyan tanınmış anlamlar ve değerler toplamı, örfü tanımlıyor.. İnsan, bireysel varlığıyla ilgili kendi sorununu tarihsel örf içinde anlamlandırabiliyor.. Bu bağlamda insan, sorunların tarihsel örfüyle (tanınmışlığıyla) diyalektik bağlantı kurarak halledebilen maruf bir varlığın adı oluyor..

8.Bir fikrin yoğunlaştırılmış ve kanıtlarla özetlenerek ileri sürülmüş haline tez deniyor.. Türkçesiyle sav.. Sav, dilimizde atasözü karşılığında da kullanılıyor.. Ki atasözleri de zaten ataların hayatla tecrübe ederek kanıtladığı bir fikrin özetlenmiş halini içeriyor.. Sorunların çözümüne yönelik tez sahibi pratikte ‘maruf’ başka tezlerin varlığını inkar etmiyor.. Çözümsüzlük, tanınmışmaruf’ başka tezleri inkar eden münkerlerden kaynaklanıyor! İnkar, Arapça ‘tanımamak’ fiilinin kökü ‘Ne-Ki-Ra’dan geliyor ve maruf olanı tanımayan münker de kötüyü, çirkini, yanlışı içeren bir kavram oluyor..

9.İnsanlığın diyalektik sorun çözme tarihindeki binlerce yıllık anlam ve değer inşa etme tümlüğü ‘örfü’ tanımlıyor.. Sav / tezler de örfün içinde bulunuyor.. Her türden meseleyi halletmenin yolu, marufu idrak ile tariflenen sentezli bir ‘ariflikten’ geçiyor.. Dolayısıyla çözüm, tezlerin bütünlüklü sentezinde ‘maruf’ bir anlam kazanıyor..

10.Hal; Arapça çözme anlamına geliyor..  Çözümleme tanımlı analizin karşılığı tahlil de, çözülmüş anlamlı helal de ‘hal’ kökünden.. Sorunlarımızla ‘helalleşebilmek’ için analiz gerekiyor.. Fakat bu çözüm için yetmiyor,“synthesis” de gerekiyor.. Syn; birlikte anlamına geliyor, ‘thesis’ ise; tez.. Sentez; tez ile birlikte demek oluyor..

11.Son tahlilden hareketle ben, teoride; “marufu emreden” ve fakat pratikte de; “münkeri nehyeden” bir maarifle, sorunların hallolacağını /çözülebileceğini düşünüyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here